Bakış açısı

Bakış açıları kısa bir sürede oluşmaz. Bunun ardında uzun yılların birikimi vardır. Değişik tecrübeler, etkilenmeler ve tercihler, nihayetinde bakış açılarını oluşturur.Yani olaylar karşısında durduğumuz yeri böylece belirleriz. Bu bizi bağladığı gibi, konumumuz gereği başkalarını da bağlayabilir. En hafif tabirle başkalarını etkileyebilir.Bu, istenirse ciddi bir propagandaya dönüştürülüp, sistemli bir dönüşüm hareketinin önemli bir unsuru haline de dönüşebilir.İnsan varolalı beri değişik vasıtalarla bu uygulanagelmiştir. Günümüzde ise başlıbaşına bir sektör olmuş, çok güçlü vasıtalarla icra edilir hale gelmiştir. Basın bunun en etkili araçlarından biridir. Görsel, işitsel ve yazılı olmak üzere genel olarak üçe ayırabileceğimiz bu güç, çok detaylı yan unsurlarıyla bakış açısı belirleme ve oluşturma faaliyetinin bugün neredeyse baş aktörüdür.Başa dönersek; aslında, bakış açısı oluşturma tabii bir insan faaliyetidir. İnsanın mayasında vardır. Burada önemli olan bakış açısı oluşturanların durduğu yerdir. İnsanla ilgili her şeyde olduğu gibi, burada da iyiler ve kötüler vardır.Şimdi bir örnek verelim ve sizin de çok iyi bildiğiniz bu konunun altını bir kez daha çizmiş olalım. Uzun bir zamandan beri Türkiye'nin gündemini işgal eden önemli bir konu var: 'Medeniyetler İttifakı'. Bu faaliyet, aslında çok eskiden beri var olan ve gerçekleşmesi için çaba gösterilen bir 'inanç prensibinin' bugünkü sürecidir. Nedir bu inanç prensibi? Müslüman Türk medeniyeti başta olmak üzere, İslam medeniyetine mensup bütün unsurların, izole, bloke ve ennihayet yok edilmesidir. Bu gizlenmeyen, apaçık bir gerçekliktir. İşte 'medeniyetler ittifakı' bu amaca yönelik olarak bugün vizyondadır. Çünkü üç yaşında bir bebeğin akıl seviyesi dahi şunu bilir ki; 'bu medeniyetler asla ittifak edemez.'Öyleyse 'medeniyetler ittifakı' faaliyetinin içinde her ne sıfatla bulunan herkes sor-gu-lan-ma-lı-dır!Peki böyle mi olmaktadır? Yani, bugün medya gücünü elinde bulunduranlar böyle bir sorgulamayla meşgul müdürler?Çoğunluğu, bırakın böyle bir sorgulama içinde olmayı, bizzat bu faaliyetin tahakkuku için görevlidirler.Örnek dedik. Şimdi verelim örneği?Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Medeniyetler İttifakı İnisyatifi Eş Başkanı sıfatıyla Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde bir konuşma yaptı biliyorsunuz. Aslında bu kadarı da yeter de biz devam edelim. Efendim, malum gazetelere bakılırsa Başbakan burada AKPM'deki Danimarkalı bir parlamenterin tahrikine tokat gibi cevap vermiş. "Kasımpaşalı Başbakanımızdan da bu beklenir" diyeceksiniz ama, nerde?Danimarkalı parlamenter Rune Lund, "ifade özgürlüğü adına kendisinin, Türklerin Ermenilere soykırım yaptığını, Kıbrıs'ı işgal ettiğini ve Kürtlere zulüm yaptığını söyleme hakkı olması gerektiğini" ileri sürmüş. Burada, malum karikatürlerin de Danimarka'da yayımlandığını hatırlatalım.İşin özü parlamenter bize 'soykırımcı' demiş.Gazetelere göre Başbakanımız 'tokat gibi cevap vermiş!'Cevaba bakalım:"Eleştiri farklıdır. Hakaret farklıdır. Danimarkalı milletvekili Ermeni soykırımı olduğunu söylüyor, bu konuda söylediklerinin bilimsel verilere dayanması gerekir, aksi takdirde bu kişinin kendi aczini gösterir. Türkiye Cumhuriyeti ayrı Osmanlı İmparatorluğu ayrı." Tokat gibi cevaba bakar mısınız?Bu tokat sizce kime, onlara mı, bize mi?Yani bilimsel veri getirirseniz bir sorun yok. Ayrıca Osmanlı başka, cumhuriyet başka, yaptıysa onlar yaptı.Söylenenler ortada, apaçık. Peki yorum nasıl?"Tokat gibi cevap!"İşte bakış açısı.