Soma felaketi vesilesi ile anlamaya niyeti olanlar için bir kez daha belki bin kez daha anlaşıldı ki, mevcut siyasi iktidarın neresinden tutsanız dökülüyor, yamasının bir telini çekseniz bütün gibi görünen kırk parçaya ayrılıyor.Geride bıraktığımız on iki yıllık iktidarı boyunca sadece bir sonraki seçimi nasıl kazanırız şeklinde hesap yapılmış ama insanımıza daha insanca hayat şartlarını nasıl sağlarız şeklinde hesap yapılmamış.Çeşitli ayak oyunları ile, çeşitli tehditlerle maden işçisini başlarındaki baretlerle miting meydanlarına taşımışlar, "meydanlar nasıl da dolu" dedirtmiş oy toplamışlar ama o gariban işçilerin hangi şartlarda çalıştıklarını sormamışlar, çalışma şartlarını nasıl iyileştiririz tarzında asla kafa yormamışlar.İlgili bakanların da iştirakleriyle açılışlar yapmışlar, benzerleri içinde on numara ilan etmişler ama şimdi üç yüz şu kadar insana mezar olduktan sonra, kazadan sağ çıkanların beyanları ile anlaşılıyor ki, eksiklikler, aksaklıklar daha ocağın girişinde başlıyor ve derinlere inildikçe katlanarak devam ediyor.Anlamaya niyeti olanlar için bin kez daha anlaşılmıştır ki, iktidar ve yeminli sazcıları, yeminli sözcüleri yüzde yüz haksız oldukları bir konuda bile asla özür dilemiyorlar, asla suçu kabul etmiyorlar ve yavuz hırsız misali mağdurlardan daha çok bağırıyorlar ki bu hal ne İslamidir ne de insanidir.Lüks arabalardan birinin lastiğine bir tekme atan vatandaş, yerlerde süründürülüyor, en yüksek bürokratlar tarafından tekmeleniyor ve bu iktidarın yeminli sazcıları "tekmelerine sağlık" diye yazı yazacak kadar insaflarını, izanların ve idraklerini kaybediyorlar.Kur'an'ın ifadesiyle bu mütrefliğin, makam ve mevkiden dolayı şımarıklığın göstergesidir.Soma faciası ve ardından yaşananlar göstermiştir ki, mevcut siyasi iktidar ve avanesi, yazanları?çizenleri "Milli irade" kavramından sadece ve sadece kendilerinin oy depolarını anlıyorlar, ne olursa olsun, hangi zulmü yaparlarsa yapsınlar "haklısın beyim" deyip el pençe divan duranları anlıyorlar.Kitlelerin canları da yansa, yürekleri de dağlansa, "ne oluyoruz, bu hal neyin nesi" diye sesler yükselmeye başlayınca, tekmelenmelidir, tokatlanmalıdır ve ağızları tıkanmalıdır onlara göre.Sıkıştıkları her zaman ve zeminde "Milli İrade" diye ismine sığındıkları kitleler, köylüler, çiftçiler; niçin pamuğumuz, niçin şeker pancarımız, niçin hububat ürünlerimiz para etmiyor, niçin tarlalarımızı yok fiyatına satmak zorunda kaldık, kalıyoruz diye itiraza başlayınca kaşlar çatılıyor, suratlar asılıyor ve hakaretler yağmur gibi yağmaya başlıyor.Anlamaya niyeti olanlar için bir kez daha anlaşılmıştır ki, on iki seneden beri ülkeyi tek başına yönetenler ve onların yeminli alkışçıları ülke yönetimine ehliyetli kadrolar değiller, devlet adamlığı noktasında hiçbir birikimleri yok ve ellerine yüzlerine bulaştırdıkları mevcut manzaradan ayan beyan okunuyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025