Atatürk'ün kurduğu parlamenter sistemin değiştirilmesi, tek adamlık rejimi gelmesinin önünü açan Bahçeli, seçimlerden sonra "Biz, yeni sistemde kilit partiyiz" diyor. Haliyle neyin kilidi olduğunu açıklamasını da bekliyoruz.
Bahçeli'nin cevabı ne olur bilmem ama Bahçeli'nin son 20 yıllık liderliğinde bu kilidin hangi kapıları açtığı bellidir.
1999 seçimlerinde % 18 oy alan MHP, hükümet kurma şansı varken Rahşan Hanım'ın, 'katiller' hitabına rağmen DSP başkanlığında üçlü koalisyonun ortağı olan Bahçeli'nin MHP'sidir.
Hatırlayın! Bölgesel siyasi gelişmeler ve ekonomik krizler karşısında çaresiz kalan üçlü ittifak çareyi IMF kapısında aradı.
IMF borç veririm, yanında da emirlerimi sıralarım, dedi. Kabul ettiler. Bir taraftan IMF yaptırımları diğer taraftan ana dilde eğitim, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi AB intibak yasaları peş peşe geldi. ABD, Öcalan'ı 'idam etmeyeceksin' emriyle Türkiye'ye verdi.
Bahçeli bu yasaların hepsinin altına imza atmış, emirlere uyma sözü vermiş ve koalisyona devam, demişti.
Oysa Bahçeli, AB uyum yasalarına, Öcalan'ın şartlı teslimine karşı çıkıp, hükümetten çekilseydi en azından bugün masumluğuna inanırdım.
Ekonomik krizler, depremler, batan bankalar derken ulusalcı, solcu Ecevit ve milliyetçi Bahçeli, çareyi ABD patentli Kemal Derviş'i ekonominin başına getirmekte buldu. Derviş de Türkiye'yi karaborsaya çıkardı, satışa hazır hale
getirdi.
Diğer taraftan ABD, Irak'ı işgal sürecini başlatmak istiyor ama Türkiye'de daha geniş kitlelere ulaşan, manen de halk üzerinde etkili olacak bir iktidar
tasarlıyordu.
Bir diğer hayati nokta ise Fetullah Gülen-Vatikan görüşmeleri, Bahçeli'nin gözü önünde, bilgisi dahilinde gerçekleşiyordu. Ve bir gece ansızın Bahçeli erken seçim kararı aldı. Türkiye seçime gitti.
Bugün İYİ Parti ve kendisini eleştiren medyaya ağır ithamlarda bulunan Bahçeli sayesinde 2002 seçimlerinde MHP Meclis'e giremedi. Oysa 3 yıl önce % 18 oy alıp, 129 milletvekili çıkarmıştılar.
O gün MHP'ye oy vermeyenler hain miydi?
2 bin yılında Tayyip Erdoğan hapishaneden çıkar-çıkmaz ABD'ye gitmiş ve hiçbir resmi vasfı yokken Beyaz Saray'da ağırlanmıştı.
İşte MHP'nin o erken seçim kararı ve sonucunda yeni kurulan AKP, iktidara gelmiş, Kemal Derviş'in satışa hazır hale getirdiği devlet ve millet kaynaklarını satmaya başlamıştı.
Bu satış, AB ve ABD'ye teslimiyet sürecinde ne Bahçeli'nin, ne de ülkücülerin net bir duruşu, tepkisi olmamıştır.
Irak işgali, FETÖ hakkındaki 2004 MGK kararları ve AKP'nin bu kararları uygulamıyoruz, açıklamasına karşı da hiç bir tepkileri olmadı.
Balyoz süreci, kendi vekilleri Engin Alan'ın hapse atılması, kozmik oda gerçeği Bahçeli ve MHP'nin gözü önünde yaşandı.
Bu ülkenin genelkurmay başkanı hapse atıldı. Bahçeli ve MHP'den ses gelmedi. 2011 seçimleri öncesi MHP'ye kaset komplosunu FETÖ kurdu ama kullanan Erdoğan ve AKP oldu. Tepki ise çok basit oldu. Gık, demediler.
Oslo, İmralı, Kandil, Habur, KCK'lıların serbest bırakılması, çözüm süreci, askerin feryadı hep Bahçeli ve MHP'nin önünde yaşandı. Laf ötesinde bir tepkileri olmadı.
Ama Sayın Bahçeli, Abdullah Gül'ün seçilmesinde, cumhurbaşkanını halkın seçmesi ve 2010 referandumunda anahtar oldu. 15 Temmuz sonrası Yenikapı'da ise iktidara koşulsuz desteğini açıkladı.
Ani seçim çağrısı, seçim süreci ve sonucu ortada? Şimdi Sayın Bahçeli diyor ki; Biz, Meclis'te anahtar partiyiz. Ben de 'neyin anahtarı' diye soruyorum.
En basitinden seçim sürecinde borç için 2 kez İngiltere'ye gidildi. İngiltere, Kıbrıs ve özerklik şartıyla borç verir, verecek de.
Aynen 2. Abdülhamit gibi bugün de Kıbrıs, para karşılığı masaya konulursa ne yapacaksınız? Özerklik, federasyon zaten AKP'nin hep dillendirdiği, hedeflediği
konular.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi başlığıyla Meclis'e, özerklik planları geldiğinde ne yapacaksınız?
