Bazı yöneticiler, basit ve pratik çözümlerden hoşlanırlar. Başbakan Erdoğan da bunlardan biri. Başbakanın böyle bir kişiliğe sahip olduğuna bir çok örnek gösterilebilir. En tipik örnek, hızlandırılmış tren olayıdır. Başbakan, sanayileşmiş ülkelerin bil çözüm bulamadığı işsizliğe aynı mantıkla yaklaşıyor. TOBB kurultayında, işadamlarına biraz da sitem ederek şöyle seslendi: "TOBB'un 1 milyon 300 bin üyesi var. Her biri bir kişi istihdam etse, 1 milyon 300 bin işsize iş bulunmuş olur". Başbakan bu önerisini, Kayseri'de temel atma töreninde de tekrarladı. Anlaşılan o ki, Başbakan bu konuda ciddi ve ısrarlı. Başbakanın önerisine TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu'nun cevabı şöyle oldu: "İşsizlere iş bulmak isteniyorsa, işverenin istihdamı üzerindeki yük kaldırılmalı. Yürürlükteki asgari ücrete göre, 1 milyon 300 bin kişinin işverene bir yılda 6,5 katrilyon lira. Bu paranın sadece 3,8 katrilyonu işçiye ödenirken, 2,7 katrilyonu devlete ödenecek vergi ve sigorta yüküdür." Kimisi Başbakanı, kimisi de TOBB başkanını haklı buldu ve doğal olarak kısır bir tartışma başlatıldı.
Türkiye'de işsizliğe çözüm bulmak şöyledursun, işsizlik oranı bile doğru bilinmiyor. Devle İstatistik Enstitüsü'nün (DİE) açıkladığı rakamların gerçeği yansıtmadan çok uzaktır. Mesela DİE, işsizlik oranını yüzde 12.4, işsizlik sayısının ise 2.8 milyon açıkladı. DİE, bu hesaplamalarda İLO'nun yöntemine göre, iş bulamayacağına inandığı için iş aramayanlar, işten çıkarılmış, tekrar geri çağrılacağını bekleyenler ve mevsimlik çalışanlar işsiz sayılmıyor. DİE'nin açıkladığı rakamlar, benimsediği kriterlere göre doğru olabilir, ama Türkiye'nin gerçeğini yansıtmaz. Bu rakamları doğru kabul edersek ve ona göre değerlendirirsek, yine şunu söylemek zorundayız. Tehlike çok büyük. Çünkü genç nüfusun işsizlik oranı haddinden fazla.
Aslında işsizlik, yalnız Türkiye'nin değil, dünyanın sorunu. Çünkü hiçbir devlet, bu sorunu kökünden çözememiştir, çözme ihtimali de gözükmüyor. Ekonomik kalkınma ve büyümeye rağmen işsizlik sorunu neden çözülemiyor. Bunun bir çok sebebi var, ama en önemli sebep, işsizlik, ekonomiden öte en büyük sosyal sorundur. Huzursuzluğun da kaynağıdır. Onun için "Benim gelirim var geçim derdim yok" diyenlere bile iş bulmak gerekiyor. İşsizlik, çeşitli sınıflara ayrılsa da sosyolojik olarak hepsi eşittir.
Eğer gerçekten işsizliğe çözüm arıyorsak, ekonomiye hakim olan karı maksimize etme anlayışından vazgeçmek şarttır. Bir başka deyişle, insanı esas almamız kaçınılmazdır. Bugünkü anlayışa göre, bir kişi ranttan, faizden para kazanıyorsa, onun çalışmasına, sermayesini riske atmasına hiç gerek yok. Dahası, bu kişi sermayesini riske atarak yatırım yapsa bile, en az işçiyle en çok verimi nasıl elde edeceğini düşünür. Bundan dolayıdır ki, sanayileşmiş ülkelerde, iş sahalarında robotlar kullanılıyor ve daha az insan emeğine ihtiyaç duyuluyor. Bu da dünyanın her yerinde işsizler ordusunun sayısının artmasına yol açıyor. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Tanıl Küçük, bu gerçekten hareket ederek, işsizlik sorununun çözümünde tek başına sanayi sektörünün yeterli olmayacağını belirtiyor ve şöyle diyor: "İşsizlik sorununu çözmek için Türkiye diğer sektörlerde de arayışlara girmeli, bir strateji çerçevesinde alternatifleri geliştirmeli."
