Nefsin terbiye edilmesinde ve benlik davasından vazgeçmede en etkili yol rabıtadır. Rabıtada kul, kendi varlığını terk edip insan-ı kamilin varlığına bürünür.
Bilinmelidir ki, Allah dostları, peygamberler ve veliler Hakk'ın muhabbet ve rıza sarayına açılan kapılardır. Bu, ezeli ve ebedi iradenin gereğidir. Hidayet ve rahmete ulaşmak için bu kapılardan geçilmesi esastır.Rabıta ve vesile ilişkisini ve hususiyle rabıtanın mahiyetini kavramak konusundaki bir önemli nükte de şudur: Rabıtada kul, kendi varlığını terk edip insan-ı kamilin varlığına bürünerek sanki ortada olan 'kendisi değil de O'dur' diye düşünerek onun eli ve dili ile Hakk'a yalvarmakta ve müracaat etmektedir. Bu varlıktan soyunma hali, nefsin terbiye edilmesinde ve benlik davasından vazgeçmede en etkili yoldur. Nitekim nefsi terbiye ve tezkiye yolu olan tasavvuf esasen üç temel vasfı benliğe kazandırmaktadır. Bunlar; teslimiyet, mahviyet ve hizmettir. Teslimiyetin ve hizmetin derecesi, insanın nefsine hakim olup, 'ene'sini (benliğini) eritmesiyle orantılıdır. İnsanın yaratılışında saklı olan önemli bir sırla ilgilidir.Malum olduğu üzere, insan topraktan yaratılmıştır. Toprağın mukabili olan insan topraktan yaratılmıştır. Toprağın mukabili olan insan bedeni, çürümeye mahkumdur. Esasen ölüm Hakk'a mecburi dönüştür. Bu manada herkes ister istemez Hakk'a dönecektir; zira, "Her nefis ölümü tadacaktır" (Al-i İmran, 185). Bu, maddi anlamda, kalıbın toprak olan asılana avdet etmesidir.İşte hakiki insan, henüz bedeni (kalıbı) yok olmadan Cenab-ı Hakk'ın huzurunda yokluğa gömülen ve benlik arzetmeyen anlamda kuldur. Kulluk nüktesini burada aramak lazımdır.
Bilinmelidir ki, Allah dostları, peygamberler ve veliler Hakk'ın muhabbet ve rıza sarayına açılan kapılardır. Bu, ezeli ve ebedi iradenin gereğidir. Hidayet ve rahmete ulaşmak için bu kapılardan geçilmesi esastır.Rabıta ve vesile ilişkisini ve hususiyle rabıtanın mahiyetini kavramak konusundaki bir önemli nükte de şudur: Rabıtada kul, kendi varlığını terk edip insan-ı kamilin varlığına bürünerek sanki ortada olan 'kendisi değil de O'dur' diye düşünerek onun eli ve dili ile Hakk'a yalvarmakta ve müracaat etmektedir. Bu varlıktan soyunma hali, nefsin terbiye edilmesinde ve benlik davasından vazgeçmede en etkili yoldur. Nitekim nefsi terbiye ve tezkiye yolu olan tasavvuf esasen üç temel vasfı benliğe kazandırmaktadır. Bunlar; teslimiyet, mahviyet ve hizmettir. Teslimiyetin ve hizmetin derecesi, insanın nefsine hakim olup, 'ene'sini (benliğini) eritmesiyle orantılıdır. İnsanın yaratılışında saklı olan önemli bir sırla ilgilidir.Malum olduğu üzere, insan topraktan yaratılmıştır. Toprağın mukabili olan insan topraktan yaratılmıştır. Toprağın mukabili olan insan bedeni, çürümeye mahkumdur. Esasen ölüm Hakk'a mecburi dönüştür. Bu manada herkes ister istemez Hakk'a dönecektir; zira, "Her nefis ölümü tadacaktır" (Al-i İmran, 185). Bu, maddi anlamda, kalıbın toprak olan asılana avdet etmesidir.İşte hakiki insan, henüz bedeni (kalıbı) yok olmadan Cenab-ı Hakk'ın huzurunda yokluğa gömülen ve benlik arzetmeyen anlamda kuldur. Kulluk nüktesini burada aramak lazımdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.