Mustafa Kemal Atatürk'e son günlerde atılan iftiraların tam da 19 Mayıs öncesine gelmesi pek de tesadüf olamaz. Her yıl 29 Ekim öncesi cumhuriyeti, 10 Kasım öncesi Atatürk'ü dillerine dolamak bu kimselerin âdetidir zaten.
19 Mayıs aslında tam da bu yüzden ekstra bir önem taşıyor. Çünkü 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkan Atatürk aslında vatanı bölmek isteyen, Türk Milleti'ni parçalamak isteyen iç ve dış mihraklara karşı kıyam etmiştir. Topraklarımızı işgal eden emperyalist devletlere karşı, İngiliz himayesi mi, Amerikan mandası mı daha iyidir diye tartışan güya aydınlara karşı ve bu durumun mubah olduğuna cevaz veren İskilipli Atıf gibi, Said Nursi gibi sözde hocalara karşı kıyam etmiştir.
Elinde pek de bir güç olmamasına rağmen mücadeleyi bırakmamış, imanıyla yola devam etmiştir. Tıpkı soyundan geldiği, Hz. Hüseyin Efendimizin kendisinden 1300 sene evvel Yezid'e ve İslam'ı kendi siyasi emellerine alet edenlere karşı kıyam ettiği gibi. İhanete uğrayacağını, şehit edileceğini bildiği halde Allah'ın muradının bu olduğunu bildiği için vazgeçmediği gibi Atatürk de asla yılmadı, mücadeleden vazgeçmedi. Kerbela olayından sonra Yezid'in karşısına esir olarak getirilen, Hamse-i Âl-i Aba'nın o sırada annesi Hz. Fâtıma'nın karnında olan, görünmeyen altıncısı, Ehl-i Beyt kadını Hz. Zeyneb de Yezid'e karşı kıyam eden, korkmadan yaptığı konuşma ile hem onu mat eden hem de yanındaki ulemanın ayıkmasına vesile olan ve belki de bugün hâlâ Ehl-i Beyt'in yaşadığı gerçek İslam'ın devam ediyor olmasına vesile olanlardan bir kişidir. Hepimize örnektir.
Sonucu ne olursa olsun, canın pahasına da olsa doğruları her zaman her ortamda ifade etmekten çekinmemeyi bize öğreten insanlardan biridir Hz. Zeyneb annemiz. Ve günümüze geldiğimizde Hz. Zeyneb'in soyundan gelen, yıllardır doğruyu yanlışı birbirinden ayırt etmemizi sağlayan, üzerimizde hesabı olan, bu vatana, bu millete ve dinimize zarar veren herkesle mücadele halinde olan bir insan olarak Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i görüyoruz. Kimsenin görmediğini gören tek başına da kalsa her yönden üstüne de gelinse kıyam halinden vazgeçmeyen, dik duruşunu koruyan, doğru bildiğinden vazgeçmeyen Haydar Baş?
Acı olan şu ki Kûfeliler binlerce mektup gönderip Hz. Hüseyin'i Kûfe'ye çağırdılar ama Yezid'in ordusu onu ve yanındakileri katlederken seyirci kaldılar, yanında durmadılar. Atatürk Samsun'a çıkarken yanında bir avuç insan vardı. Erzurum'da Sivas'ta kongre yaparken yanındaki çok az kişinin çoğu ona muhalefet etmekteydi, onu İngiliz himayesine ikna etmeye çalışıyorlardı. Halk koşa koşa Kuvva-yı Milliye'ye katılmadı maalesef. Ne zaman ki düşman evlerine kadar girdi. Canlarına, mallarına, namuslarına kastetti, o zaman Atatürk'ü anladılar, hak verdiler ve yanında oldular. Biz de bugün aynısını yapıyoruz. Prof. Dr. Haydar Baş'ın yanında durmuyoruz, O'na destek olmuyoruz. Eğer buna devam edersek biz de geç kalmış olabiliriz. O'nun değerini, haklılığını anladığımızda iş işten geçmiş olabilir.
