Yıllardır dostlar arasında bir şekilde hiciv vesilesi olmuştur; ne zaman batı ve doğu kültürleri konu edilse sohbetin bir noktasında coğrafi olarak 'batılı' olduğuma vurgu yapılan cümleler işitmişliğim az değildir. Doğrudur, aslen Gümülcine'liyiz, özbeöz Batı Trakya Türkü ve Mustafa Kemal Atatürk'ün topraklarındanız.
II. Dünya Savaşı sonrası Yunan devletinin artan baskıları sebebi ile Anadolu'ya zorunlu göç etmemizle birlikte artık akraba ziyareti için dahi vize almamız gerekmekte maalesef. Gümülcine ve Selanik Yunanistan sınırları içerisinde bildiğiniz üzere.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Milleti ile bağlarını kasıtlı olarak zayıflatma çabalarından Batı Trakya Türkleri de nasibini almış ve Atatürk'ün kendi 'memleket topraklarını' bile Yunanistan'a bıraktığı yönünde hezeyanlar farklı makam ve unvanlara sahip kişiler tarafından sürekli dile getirilmiş ve üzücü olanı bu söylemler devlet politikalarına dönüşmüş ve bugünlere kadar da gelinmiştir.
Aslında bu iftiraya hiç de şaşırmadık. Tarihin hiçbir döneminde başka hiçbir insan bu denli sistematik saldırılara maruz kalmamıştır belki de.
"Batı Trakya'nın Yunanistan'a Lozan'da bırakıldığı" zırvası ile konuya giriş yapmak daha doğru olsa gerektir. Her şeyden önce ilk söylenmesi gereken Gümülcine ve Selanik de dâhil olmak üzere Batı Trakya topraklarının Balkan Savaşları sonunda imzalanan ve 10 Ağustos 1913 tarihli Bükreş Anlaşması ile Bulgaristan'a bırakılmış olduğudur. Tam da bu noktada Bükreş Anlaşması'nın tarafı konumunda Osmanlı İmparatorluğu ve altında padişahın imzasının bulunduğunu da belirtelim ve 1918 Mondros Mütarekesi'ne kadar da Osmanlı İmparatorluğu'nun sadece ismen değil fiilen de devam ettiğini hatırlatalım.
Batı Trakya 1913 yılından 1919 yılına kadar Bulgaristan toprağı olarak kalmış sonrasında 1919 yılında Edirne de dâhil olmak üzere Batı Trakya'nın tamamı ve Doğu Trakya'nın da bir kısmı Yunanistan sınırlarına dâhil olmuştur. Dolayısı ile "Batı Trakya'yı Lozan'da kaybettik" şeklinde ifadelerde bulunanlara ilk söylenmesi gerekenin bu toprakların zaten Milli Mücadele döneminde kaybedilmediği şeklinde olmalıdır. Başka bir deyimle; Kudüs, Mekke, Medine, Musul, Kerkük toprakları nasıl Osmanlı İmparatorluğu tarafından kaybedildi ise Batı Trakya da aynı şekilde kaybedilmiştir.
24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaşması mevcut Trakya toprakları açısından kazanım içermektedir. Anlaşma ile birlikte Edirne dâhil olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu tarafından kaybedilen Doğu Trakya toprakları Ankara Hükümeti tarafından Meriç Nehri sınır olacak şekilde geri ve garanti altına alınmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk elbette kendi doğup büyüdüğü toprakları Ankara Hükümeti ve yakın zamanda kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde istemiş ve bu konuda olan üzüntülerini de dile getirmiştir. Tekalif-i Milliye gibi sert yaptırımlar içeren kanunlar sayesinde ancak donatılan ve yeni savaştan çıkmış Kuva-yı Milliye ordusunu Yunanistan ve Bulgaristan ile Kuzey cephesinde bir savaşa sürükleyerek yeni bir Balkan Savaşı başlatılmasını doğru görmemiş ve Edirne'nin vatan topraklarına katılmasını ve Batı Trakya Türkleri'nin haklarının azınlık statüsünde korunmasını sağlamıştır.
Lozan Anlaşması ile birlikte de aslında Osmanlı İmparatorluğu'nun I. ve II. Balkan savaşlarından önceki sınırlarına geri dönülmüştür ve bu hali ile de net kazanımlar içermektedir. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ise Türk soydaşları için konuyu hiçbir surette kapatmamış, Batı Trakya'daki Türklerin azınlık statüsündeki hakları Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan arasında imzalanan 1926 yılı tarihli Atina Anlaşması, 1930 tarihli Ankara Anlaşması ve sonrasında 1968 yılı Türk-Yunan Kültür Protokolü antlaşmaları ile korunmuştur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cem Kayalı / diğer yazıları
- Borsa İstanbul’da yeni düzenleme şart / 11.02.2021
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020