Peki, çözüm ne olabilir? Ekonomistlerin teklifi hizmet sektörüne ağırlık verme yönünde. Hizmet sektöründe bütün işsizleri iş bulma imkanı var mı? Bu sorunun cevabı da maalesef olumsuz. Dönüyoruz, dolaşıyoruz, yine çareyi kendi medeniyetimizde buluyoruz. Bakıyoruz ki, ecdadımız, hayır kurumlarında birçok insana iş ve aş verilmişti. Öyle ki, hiçbir kişi işsiz bırakılmamıştı. Bu örneklerden ilham almayan Başbakan, işadamlarına çağrı yaparak işsizliğe çözüm arıyor, daha doğrusu arar gibi yapıyor. Sayın Başbakanın TOBB üyelerine çağrısı, Batılı bir ekonomistin "herkesi asker yaparsak işsizliği çözeriz"sözüne benziyor. Evet, basit ve pratik çözüm seviliyor, ama ne yazık ki, her zaman iyi sonuç vermiyor.
Türkiye'de işsizliğe çözüm bulmak şöyledursun, işsizlik oranı bile doğru bilinmiyor. Devle İstatistik Enstitüsü'nün (DİE) açıkladığı rakamların gerçeği yansıtmadan çok uzaktır. Mesela DİE, işsizlik oranını yüzde 12.4, işsizlik sayısının ise 2.8 milyon açıkladı. DİE, bu hesaplamalarda İLO'nun yöntemine göre, iş bulamayacağına inandığı için iş aramayanlar, işten çıkarılmış, tekrar geri çağrılacağını bekleyenler ve mevsimlik çalışanlar işsiz sayılmıyor. DİE'nin açıkladığı rakamlar, benimsediği kriterlere göre doğru olabilir, ama Türkiye'nin gerçeğini yansıtmaz. Bu rakamları doğru kabul edersek ve ona göre değerlendirirsek, yine şunu söylemek zorundayız. Tehlike çok büyük. Çünkü genç nüfusun işsizlik oranı haddinden fazla.
Aslında işsizlik, yalnız Türkiye'nin değil, dünyanın sorunu. Çünkü hiçbir devlet, bu sorunu kökünden çözememiştir, çözme ihtimali de gözükmüyor. Ekonomik kalkınma ve büyümeye rağmen işsizlik sorunu neden çözülemiyor. Bunun bir çok sebebi var, ama en önemli sebep, işsizlik, ekonomiden öte en büyük sosyal sorundur. Huzursuzluğun da kaynağıdır. Onun için "Benim gelirim var geçim derdim yok" diyenlere bile iş bulmak gerekiyor. İşsizlik, çeşitli sınıflara ayrılsa da sosyolojik olarak hepsi eşittir.
Eğer gerçekten işsizliğe çözüm arıyorsak, ekonomiye hakim olan karı maksimize etme anlayışından vazgeçmek şarttır. Bir başka deyişle, insanı esas almamız kaçınılmazdır. Bugünkü anlayışa göre, bir kişi ranttan, faizden para kazanıyorsa, onun çalışmasına, sermayesini riske atmasına hiç gerek yok. Dahası, bu kişi sermayesini riske atarak yatırım yapsa bile, en az işçiyle en çok verimi nasıl elde edeceğini düşünür. Bundan dolayıdır ki, sanayileşmiş ülkelerde, iş sahalarında robotlar kullanılıyor ve daha az insan emeğine ihtiyaç duyuluyor. Bu da dünyanın her yerinde işsizler ordusunun sayısının artmasına yol açıyor. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Tanıl Küçük, bu gerçekten hareket ederek, işsizlik sorununun çözümünde tek başına sanayi sektörünün yeterli olmayacağını belirtiyor ve şöyle diyor: "İşsizlik sorununu çözmek için Türkiye diğer sektörlerde de arayışlara girmeli, bir strateji çerçevesinde alternatifleri geliştirmeli."
Peki, çözüm ne olabilir? Ekonomistlerin teklifi hizmet sektörüne ağırlık verme yönünde. Hizmet sektöründe bütün işsizleri iş bulma imkanı var mı? Bu sorunun cevabı da maalesef olumsuz. Dönüyoruz, dolaşıyoruz, yine çareyi kendi medeniyetimizde buluyoruz. Bakıyoruz ki, ecdadımız, hayır kurumlarında birçok insana iş ve aş verilmişti. Öyle ki, hiçbir kişi işsiz bırakılmamıştı. Bu örneklerden ilham almayan Başbakan, işadamlarına çağrı yaparak işsizliğe çözüm arıyor, daha doğrusu arar gibi yapıyor. Sayın Başbakanın TOBB üyelerine çağrısı, Batılı bir ekonomistin "herkesi asker yaparsak işsizliği çözeriz"sözüne benziyor. Evet, basit ve pratik çözüm seviliyor, ama ne yazık ki, her zaman iyi sonuç vermiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018