Bed-dua

Şu bed-dua meselesi aklımda kaldı. Dua, hepimizin bildiği gibi istemektir. Kimden? Bütün eksikliklerden münezzeh olan, hakim ve kadir olan Allah'tan. Dua aynı zamanda "kulun" yani bizlerin eksiklik, acziyetimizin de ifadesidir. Dua aynı zamanda zikirdir, ibadettir. Efendimiz (sav) buyurduğu gibi "dua ibadetin özüdür", "Müminin silahıdır"Duanın birde diğer yönü var. Miminin, münafık, fasık, kafir, zalim ve zulüm sahiplerini vs. Allah'a el açarak, O'ndan, bu kişi ve odakların ıslahını ister. Islah olmuyorlarsa da "kahrı-perişan" olmalarını ister. Allah'ın (c.c) bir ismi şerifi de "Kahhar"dır. Bu konuda Müslüm Karabacak ve M. Emin koç hocamdan detayları bekliyor, yanlış ve hata yapmışsam ikazlarını istiyorum ki, bir an önce tövbe edelim de, zalimlerden olmayalım?Geçelim gündeme! Malum Gülen'in, yerinden hoplaya, zıplaya söylediği sözler bayağı konuşuldu. Baştan söyleyeyim! O sözlerin, benim için bir anlamı yok. Duanın kabul şartlarını okursanız, ne demek istediğimi anlarsınız?Pensilvanya'dan gelen bu sözlere, Gülen yanlıları birkaç gün sonra her zaman ki taktikle yeni anlam ve yorumlar yüklemeye çalıştılar. Diğer kanat ise isyanları oynuyordu; Müslüman Müslüman'a nasıl bed-dua eder! Dinimizde bed-dua yoktur" vari iddialar ortaya atıldı. Allah'ın laneti, kişi için en büyük yokluk, en korkunç son ve zillettir. Bu lanete uğrayan iflah olmaz. (Allah bizleri korusun). Kitabımıza baktığımızda Allah-u Teala, "lanet" ettiği insan tiplemelerini açıkça bildiriyor. Kafirlere, müşriklere, Yahudi ve Hıristiyanlara? Başka! Münafıklara, fıskında ısrar edenlere, zalimlere, dinini, dünyalık menfaat karşılığı satanlara, Allah'ın dost olmayın, arzu ve isteklerine uymayın, dediği, zümrelere, dost olanlara gibi. Yani Kitapta "lanet" var.  Peygamber Efendimizin hayatında da, bu mealde birçok örnek var. Ehl-i Beyt'e zulmedenlere, yalan hadis uyduranlara, bidat sahiplerine, menfaat karşılığı dinini satmış devlet ve din bilginlerine, anne ve babaya asi olanlara gibi?Hz. Peygambere (sav), (ismini unuttum) bir kabilenin elçileri gelerek, İslam'ı öğretmek için kendilerine, öğretmen göndermesini istemişlerdi. Hazreti Peygamber, Ashab-ı Suffa'da (yanılmıyorsam) 63 güzide sahabeyi, bu insanlara İslam'ı öğretmek için görevlendirdi.Bu kişiler yolda, Peygamber mektebinde yetişen muhteşem insanlara pusu kurarak şehit ettiler. Efendimiz (sav) çok üzüldü ve 40 gün boyunca bu zalimlerin perişan ve rezil olmaları için dua etti. Bu dua neticesinde yerlerinden, yurtlarından, canlarında oldular, dünyadan silindilerYine Peygamberimiz (sav), Muaviye'ye haber göndererek, huzuruna çağırdı. Muaviye, "yemek yiyorum" diyerek, o kutlu davete icap etmedi. Elçi üç kez aynı çağrıyı yaptı. Muaviye, her seferinde aynı tavrı koydu. Peygamber Efendimiz (sav) (Muaviye için) "Allah doyurmasın" dedi. Dünyadan aç ve rezil bir şekilde gitti.Yine Hz. Peygamber (sav), Hz. Osman'ın amcasına (ki, insanların evlerini, mahremlerini gözetliyordu) bu sapıklığından ötürü Allah'a dua etti ve Medine'den sürdü. Tabi Pensilvanya'dan söylenen sözler Erdoğan'ında zoruna gitti, alındı. Hatta bazı yorumcular, Erdoğan'ın "ya bu bed-dua tutarsa" endişesine kapıldığını söylediler.Sayın Erdoğan'ın bu konuda hiç korku ve endişesi olmasın. Ammaaaa! Bu vatan topraklarında yatan şehitlerin ahından, Allah dostlarının tokadından korksun. Soğuktan ve açlıktan ölen, sokaklarda yatan insanımızın feryadından korksun. Bu milletin, fakir fukaranın, yetimlerin malı olan yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı yerli ve yabancı sermaye sahiplerine satmasından korksun? Irak'ta, Afganistan'da, Libya'da, Suriye'de akıtılan Müslüman kanının hesabından korksun? Onların her hali bir bed-duadır?  Diyanet İşleri Başkanlığı da, "Düşmanlara bile beddua edilmez" diyormuş. Ciddi mi!