Ligde yakın takibe aldığım takımlardan birisi de Beşiktaş. Kara-Kartallar zikzaklı gidişatıyla dikkat çekiyor. Dünkü Galatasaray maçı da birçok yönüyle Beşiktaş'ın ligin 7'nci haftasında İnönü'de Kocaelispor ile yaptığı karşılaşmayı andırıyordu. O maçta Körfez ekibinin namağlup unvanını nefis bir futbolla silen Siyah-Beyazlılar, Galatasaray'ın yenilmezliğini gideremeyerek, inanılmaz bir fırsatı tepti. Beşiktaş, Kocaelispor karşılaşmasının ilk yarısında da dün olduğu gibi harikulade bir oyun ortaya koymuştu. 3 gol atmışlar, sayısız fırsatı da harcamışlardı. O maçta sağdan Nihat, soldan İbrahim adeta döktürmüştü! Aynı oyuncular Galatasaray karşısında da benzer stille oynadılar ve maçın ilk yarısında Cimbom'un defansını hallaç pamuğu gibi attılar. Beşiktaş'ın bu akıcı futbolu seri maçlardan yorgun düşen Galatasaray'ı sersemletti ve seyircinin ateşli desteğiyle bütünleşen bu klas oyun Beşiktaş'ı 2-0 öne taşıdı. Ama herşey ilk yarıda bitti.
Her iki takım alan savunmasıyla oynadı. Beşiktaş'ta Bayram ve İlhan'ı ilerde; Baya, Nihat ve İbrahim orta alanda oynadı. Tayfur takımın jokeriydi.
Galatasaray ise ilk yarıda ortada kümelenmiş bir ekip görüntüsündeydi... Geride sadece ve sadece Vedat ve Emre Aşık kalmıştı. Bülent Korkmaz, Hakan Ünsal ve Capone'nin eksikliği ilk yarıda hatırı sayılır derecede hissedildi. Kalabalık orta saha Beşiktaş'ın hızlı adamlarını durduramadı. Tabiri caizse Nihat, İbrahim ve İlhan'ın deparları karşısında Suat-Peres-Fleurkin-Ergun-Bülent'ten kurulu orta alan domino taşları gibi yere çakıldı. Böylece Galatasaray'ın hızlı oyuna tahammül edemediği bir kez daha ortaya çıktı.
İkinci yarıya gelince, Beşiktaş'ın hastalığı bir kez daha nüksetti. Bu sezon ikinci yarılarda hep'berbat' oyun sergiledi Kara- Kartallar. Sanki maç 45 dakikaymışçasına tükettiler enerjilerini... Maçın son 10 dakikası hariç Siyah-Beyazlı ekibi ikinci yarı göremedik. Ağırlıklı olarak Galatasaray'ı gördük.
Gerçi maçın 60'ıncı dakikasında maç Beşiktaş lehine kopabilirdi. Ronaldo içeri atması dışarı atmaktan kat be kat kolay olan bir fırsatı mirasyediler gibi harcadı. Bu pozisyondan bir dakika sonra da Cimbom'un golü geldi.
Lucescu dün bir kez daha klasını konuşturdu. Orta alanda yavaş kalan Suat'ın yerine Sergen'i; verimsiz Ümit'in yerine de Serkan'ı alarak Daum'a küçük(!) ama anlamlı bir ders verdi. Takımının nefesinin tükendiğini zamanında farketmeyen Daum Bey, son 10 dakikaya kadar beynini harekete geçiremedi. Belki 'uyuşmuşluğu' gitmemişti henüz!
Oysa Tümer gibi bir oyuncuyu maçın 60'ncı dakikasında yani kader anında Sergen'in karşısına dikebilirdi Alman Hoca. Diğer değişikliği de biraz daha önce yapabilirdi.
Recep BAHAR
Her iki takım alan savunmasıyla oynadı. Beşiktaş'ta Bayram ve İlhan'ı ilerde; Baya, Nihat ve İbrahim orta alanda oynadı. Tayfur takımın jokeriydi.
Galatasaray ise ilk yarıda ortada kümelenmiş bir ekip görüntüsündeydi... Geride sadece ve sadece Vedat ve Emre Aşık kalmıştı. Bülent Korkmaz, Hakan Ünsal ve Capone'nin eksikliği ilk yarıda hatırı sayılır derecede hissedildi. Kalabalık orta saha Beşiktaş'ın hızlı adamlarını durduramadı. Tabiri caizse Nihat, İbrahim ve İlhan'ın deparları karşısında Suat-Peres-Fleurkin-Ergun-Bülent'ten kurulu orta alan domino taşları gibi yere çakıldı. Böylece Galatasaray'ın hızlı oyuna tahammül edemediği bir kez daha ortaya çıktı.
İkinci yarıya gelince, Beşiktaş'ın hastalığı bir kez daha nüksetti. Bu sezon ikinci yarılarda hep'berbat' oyun sergiledi Kara- Kartallar. Sanki maç 45 dakikaymışçasına tükettiler enerjilerini... Maçın son 10 dakikası hariç Siyah-Beyazlı ekibi ikinci yarı göremedik. Ağırlıklı olarak Galatasaray'ı gördük.
Gerçi maçın 60'ıncı dakikasında maç Beşiktaş lehine kopabilirdi. Ronaldo içeri atması dışarı atmaktan kat be kat kolay olan bir fırsatı mirasyediler gibi harcadı. Bu pozisyondan bir dakika sonra da Cimbom'un golü geldi.
Lucescu dün bir kez daha klasını konuşturdu. Orta alanda yavaş kalan Suat'ın yerine Sergen'i; verimsiz Ümit'in yerine de Serkan'ı alarak Daum'a küçük(!) ama anlamlı bir ders verdi. Takımının nefesinin tükendiğini zamanında farketmeyen Daum Bey, son 10 dakikaya kadar beynini harekete geçiremedi. Belki 'uyuşmuşluğu' gitmemişti henüz!
Oysa Tümer gibi bir oyuncuyu maçın 60'ncı dakikasında yani kader anında Sergen'in karşısına dikebilirdi Alman Hoca. Diğer değişikliği de biraz daha önce yapabilirdi.
Recep BAHAR
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.