Milliyet'ten Güneri Civaoğlu, acilen hastaneye kaldırılmak zorunda kalan Başbakan Erdoğan'ın yaşadıklarını değerlendriyor Başbakan Erdoğan'a "geçmiş olsun" diyerek başlayalım... 17 Ağustos 1999 depreminde, dönemin cumhurbaşkanı Demirel İstanbul'daki evindeydi. Saatlerce kimseyle telefon konuşması yapamadı. Bağlantıları tamamen kesikti. Aradan 6 yıl geçti, aniden rahatsızlanan Türkiye Başbakanı Erdoğan, resmi aracında kilitli kaldı. Ön camı balyozla kırılan araçtan baygın halde çıkarılarak sedyeye alındı.O durumunda, 10 dakika içeride kilitli kalmıştı.6 yıl önce, cumhurbaşkanı ve başkomutan sıfatlarını taşıyan Demirel'in tüm iletişimden yoksun saatlerce kalışını, "Ya savaş olsaydı?.. Başkomutan nasıl olur da doğrudan uyduyla bağlantılı telefon sistemleriyle donatılmaz?" diye sormuştuk.Bu denli uygarlık dışı kalabilmek izah edilir şey değildi.Utanmıştık.Utanç vericiSalı günü, AB eşiğindeki Türkiye'nin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan'ın, baygın halde içinde kilitli kaldığı makam aracından balyoz darbeleriyle çıkarılışı da "utanç" vericiydi.Tanrı korusun ama ya gerçekten ciddi bir sağlık sorunu olsaydı...Örneğin...Dakikaların, hatta saniyelerin bile yaşam çizgisinde önem taşıdığı bir kalp/damar sorunu yaşansaydı...Makam aracının kapılarının 10 dakika kilitli kalması nedeniyle oluşabilecek yaşamsal riski düşünebiliyor musunuz?- Öncelikle... Elbette Başbakan'ın yaşamı...- Sonra da, bir anda Türkiye istikrarının kaosa dönüşmesi... Ekonominin zembereklerinden boşalması...Allahtan... Bunlar olmadı.Ama...Alternatif senaryo da buydu.Rezil kepaze oldukBütün dünya televizyonlarında, gazetelerinde Başbakan'ın, resmi aracından camları balyozla kırılarak çıkarılışının bilinç bulanıklığıyla sedyeye konuluşunun görüntüleri yayımlanmakta..."Uygarlıklar çatışması" söylemi için nasıl da kullanılmaya hazır bir malzeme...Başbakan'ın şoförü ve korumasının ona çok bağlı oldukları ve böyle bir ani rahatsızlıkla panikledikleri, aracı terk ederken otomatik kilitlenmeye karşı gerekli önlemi heyecan nedeniyle alamadıkları anlaşılıyor.Fakat...Bu ve benzeri durumlar için daima "B" planları olmalıdır.Araç elektronik ya da mekanik bir arıza yüzünden şoför ve korumalar içerideyken de kilitlenebilirdi.O zaman da çözüm "balyoz" mu olacaktı?Hastanenin hemen yanında bir inşaat varmış. Balyozu oradan temin etmişler.Anlaşılan, inşaat olmasaydı, balyoz da bulunamayacaktı."B" planı, "Böyle durumlarda ancak yanında inşaat bulunan özel hastanelere gitmektir" mi olmalı?Bu ilk değilkiMerhum Özal'a suikast girişimini hatırlayın. Anavatan kongresinin yapıldığı salondan çıkarken İçişleri Bakanı Kalemli, "Suikastçıyı yakaladık, oraya gidiyorum, gelin isterseniz" demişti. Beni de aracına almıştı.İnanır mısınız?.. Nereye gideceği konusunda Bakan'a bilgi verilmemişti.Önce Çankaya'ya doğru yöneldik. Cumhurbaşkanı Evren'e olayı anlatacaktı. Sonra o iş, telefonla halledildi.Bu kez Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne giden yollara vurduk kendimizi... "Suikastçının orada olmadığı, Numune Hastanesi'ne götürüldüğü" haberi geldi.Tamamen aksi istikamette olan Numune Hastanesi'ne vardık. Suikastçı Kartal Demirağ konuşmaya başlamıştı.Dr. Kalemli'nin bu olayda bir kusuru yok.Sadece bizdeki "sistemi/sistemsizliği" ortaya koymaya çalışıyorum.Yıllardır değişen ne?Başbakan'a suikast düzenleyen kişinin nereye götürüldüğünü İçişleri Bakanı'na söyleyen yok... Deprem oluyor, Cumhurbaşkanı'nın saatlerce telefonla irtibatı kesiliyor... Fenalık geçiren Başbakan, hastane kapısına vardığında, bir bakıyor ki aracında yarı baygın ve kilitli kalmış... Aracın camları balyozla kırılarak sedyeye alınabiliyor.Gerçekten "değişmeyen, sadece değişim" mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.