Beyyine Suresi'nde Ali ve Şiaları

Şia, sözlükte takip etme ve taraftar manasındadır. Büyük âlimlerden Firuz Abadi lügat kitabında şöyle diyor: "Şu isim (Şia lafzı) ile genellikle Ali ve Ehlibeytini sevenler adlandırılmıştır; öyle ki artık onlar için özel bir isime dönüşmüştür."
Firuz Abadi kimdir?
Tefsir, fıkıh, hadis ve lügat ilminde öne çıkan Sünni âlimlerden biridir. İsmi, Muhammed bin Ya'kûb bin Muhammed bin İbrâhim'dir. Künyesi Ebû Tâhir olup, lakabı Mecdüddîn'dir. Firuz Abadi nispetiyle meşhur olmuştur. Soyu Hz. Ebû Bekir'e kadar ulaşmaktadır. (İslam Ansiklopedisi)
Peygamber Efendimiz, 'Şia' lafzını birçok kez kullanmış ve Şia'ları müjdelemiştir.
Şimdi! Aşağıdaki rivayetleri beraberce okuyalım. Şafii mezhebinden (Sünni) büyük hadis âlimi Ebu Naim-i İsfehanî Ahmed b. Abdullah, "Hilyet'ul- Evliya" (Sünni dünyanın önde gelen kaynaklarından) adlı eserinde İbn-i Abbas'tan şöyle naklediyor:
"Beyyine Suresinin yedi ve sekizinci, (iman edip salih amellerde bulunanlar ise işte onlar da yaratılmış olanların en hayırlılarıdır. Rableri katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O'ndan razı (hoşnut ve memnun kalmışlardır) ayetleri nazil olduğunda Resûlullah (s.a.a) Ali b. Ebi Talib'e hitaben şöyle buyurdu:
"Ya Ali! "Hayr'ül- berriye"den (yaratılmışların en hayırlılarından) maksat Sen ve senin şialarındır. Kıyamet günü Sen ve şiaların, Allah'ın sizden, sizin de Allah'tan razı ve hoşnut olduğunuz halde gelirsiniz."
Bir başka Sünni âlime geçelim. Ebu'l- Müeyyid Muvaffak b. Ahmed-i Harezmi.
Kimdir?
Hanefî mezhebi fıkıh âlimi, edib. Künyesi, Ebü'l-Müeyyid veya Ebü'l-Velîd olup ismi, Muvaffak bin Ahmed bin Muhammed'dir. Aslen Mekkelidir. Harezm'de yerleşti. Mekkî ve Harezmî nispet edildi. Arabi ilimleri, meşhur nahiv âlimi Zemahşerî'den öğrendi. (İslam Ansiklopedisi)
Ebu'l- Müeyyid Muvaffak b. Ahmed-i Harezmi "Menakıb" kitabının on yedinci bölümünde İmam Ali'den (a.s) şöyle rivayet edilir;
"Hatem'ul- Enbiya (s.a.a) vefat ettiğinde mübarek sırtı, göğsüm üzerinde idi, buyurdular ki: "Ya Ali! Allah-u Teâlâ'nın; "İman edip salih amellerde bulunanlar, yaratılmış olanların en hayırlılarıdır" buyruğunu duymadın mı? İşte onlar, Senin şialarındır. Benim ve Sizin buluşma yeri Kevser havuzunun kenarıdır. Bütün ümmet hesap için toplandıklarında "Ğurren muhaccelin" (yüz ve elleri nurlu olanlar) diye çağrılırsınız."
Bu rivayet sadece Sünni Ebu'l- Müeyyid Muvaffak b. Ahmed-i Harezmi'nin Menakıb adlı eserinde mi var? Hayır. Bir kaçını sıralayalım;
Şafii mezhebinin önde gelen âlimlerinden Muhammed b. Yusuf-i Genci eş-Şafii'nin "Kifayet'ut- Talib" kitabında,
Sünni müfessirlerden Hakim Ebu'l- Kasım Ubeydullah b. Abdullah'il- Haskalani'nin "Şevahid'ut- Tenzil fi Kavaid'il- Tefsir" kitabında,
Hanbeli mezhebinin fıkıh âlimlerinden Sibt b. Cevzi'nin, "Tezkiret'ul- Havvas'ul- Ümmet-i fi Marifet'il- Eimmeti" kitabında,
Büyük hadis alimi Hakim Ebu Abdullah Hafız'ın kitaplarında geçer.
(Bir kopya vereyim. Bu büyük zatların isimlerini google'a yazın ve kim olduklarını daha detaylı öğrenin.) 
Bu büyük Sünni âlimler kitaplarında neyi rivayet etmişlerdi, bir daha hatırlayalım:
İmam Ali'den (a.s) şöyle rivayet edilir; "Hatem'ul- Enbiya (s.a.a) vefat ettiğinde mübarek sırtı, göğsüm üzerinde idi, buyurdular ki: "Ya Ali! Allah-u Teâlâ'nın; "İman edip salih amellerde bulunanlar, yaratılmış olanların en hayırlılarıdır" buyruğunu duymadın mı? İşte onlar Senin şialarındır. Benim ve Sizin buluşma yeri Kevser havuzunun kenarıdır. Bütün ümmet hesap için toplandıklarında "Ğurren muhaccelin" (yüz ve elleri nurlu olanlar) diye çağrılırsınız."
Efendim! O şöyle dedi, bu böyle dedi, o şunu yaptı vs.
Sana ne kardeşim! Gel hep beraber Ehl-i Beyt'i sevelim, Ali'yi sevelim. Bizi, Ali'ye götürecek bayraktarları sevelim, takip edelim. Hak ve hakikat ortada olduğuna göre bana ne veya sana ne ondan, bundan. Değil mi?