Aşağıda bahsedeceğim Ankara'nın bugünlerde yaşadıklarına benzer şeyleri bir başka ülkenin başkenti yaşasaydı yer yerinden oynardı. İlk önce belediye başkanı utancından istifa ederdi. Sonra hükümetten başka istifalarda onu takip ederdi. Ama burası Türkiye ve böyle onurlu duruşlar gösterenlere rastlamak imkansız değil ama çok zor.Bakın 2007 yılı Türkiye'sinin Başkenti Ankara'da neler yaşanıyor.Hacettepe Üniversitesi Hastanenin tümünde hasta kabulleri durdurulurken yatan hastaların da taburcu işlemleri hızla yapılmaya başlandı. Çok acil durumlar dışında ameliyatların da durdurulduğu Hacettepe Hastanesi'ndeki uygulamanın ne kadar süreceği ise bilinmiyor.Hacettepe gibi bir hastanede hastaların güvenle bakılamadığı bir ortamda evlerde bu hastalara daha iyi bakılmasını nasıl beklenir? Hastaların taburcu edilmesi ne halleri varsa görsünler demek değil mi? Bu konu da ayrı bir sağlık skandalı bence ve muhatabı da Sağlık Bakanlığı. Ankara Tabipler Odasının yaptığı açıklamaya göre başkentte ishal vakaları yüzde 100 artmış durumda. Önümüzdeki susuz günlerde ishal, tifo, kolera, hepatit ve benzeri salgın hastalıkların artacağından korkuyorlar.Binlerce askerin bir arada yaşadığı karargâhlar ve kışlalarda da susuzluk yüzünden salgın hastalık çıkmasından korkuluyor.Askerimiz PKK teröründen çektiği yetmiyormuş gibi şimdi de susuzluk teröründen çekmeye başlamış durumda. Bu susuzluk terörünün sorumluları ise hala koltuklarında yan gelip yapmaktalar.Su kesintilerinden dolayı salgın hastalık tehlikesi baş gösteren Ankara'da okulların Ekim ayında açılması konuşuluyor.Ankara'nın bazı mahalleleri ise 31 Temmuzdan bu yana su alamıyor.Susuzluk nedeniyle bazı alışveriş merkezleri, pastane, kafe ve lokantalarda plastik çatal, bıçak ve tabaklarla servis yapılırken, bazı yerlerde de tuvaletlerin kullanılmasına izin verilmiyor.Bütün bu problemler üst yapıya verdiği önemi maalesef alt yapıya vermeyen bir belediyecilik anlayışından kaynaklanmakta. Üstelik yaşanan susuzluk tehlikesi için Ankara Büyükşehir Belediyesi 2004 yılında uyarılmış. Ama maalesef gereken ciddiyet gösterilmemiş ve bugün Ankara'nın yaşadığı sorunlara sebep olunmuş.Hazine Müsteşarlığı, yaklaşan kuraklık nedeniyle 2004 yılında girişimde bulunmuş. Bu girişim üzerine Gerede havzası suyunu Ankara'ya getirmek amacıyla kredi görüşmeleri başlıyor. Fakat Ankara Büyükşehir belediyesi her nedense bu istemi reddediyor. Hem Ankara'da yaşayan vatandaşlarımız hem susuzlukla uğraşmak hem de susuzluktan dolayı oluşabilecek hastalıklarla baş etmek zorunda kalıyor. Hem de ülkemiz sorumsuz davrananlar yüzünden Başkentinde yaşadıklarıyla itibar kaybediyor.İnşallah salgın hastalık tehdidi ölümlerle sonuçlanacak noktaya varmadan susuzluk biter. Yoksa kimse bunun hesabını veremez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024