Gerçek Atatürk'ü Prof. Dr Haydar Baş hocamızdan layıkıyla tanıdıkça ve araştırmaya koyuldukça insan bir başka sevdalanıyor, Mustafa Kemal Paşa'ya... Şu gerçeği teslim edelim ki; Mustafa Kemal Paşa hepimizden daha dindar, soyu ak pak, asil bir Türk evladı... Bu millete tekrar yeniden dinini ve Türklüğünü öğreten bir başöğretmen... Ömrü cephelerde korkusuzca ön safta düşmanla çarpışarak geçen ve bu aziz vatanı bize toka eden yüce bir Başkomutan... Okullara giderek Kur'an-ı Kerim'den sureler okuyup tefsirini yaparak dersler veren bir Hafız-ı Kelam... Kur'an-ı dinlemekten büyük bir zevk alan bir dahi... 1923 yılında Peygamber Efendimizin (s.a.v.) doğum gününü 'milli bayram' ilan eden bir Peygamber aşığı...
Günümüze kadar tanıtılan Atatürk, hep milletin inancından uzak bir lider olarak lanse edildi bizlere. Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve ekibi yapılan araştırmalar sonucu, Osmanlı arşivlerine ait belgelerle; Atatürk hem ana, hem de baba tarafından seyyid olduğunu, yedi yaşında Kur'an-ı Kerim'i hatmettiğini, sekiz yaşında hafız olduğunu delilleriyle ortaya koydu.
Bu meyanda Muhterem Üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş'ın yapmış olduğu bir konuşmayı istifadenize sunuyoruz:
"Söyler misiniz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusunun seyyid olması bazı çevreleri neden rahatsız etmektedir? Neden dindar bir Atatürk onları ürkütmektedir?
Bu korkunun kaynağı, merhumun ölümünün ardından adının maalesef dini istismar ederek nemalananlar tarafından kullanılan bir malzeme haline getirilmesidir.
Bir düşününüz, Türk milleti Müslüman, onu kurtaran lider dinsiz; Türk milleti Allah'ı, Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa'yı biliyor ve seviyor, Atatürk bunları tanımıyor. Böyle dinden uzak bir liderin canı ile vatan savunması yapmasına imkân var mıdır?
Kendisine küçücük bir hediye getirene teşekkür etmeyi nezaketten sayanlar, koskoca bir vatanı, bayrağı, bağımsızlığı armağan edene neden dinsiz yaftasını reva görmekteler?
Atatürk bir Osmanlı paşasıdır. Bugün Osmanlı'ya saygı gösterdiğini iddia edenler; anası namussuz bir hayat yaşayan, babası belli olmayan bir çocuğun Osmanlı paşası olmasını neyle izah etmekteler?
Anasının namussuzluğunu dillerine dolayarak ona halen Osmanlı paşası demeleri aslında saygı duyduklarını iddia ettikleri Osmanlı'ya ciddi bir hakarettir.
Son dönemde bizim üzerimizden Atatürk'e ve nesebine saldıranların internet ortamında delil diye yazdıklarının hiçbir delil hükmü yoktur. Dikkat edildiğinde hepsinin İngiliz ve Yunan istihbaratına ait kanıtlar olduğu, sitelerde siyon yıldızlarının da yer aldığı görülür.
Bugün merhum Gazi'yi 'dinsizdir' diye dillerine dolayanların destekçileri İngiliz ve Yunanlı ise, şunu demek gerekir ki, bu kişiler ya direkt İngiliz veya Yunan istihbaratından ajanlardır ya da onların pasaportunu da taşıyan, adlarına iş götüren paralı piyonlardır.
Bizler dindar Atatürk'ten kaçanların siyasette sığındıkları en büyük liman olan,"dindar millet, dinsiz devlete karşı" söylemlerini bozduk.
Cumhuriyet tarihinin en büyük yalanını ifşa ettik.
Zira Türk milletinin Ata'sı; İslam esası olarak namaz kılmaya, oruç tutmaya, zekâta, hacca, humusa, cihada, emr'i bi'l maruf nehy'i anil münkere, Allah için sevmeye ve Allah için buğz etmeye inanıyordu.
Yine Türk milletinin Ata'sı; Allah'ın eşi ve benzeri olmadığına, Allah'ın peygamberlerine, ölüme ve dirilmeye, Allah'ın adil olduğuna ve İmam Ali Efendimizin hilafetine iman etmişti.
Atatürk 'seyyiddir' derken, bundan zerre menfaat ummadan bir hakikati teslim etmek için yola çıktık.
İsteyen inanmamakta serbesttir.
Ancak Başbakanlık Osmanlı Arşivi nüfus defterlerinde, temettuat defterlerinde ve tapu tahrir defterleri kayıtlarında Atatürk'ün soy ağacına dair yüzlerce belge bulunmaktadır.
Bu konuda kaleme alınmış pek çok eser de vardır.