İşte bu 19 Mayıs'ta Atatürk'ün Samsun'a çıkış nedenlerini bir kez daha gözden geçirip bilinçlenerek doğru bir bakış açısı kazanalım ve duracağımız yeri ve yanında olacağımız kişiyi doğru seçelim ve gereğini yapalım ki pişman olmayalım.
19 Mayıs aslında tam da bu yüzden ekstra bir önem taşıyor. Çünkü 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkan Atatürk aslında vatanı bölmek isteyen, Türk Milleti'ni parçalamak isteyen iç ve dış mihraklara karşı kıyam etmiştir. Topraklarımızı işgal eden emperyalist devletlere karşı, İngiliz himayesi mi, Amerikan mandası mı daha iyidir diye tartışan güya aydınlara karşı ve bu durumun mubah olduğuna cevaz veren İskilipli Atıf gibi, Said Nursi gibi sözde hocalara karşı kıyam etmiştir.
Elinde pek de bir güç olmamasına rağmen mücadeleyi bırakmamış, imanıyla yola devam etmiştir. Tıpkı soyundan geldiği, Hz. Hüseyin Efendimizin kendisinden 1300 sene evvel Yezid'e ve İslam'ı kendi siyasi emellerine alet edenlere karşı kıyam ettiği gibi. İhanete uğrayacağını, şehit edileceğini bildiği halde Allah'ın muradının bu olduğunu bildiği için vazgeçmediği gibi Atatürk de asla yılmadı, mücadeleden vazgeçmedi. Kerbela olayından sonra Yezid'in karşısına esir olarak getirilen, Hamse-i Âl-i Aba'nın o sırada annesi Hz. Fâtıma'nın karnında olan, görünmeyen altıncısı, Ehl-i Beyt kadını Hz. Zeyneb de Yezid'e karşı kıyam eden, korkmadan yaptığı konuşma ile hem onu mat eden hem de yanındaki ulemanın ayıkmasına vesile olan ve belki de bugün hâlâ Ehl-i Beyt'in yaşadığı gerçek İslam'ın devam ediyor olmasına vesile olanlardan bir kişidir. Hepimize örnektir.
Sonucu ne olursa olsun, canın pahasına da olsa doğruları her zaman her ortamda ifade etmekten çekinmemeyi bize öğreten insanlardan biridir Hz. Zeyneb annemiz. Ve günümüze geldiğimizde Hz. Zeyneb'in soyundan gelen, yıllardır doğruyu yanlışı birbirinden ayırt etmemizi sağlayan, üzerimizde hesabı olan, bu vatana, bu millete ve dinimize zarar veren herkesle mücadele halinde olan bir insan olarak Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i görüyoruz. Kimsenin görmediğini gören tek başına da kalsa her yönden üstüne de gelinse kıyam halinden vazgeçmeyen, dik duruşunu koruyan, doğru bildiğinden vazgeçmeyen Haydar Baş?
Acı olan şu ki Kûfeliler binlerce mektup gönderip Hz. Hüseyin'i Kûfe'ye çağırdılar ama Yezid'in ordusu onu ve yanındakileri katlederken seyirci kaldılar, yanında durmadılar. Atatürk Samsun'a çıkarken yanında bir avuç insan vardı. Erzurum'da Sivas'ta kongre yaparken yanındaki çok az kişinin çoğu ona muhalefet etmekteydi, onu İngiliz himayesine ikna etmeye çalışıyorlardı. Halk koşa koşa Kuvva-yı Milliye'ye katılmadı maalesef. Ne zaman ki düşman evlerine kadar girdi. Canlarına, mallarına, namuslarına kastetti, o zaman Atatürk'ü anladılar, hak verdiler ve yanında oldular. Biz de bugün aynısını yapıyoruz. Prof. Dr. Haydar Baş'ın yanında durmuyoruz, O'na destek olmuyoruz. Eğer buna devam edersek biz de geç kalmış olabiliriz. O'nun değerini, haklılığını anladığımızda iş işten geçmiş olabilir.
İşte bu 19 Mayıs'ta Atatürk'ün Samsun'a çıkış nedenlerini bir kez daha gözden geçirip bilinçlenerek doğru bir bakış açısı kazanalım ve duracağımız yeri ve yanında olacağımız kişiyi doğru seçelim ve gereğini yapalım ki pişman olmayalım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020