Hasbi, Türkçe' de, 'isteyerek ve karşılık beklemeksizin yapılan' söz, iş, eylem anlamlarına geliyor.
Malum Sayın Erdoğan, Almanya dönüşü uçaktaki gazetecilere, 'Cumhurbaşkanlığı' seçimlerindeki 50+1 şartının değişmesi gerektiğini açıkladı. Gerekçesi ise 'kimin elinin kimin cebinde olduğunun' belli olmayışıymış!
Bize her gün bayram ama daha seçim yapalı 6 ay olmuş, diğer seçime 4 yıl var. Sayın Erdoğan neden bu çıkışı yaptı?
İlk cevap, Sayın Erdoğan her zaman ki gibi devlet ve milletin asli gündemlerini bir kenara bırakarak, kendi gündemini oluşturup, muhalefet ve medyanın karşı tepkisine malum üslup ile cevaplar vererek asıl sorunları geriye iteleyip, vatandaşı sıcak tutmak.
İkinci cevabı ise hem siyasiler hem de medya günlerdir tartışıyor. Ben farklı bir yörüngeden konuya gelmek istiyorum.
Bugün Türkiye'de en çok tazminat ödeyen parti lideri kimdir, sorusunun cevabı CHP'nin eski genel başkanı Kemal Beydir.
Peki, Türkiye'de birbirlerine karşı en galiz ifadelerle hitap eden, suçlayan, gözdağı veren hatta tehdit eden liderler kimlerdir, sorusuna ne cevap verirsiniz?
Cevap tektir; Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli.
Birbirlerine neler demediler ki! Saatini 17:25'e ayarlayan Devlet Bahçeli'nin Erdoğan hakkındaki sözleri Kandil'den Pensilvanya'ya uzanır.
Sadece birisini hatırlatayım. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesiydi ve Sayın Bahçeli meydanlarda, Erdoğan'ın 'türklüğün ebedi düşmanı' ilan ettikten sonra; 'Siyasi görüşü, fikri aidiyeti meshebi ve yöresi ne olursa olsun, ister AKP'li, ister MHP'li, ister CHP'li olsun, her vatan evladı Cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Erdoğan olamaz, milletin terazisi bu sıkleti çekmez' diyerek Erdoğan'ın neden cumhurbaşkanı olamayacağına dair onlarca madde sıralıyor ve "Erdoğan ve AKP, milli güvenliğimiz için en az PKK kadar tehdittir' diyordu.
Misliyle cevap
Söz ustası Sayın Erdoğan tabii ki bu ve diğer sözlerin altında kalmadı. Devlet Bahçeli'nin 'bozkurt' çıkışına, 'biz eşrefi mahlukuz, kurtla kuşla işimiz olmaz' mealinde cevap veren Erdoğan, MHP'lilere de şöyle sesleniyordu:
"16 – 17 yıldır partinin başındasın, geldiğin yer ortada. Ben, MHP'li kardeşlerime hep sesleniyorum. MHP'yi küçülten bu adamla bir yere varamazsınız.
Bu adam siyasette çırak bile olamadı, olamayacak da. Bunun varlığı MHP teşkilatı için bir tehlikedir…
Kalkıp evladıma, hazine arazilerinin tahsisinden bahsediyor. Bakın bu kürsüden söylüyorum. Terör örgütünün başıyla aynı sofraya oturup oturmamaktan bahsediyor. Ey Bahçeli, bunları ispat edemezsen sen alçaksın, adisin…" (https://www.cnnturk.com/turkiye/basbakan-erdogandan-bahceliye-agir-sozler)
Konuya dönelim
'Ne istediler de, vermedik' dedikleri Gülen hareketi zaman içinde çok daha fazlasını istemeye başladı. Hatta medyaya yansıyan haberlere göre 2011 seçimleri için Gülen hareketi, Erdoğan'a özel bir liste dahi vermiş. Tabi kabul edilmeyince çatırdamalarda başladı ve o süreç 15 Temmuz'u doğurdu.
15 Temmuz'dan sonra başta yargı ve TSK olmak üzere bütün devlet kurumlarından 125 binden fazla ihraç edildi. Haliyle bürokrasinin devamı için bu açığın doldurulması lazımdı.
Bu açık nasıl ve kimlerle dolduruldu, sorusunun cevabını Meltem TV'de Orhan Dede'nin 'Mercek' programına konuk olan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş şöyle değerlendirdi;
Bahçeli'nin Erdoğan'ı belli yerlere zorladığını ifade ettikten sonra, "Sayın Erdoğan da buna mukabil belli refleksler geliştiriyor. Yani bu olaya 'Erdoğan seçim kazanmak için 50+ 1'i kaldırıyor' diye kesin bakmamamız lazım.
Türkiye'de son 6-7 yıldır özellikle 2016 yılından sonra oluşturulmuş bir bürokrasi dengesinin tekrar kavgaya tutuştuğu bir ortam var. Bu da Türkiye için en acı verici ve en üzücü durum.
Zaten son 20 yılda Sayın Erdoğan'la birlikte biz bir gün bir cemaatin bürokrasiye yerleşmesine şahit olduk, bir gün bir siyasi yapılanmanın bürokrasiye yerleşmesine şahit olduk, başka bir gün başka bir cemaatin yapılaşmasına şahit olduk.
Öyle bir şey var ki sürekli birilerine bir şekilde alanlar açan, onları bir yerlere yerleştiren bir iktidar var. Günün sonunda bunlarla hep kavgaya tutuşuyor ve burada olan Türkiye'ye oluyor ve bu kavga bugün itibariyle resmen başlamıştır daha da kızışacak" dedi.
Kavganın öteki yüzü
Sayın Bahçeli gündeme ilişkin yaptığı açıklamada, 'Sayın Cumhurbaşkanı ile diyaloğumuz hasbidir. Hiç kimse de aramıza giremeyecektir' dedi ama 'hasbilik' için yaptığı fedakarlığı da dile getirmekten geri durmadı;
"Cumhur İttifakı'nın devamından yanayız, hiçbir şart altında kendi adımıza söylüyorum, ittifakın bozulmasına da geçit vermeyeceğiz. Kiminle istiyorsa görüşüp temas kurmasına destek verdik. Hatta partimizden ihraç edilen bir şahısla aynı kareye girmesine içimiz acısa bile ses çıkarmadık. Sanırım herkes mesajı anladı."
Herkesten kasıt kim? Nerede hasbilik? Sanırım herkes anladı!
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025