M. Ali Öz'ün Osmanlı arşivlerine göre hazırladığı "Gazi Mustafa Kemal'in Soykütüğü" isimli eserinde şunlar yazmaktadır: "Atatürk'ün soyu baba tarafından 1590'lı yıllardan itibaren soyuna ulaşılan Molla Hasan'a gitmektedir.
Molla Hasan'ın oğlu Şeyh Ahmet, Kızıl Ahmet lakabıyla da bilinmektedir. Kızıl lakabı da Balkan coğrafyasına Ehl-i Beyt mayasını taşıyan Sarı Saltuk'un halifelerinden olan ve tahta kılıcıyla Edirne ve Dimetoka'nın fethini sağlayan Seyyid Kızıl Deli Sultan'dan geliyor. Seyyid şeyh Ahmet'in dört çocuğu vardır: Şeyh Yakup: Mevlevi Şeyhi, Şeyh Mehmet Ali: Mevlevi Şeyhi, Şeyh Ali Rıza: Halveti Şeyhi, Şeyh İbrahim Ethem: Mevlevi Şeyhi.
Mevlevi şeyhi olan Şeyh İbrahim Ethem'in çocukları Emine Molla, Fatma Molla, Şeyh Mehmet Emin, Ali, Mahmut ve Ali Rıza'dır. Bu Ali Rıza, Mustafa Kemal'in babası Ali Rıza'dır.
Mustafa Kemal'in babası resmi evraklarda Es Seyyid Ali Rıza Beğ olarak imza ve mühür kullanmaktadır.
Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın büyük dedesi, Eş Şeyh Es Seyyid Şeyhülislam Feyzullah Efendi'dir.
Yani Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın büyük dedesi bir Osmanlı şeyhülislamıdır.
Atatürk'ün ailesi NAKİBÜLEŞRAF'tır.
Osmanlı'da 1494 yılında kurulan Nakibüleşraflık müessesesi, Peygamber Efendimizin soyundan gelen seyyid ve şeriflerin işleriyle ilgilenen bir müessesedir. Nakübüleşraf kaymakamları mutlaka seyyidlerden seçilirdi.
Atatürk'ün annesinin sülalesi yüzlerce yıl Selanik'te nakibüleşraf kaymakamlığı yapmıştır. Zübeyde Hanım'ın sülalesi, Selanikli Nakipzadeler olarak bilinir.
Osmanlı arşivlerinin yanı sıra halen hayatta olan Atatürk'ün Selanik'teki evine komşu olmuş, Zübeyde Hanım'la tanışmış bir nesil var. Onların hepsi, Zübeyde Hanım'ın evinden Cuma geceleri yükselen Kuran-ı Kerim seslerini anlatmaktalar.
Kısaca biz Türk milleti ve devleti adına çok büyük bir vazife icra ettiğimize eminiz.
Dindar Türk milleti, dindar lideri ile tanıştırıldı.
O halde hep beraber bu merkezi otoritenin etrafında bir ve beraber olalım ki, Türk milleti ve de devleti dimdik ayakta dursun ve ülkeyi parçalama hesaplarını dağıtıp yok etsin."
Günümüze kadar tanıtılan Atatürk, hep milletin inancından uzak bir lider olarak lanse edildi bizlere. Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve ekibi yapılan araştırmalar sonucu, Osmanlı arşivlerine ait belgelerle; Atatürk hem ana, hem de baba tarafından seyyid olduğunu, yedi yaşında Kur'an-ı Kerim'i hatmettiğini, sekiz yaşında hafız olduğunu delilleriyle ortaya koydu.
Bu meyanda Muhterem Üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş'ın yapmış olduğu bir konuşmayı istifadenize sunuyoruz:
"Söyler misiniz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusunun seyyid olması bazı çevreleri neden rahatsız etmektedir? Neden dindar bir Atatürk onları ürkütmektedir?
Bu korkunun kaynağı, merhumun ölümünün ardından adının maalesef dini istismar ederek nemalananlar tarafından kullanılan bir malzeme haline getirilmesidir.
Bir düşününüz, Türk milleti Müslüman, onu kurtaran lider dinsiz; Türk milleti Allah'ı, Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa'yı biliyor ve seviyor, Atatürk bunları tanımıyor. Böyle dinden uzak bir liderin canı ile vatan savunması yapmasına imkân var mıdır?
Kendisine küçücük bir hediye getirene teşekkür etmeyi nezaketten sayanlar, koskoca bir vatanı, bayrağı, bağımsızlığı armağan edene neden dinsiz yaftasını reva görmekteler?
Atatürk bir Osmanlı paşasıdır. Bugün Osmanlı'ya saygı gösterdiğini iddia edenler; anası namussuz bir hayat yaşayan, babası belli olmayan bir çocuğun Osmanlı paşası olmasını neyle izah etmekteler?
Anasının namussuzluğunu dillerine dolayarak ona halen Osmanlı paşası demeleri aslında saygı duyduklarını iddia ettikleri Osmanlı'ya ciddi bir hakarettir.
