Dün mevcut bankacılığımızın vatandaşın ihtiyaçlarını karşılayamadığından bahsetmiştik.Ulusal Bankaların geçtiğimiz günlerde hazırladığı raporda, bankacılık sektöründe yabancıların hakimiyetinin, bazı sıkıntıları da beraberinde getireceği ifade edilmektedir. Kriz anında, kredileri geri çağırarak ekonomiyi zora sokabilirler.Asya'da ve Arjantin'de bu durum yaşandı. 2001 krizinde de Türkiye bunun acı faturasını gördü.Yabancılar gelişmekte olan ülkelerde uluslar arası operasyonları olan büyük müşterilerle çalışırlar. Riskli müşteriler yerli bankalara kalır. Bu durumda ileride bankacılık sektörünün tamamen yabancıların eline geçmesine sebep olur.Yabancılar global operasyonlar sayesinde vergi öncesi karlarını daha rahat ve az vergi ödeyebilecekleri yerlere kaydırabilirler. Ekonomiye vergi katkıları düşüktür.Yabancı banka girişi ile milli gelir artışı arasında paralellik yoktur.Yabancı bankalar, vereceği kredileri ulusal menfaatlerimiz açısından değil de global güçlerin talepleri doğrultusunda yönlendirebilirler. Bankacılık sektöründeki hakimiyet diğer bütün sektörlerde de hakimiyete sebebiyet verir. Ne de olsa suyun kaynağı.Gelişmiş ülkeler yabancı bankaları istemezler. Örneğin Almanya ve İtalya. Çünkü vücuda kanı pompalayan kurumların yabancıların eline geçmesi ekonomik ve ardından siyasi bağımsızlığın kaybolması demektir.Kısaca, piyasanın ihtiyaç duyduğu parayı karşılama noktasında mevcut sistemimiz yeterli değildir, bu sistemi yabancılara devretme girişimleri ise mevcut problemin daha da kangrenleşmesine yol açacaktır.Daha kalıcı, milli menfaatlerimize uygun, bizleri hakketiğimiz noktaya taşıyacak çözümlere ihtiyacımız var.Görünen o ki, bu çözümü mantıklı bir şekilde ortaya koyan tek lider de Bağımsız Türkiye Partisi(BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tır.Milletimizin gerek üretim gerekse tüketim konusunda ihtiyaç duyduğu para konusunda çok önemli tespitleri ve projeleri vardır.Projelerin kaynağı tamamen milli, kendi imkanlarımızdır.Haydar Bey'in Milli Ekonomi Modeli'nde üreticinin üretim için ihtiyaç duyduğu kredi, proje mukabili faizsiz olarak verilecektir. Üretici bu borcunu ürettiği ürünle de ödeyebilecektir.Çiftçilere ürün bedelinin yarısı avans olarak faizsiz bir şekilde daha tohumu tarlaya atmadan ödenecektir. Diğer yarısı da ürün teslim edildiğinde verilecektir. Devlet çiftçileri destekleyecek ve ürün alım garantisi verecektir. Çiftçi, ürünü ve tarlası doğal felaketlere karşı sigortalanacaktır.Peki, Milli Ekonomi Modeli'nde tüketici kredileri nasıl olacak?Esasen günlük ihtiyaçların karşılanmasında tüketici pek krediye ihtiyacı kalmayacak. Çünkü, 100 milyarın altında geliri olan vatandaştan vergi alınmayacak, böylece işçinin, memurun, çiftçinin, emeklinin geliri ikiye katlanacak. Bütün annelerimiz emekli edilecek. Her doğan çocuğa doğum parası verilecek. Her çocuğa bir memur maaşının dörtte biri nispetinde aylık bağlanacak...Kısaca bir vatandaşın evine ayda 500 milyon giriyorsa, bu desteklerle birlikte 2,5 milyar TL girmeye başlayacak.Peki, evlenenler, konut sahibi olmak isteyenler, yani toplu paraya ihtiyaç duyanlar ne yapacak?Milli Ekonomi Modeli'nde buna da çözüm var. Evlenene evlilik kredisi, konut sahibi olmak isteyene de konut kredisi verilecek, ama bugün siyasilerimizin yapmak istediğinden oldukça farklı.Uzun vadeli ve faizsiz. Üstelik bu kişinin evine dün 500 milyon giriyordu, şimdi 2,5 milyar lira girecek. Yani hem faizden kurtuluyor, hem de bunu ödeyebilecek paraya fazlasıyla sahip oluyor.Siz vatandaşın hem elindeki paranın alım gücünü azaltır hem de faizli kredi verirseniz, bunun Türkçe'si "Senin evini, malını haczedeceğim" demektir.Haydar Bey'in çözümü ise en mantıklı ve gerçek çözümdür. Kişilerinin rahatlıkla geri ödeyebileceği bir kredi imkanıdır.İşte bütün bu kredilerin millete arzedilmesi için de devlet bankalarına ihtiyaç vardır ve devlet bankalarının asli fonksiyonu bu hizmetlerin millete sunulması olmalıdır.Ne diyelim ülkenin bir cennete dönmesi için çözüm ortada, ama sonucunda çözüm olmayan zor yolu tercih edecekseniz sizin bileceğiniz iş.Ne de olsa demokratik bir ülkede yaşıyoruz.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bugün yaşanan süreci 10 yıl önceden öngördü / 15.01.2025
- Birliğimiz ve üniter yapımız tehlikede! / 14.01.2025
- ‘Kevser’, Hz. Fatıma’dır / 11.01.2025
- Suriye’de tuzak kokusu var, aman dikkat! / 10.01.2025
- Siyasetin gündemi ‘Öcalan’, milletin gündemi ‘geçim’ / 08.01.2025
- İktidarı ‘millet rotası’nda tutan muhalefettir / 07.01.2025
- ‘Biz anayasanın bize tanımladığı siyasetimizi yapıyoruz’ / 04.01.2025
- Atatürk: Camileri yenilemek görevimizdir / 03.01.2025
- 2024’e bakarak 2025’ten umutlanabiliyor muyuz? / 01.01.2025
- ‘Biz korkuyu Kerbela’da bıraktık’ / 31.12.2024
- Birliğimiz ve üniter yapımız tehlikede! / 14.01.2025
- ‘Kevser’, Hz. Fatıma’dır / 11.01.2025
- Suriye’de tuzak kokusu var, aman dikkat! / 10.01.2025
- Siyasetin gündemi ‘Öcalan’, milletin gündemi ‘geçim’ / 08.01.2025
- İktidarı ‘millet rotası’nda tutan muhalefettir / 07.01.2025
- ‘Biz anayasanın bize tanımladığı siyasetimizi yapıyoruz’ / 04.01.2025
- Atatürk: Camileri yenilemek görevimizdir / 03.01.2025
- 2024’e bakarak 2025’ten umutlanabiliyor muyuz? / 01.01.2025
- ‘Biz korkuyu Kerbela’da bıraktık’ / 31.12.2024