Önce Sayın Erdoğan ardından da Diyanet İşleri Başkanı, 'stokçuluğu ve stokçuları' gündemlerine aldılar.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: 'Elinde ürün olduğu halde kazanma hırsıyla piyasaya sürmemek, İslam'ın üstün ahlak ilkeleriyle bağdaşmayan ve yasakladığı bir davranıştır' dedi ama TDV İslâm Ansiklopedisinde ki ilgili başlığı okumamış olacak ki, konuyu eksik bıraktı.
Sayın Erdoğan ise şeditti. Sözleri, cümleleri tehdit mahiyetindeydi. Stokçuluğa yeltenenlerin mallarına el koyacağız, en yüksek cezaları keseceğiz, diyordu.
Sayın Erdoğan, stokçuluğun fıkhı başlığını dile getirip, 'bunun adı ihtikardır' diyerek olaya manevi pencere de açtı. Zulüm, kul hakkı, helal lokma kavramları üzerinden etkili bir hitap yaptı.
'Fakir, fukaranın hakkını gasp ediyorlar, bunu yiyorlar, buna fırsat vermeyeceğiz… Çalışsın, kazansın. Şu anda Türkiye, imkanlarıyla buna çok büyük fırsatlar veren bir ülke. Niye helalinden çalışmıyorsun arkadaş? Niye haram yollara başvuruyorsun? Stokçuluğu bırakacaksın bir defa. Kim olursa olsun, her alanda stokçuluk yapanın tepesindeyiz' diyordu.
Kul hakkı, helal lokma, çalışmak, kazanmak, zalim, zulüm, bunlarla mücadele gibi cümleler kulağa hoş geliyor. Peki, sahada ne oluyor?
Dünya Eşitsizlik Raporu'na göre Türkiye'de gelir eşitsizliği son 15 yılda artmaya devam ederek son üç yıldaki ekonomik yavaşlama tüm nüfus gruplarının gelirlerini azaltmış.
Türkiye'de bir yetişkinin yıllık ortalama kazancı 85 bin TL.
En yoksul yüzde 50'nin ortalama geliri yıllık 20 bin 260 TL
En zengin yüzde 10'nun ortalama yıllık geliri 460 bin 20 TL.
En zengin yüzde 10, tüm gelirin yüzde 54,5'ini alıyor.
En yoksul yüzde 50'nin payı sadece yüzde 12.
Bu ne demek? Türkiye'de bir kişi eğer siyasette çok iyi bir dostu yoksa ya da 'hırsızlık babadan oğla geçer' sözünün muhatabı değilse çalışarak bırak zengin olmayı, stokçuluk yapmayı ancak temel giderleri karşılayabilir, demektir.
Ortada bir adaletsizlik vardır. Çalışanın emeğinin karşılığını alamadığı gerçeği vardır.
İhracat, ihracat, ihracat diyenlerin stokçular ve stokçuluk kavramları da detaylandırılmalıdır.
Baksanıza! İran'dan, Irak'tan, Bulgaristan'dan vatandaşlar temel ihtiyaçlarını Türkiye'ye gelerek alıp, götürüyorlar.
Bunun birde firmalar üzerinden 200 milyar doları aşan ihracat boyutunda düşünün. Kısaca BAM bakanının dediği gibi parası değerli olan devlet ve şirketler ülkemiz ekonomisinde ortaya çıkan durumu değerlendiriyor.
Hükümet ise bizzat kendi fiillerine fail arıyor.
Basit bir soru: Bankalar ve bankalarda paralarını tutanlar, parayı para ile satanlar, kur, faiz, gecelik işlemlerle para ile para kazananlar stokçu mudur?
Ali Erbaş! Cevap hakkını kullan. Dini kavramlarla siyaset yapanlar! Buyurun cevap verin.
İpucu vereyim: Bizzat Sayın Erdoğan ve Binali Yıldırım, 5-6 yıl önce bankaları 'yasal tefeci' olarak ilan etmiştiler.
Para saklamak stokçuluk mudur?
2005 yılında bankalarda 1 milyon lira ve üstü para bulunan mudi sayısı 12 bin iken bu sayı 2021'de 376 bin 787 kişiye çıkmış.
Stokçuluk kavramı ile baktığımızda tam 364 bin kişi paralarını bankalara stoklamışlar.
Bu mudilerin, bankalardaki mevduat toplamları ise 2 trilyon 392 milyar TL.
Düşünün bir kere! Bugün piyasada (dolaşımda) 220 milyar TL civarında para varken bankalarda bunun 10 katından fazla para olması stokçuluk değil midir?
'Stokçuluk yapanın malına el konulacak' diyorsunuz. Buyurun. Elinizi tutan mı var?
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025