Son dönemde bizim üzerimizden Atatürk'e ve nesebine saldıranların internet ortamında delil diye yazdıklarının hiçbir delil hükmü yoktur. Dikkat edildiğinde hepsinin İngiliz ve Yunan istihbaratına ait kanıtlar olduğu, sitelerde siyon yıldızlarının da yer aldığı görülür.
Bugün merhum Gazi'yi 'dinsizdir' diye dillerine dolayanların destekçileri İngiliz ve Yunanlı ise, şunu demek gerekir ki, bu kişiler ya direkt İngiliz veya Yunan istihbaratından ajanlardır ya da onların pasaportunu da taşıyan, adlarına iş götüren paralı piyonlardır.
Bizler dindar Atatürk'ten kaçanların siyasette sığındıkları en büyük liman olan,"dindar millet, dinsiz devlete karşı" söylemlerini bozduk.
Cumhuriyet tarihinin en büyük yalanını ifşa ettik.
Zira Türk milletinin Ata'sı; İslam esası olarak namaz kılmaya, oruç tutmaya, zekâta, hacca, humusa, cihada, emr'i bi'l maruf nehy'i anil münkere, Allah için sevmeye ve Allah için buğz etmeye inanıyordu.
Yine Türk milletinin Ata'sı; Allah'ın eşi ve benzeri olmadığına, Allah'ın peygamberlerine, ölüme ve dirilmeye, Allah'ın adil olduğuna ve İmam Ali Efendimizin hilafetine iman etmişti.
Atatürk 'seyyiddir' derken, bundan zerre menfaat ummadan bir hakikati teslim etmek için yola çıktık.
İsteyen inanmamakta serbesttir.
Ancak Başbakanlık Osmanlı Arşivi nüfus defterlerinde, temettuat defterlerinde ve tapu tahrir defterleri kayıtlarında Atatürk'ün soy ağacına dair yüzlerce belge bulunmaktadır.
Bu konuda kaleme alınmış pek çok eser de vardır.
M. Ali Öz'ün Osmanlı arşivlerine göre hazırladığı "Gazi Mustafa Kemal'in Soykütüğü" isimli eserinde şunlar yazmaktadır: "Atatürk'ün soyu baba tarafından 1590'lı yıllardan itibaren soyuna ulaşılan Molla Hasan'a gitmektedir.
Molla Hasan'ın oğlu Şeyh Ahmet, Kızıl Ahmet lakabıyla da bilinmektedir. Kızıl lakabı da Balkan coğrafyasına Ehl-i Beyt mayasını taşıyan Sarı Saltuk'un halifelerinden olan ve tahta kılıcıyla Edirne ve Dimetoka'nın fethini sağlayan Seyyid Kızıl Deli Sultan'dan geliyor. Seyyid şeyh Ahmet'in dört çocuğu vardır: Şeyh Yakup: Mevlevi Şeyhi, Şeyh Mehmet Ali: Mevlevi Şeyhi, Şeyh Ali Rıza: Halveti Şeyhi, Şeyh İbrahim Ethem: Mevlevi Şeyhi.
Mevlevi şeyhi olan Şeyh İbrahim Ethem'in çocukları Emine Molla, Fatma Molla, Şeyh Mehmet Emin, Ali, Mahmut ve Ali Rıza'dır. Bu Ali Rıza, Mustafa Kemal'in babası Ali Rıza'dır.
Mustafa Kemal'in babası resmi evraklarda Es Seyyid Ali Rıza Beğ olarak imza ve mühür kullanmaktadır.
Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın büyük dedesi, Eş Şeyh Es Seyyid Şeyhülislam Feyzullah Efendi'dir.
Yani Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın büyük dedesi bir Osmanlı şeyhülislamıdır.
Atatürk'ün ailesi NAKİBÜLEŞRAF'tır.
Osmanlı'da 1494 yılında kurulan Nakibüleşraflık müessesesi, Peygamber Efendimizin soyundan gelen seyyid ve şeriflerin işleriyle ilgilenen bir müessesedir. Nakübüleşraf kaymakamları mutlaka seyyidlerden seçilirdi.
Atatürk'ün annesinin sülalesi yüzlerce yıl Selanik'te nakibüleşraf kaymakamlığı yapmıştır. Zübeyde Hanım'ın sülalesi, Selanikli Nakipzadeler olarak bilinir.
Osmanlı arşivlerinin yanı sıra halen hayatta olan Atatürk'ün Selanik'teki evine komşu olmuş, Zübeyde Hanım'la tanışmış bir nesil var. Onların hepsi, Zübeyde Hanım'ın evinden Cuma geceleri yükselen Kuran-ı Kerim seslerini anlatmaktalar.
Kısaca biz Türk milleti ve devleti adına çok büyük bir vazife icra ettiğimize eminiz.
Dindar Türk milleti, dindar lideri ile tanıştırıldı.
O halde hep beraber bu merkezi otoritenin etrafında bir ve beraber olalım ki, Türk milleti ve de devleti dimdik ayakta dursun ve ülkeyi parçalama hesaplarını dağıtıp yok etsin."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025