Hayır, deriz. O iş o kadar kolay değil. Çünkü siz kilit oldunuz, anahtarı AKP'nin eline verdiniz. O da sayenizde 16 yıldır istediği kapıları açıyor, istediğini kapatıyor.
Bahçeli'nin cevabı ne olur bilmem ama Bahçeli'nin son 20 yıllık liderliğinde bu kilidin hangi kapıları açtığı bellidir.
1999 seçimlerinde % 18 oy alan MHP, hükümet kurma şansı varken Rahşan Hanım'ın, 'katiller' hitabına rağmen DSP başkanlığında üçlü koalisyonun ortağı olan Bahçeli'nin MHP'sidir.
Hatırlayın! Bölgesel siyasi gelişmeler ve ekonomik krizler karşısında çaresiz kalan üçlü ittifak çareyi IMF kapısında aradı.
IMF borç veririm, yanında da emirlerimi sıralarım, dedi. Kabul ettiler. Bir taraftan IMF yaptırımları diğer taraftan ana dilde eğitim, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi AB intibak yasaları peş peşe geldi. ABD, Öcalan'ı 'idam etmeyeceksin' emriyle Türkiye'ye verdi.
Bahçeli bu yasaların hepsinin altına imza atmış, emirlere uyma sözü vermiş ve koalisyona devam, demişti.
Oysa Bahçeli, AB uyum yasalarına, Öcalan'ın şartlı teslimine karşı çıkıp, hükümetten çekilseydi en azından bugün masumluğuna inanırdım.
Ekonomik krizler, depremler, batan bankalar derken ulusalcı, solcu Ecevit ve milliyetçi Bahçeli, çareyi ABD patentli Kemal Derviş'i ekonominin başına getirmekte buldu. Derviş de Türkiye'yi karaborsaya çıkardı, satışa hazır hale
getirdi.
Diğer taraftan ABD, Irak'ı işgal sürecini başlatmak istiyor ama Türkiye'de daha geniş kitlelere ulaşan, manen de halk üzerinde etkili olacak bir iktidar
tasarlıyordu.
Bir diğer hayati nokta ise Fetullah Gülen-Vatikan görüşmeleri, Bahçeli'nin gözü önünde, bilgisi dahilinde gerçekleşiyordu. Ve bir gece ansızın Bahçeli erken seçim kararı aldı. Türkiye seçime gitti.
Bugün İYİ Parti ve kendisini eleştiren medyaya ağır ithamlarda bulunan Bahçeli sayesinde 2002 seçimlerinde MHP Meclis'e giremedi. Oysa 3 yıl önce % 18 oy alıp, 129 milletvekili çıkarmıştılar.
O gün MHP'ye oy vermeyenler hain miydi?
2 bin yılında Tayyip Erdoğan hapishaneden çıkar-çıkmaz ABD'ye gitmiş ve hiçbir resmi vasfı yokken Beyaz Saray'da ağırlanmıştı.
İşte MHP'nin o erken seçim kararı ve sonucunda yeni kurulan AKP, iktidara gelmiş, Kemal Derviş'in satışa hazır hale getirdiği devlet ve millet kaynaklarını satmaya başlamıştı.
Bu satış, AB ve ABD'ye teslimiyet sürecinde ne Bahçeli'nin, ne de ülkücülerin net bir duruşu, tepkisi olmamıştır.
Irak işgali, FETÖ hakkındaki 2004 MGK kararları ve AKP'nin bu kararları uygulamıyoruz, açıklamasına karşı da hiç bir tepkileri olmadı.
Balyoz süreci, kendi vekilleri Engin Alan'ın hapse atılması, kozmik oda gerçeği Bahçeli ve MHP'nin gözü önünde yaşandı.
Bu ülkenin genelkurmay başkanı hapse atıldı. Bahçeli ve MHP'den ses gelmedi. 2011 seçimleri öncesi MHP'ye kaset komplosunu FETÖ kurdu ama kullanan Erdoğan ve AKP oldu. Tepki ise çok basit oldu. Gık, demediler.
Oslo, İmralı, Kandil, Habur, KCK'lıların serbest bırakılması, çözüm süreci, askerin feryadı hep Bahçeli ve MHP'nin önünde yaşandı. Laf ötesinde bir tepkileri olmadı.
Ama Sayın Bahçeli, Abdullah Gül'ün seçilmesinde, cumhurbaşkanını halkın seçmesi ve 2010 referandumunda anahtar oldu. 15 Temmuz sonrası Yenikapı'da ise iktidara koşulsuz desteğini açıkladı.
Ani seçim çağrısı, seçim süreci ve sonucu ortada? Şimdi Sayın Bahçeli diyor ki; Biz, Meclis'te anahtar partiyiz. Ben de 'neyin anahtarı' diye soruyorum.
En basitinden seçim sürecinde borç için 2 kez İngiltere'ye gidildi. İngiltere, Kıbrıs ve özerklik şartıyla borç verir, verecek de.
Aynen 2. Abdülhamit gibi bugün de Kıbrıs, para karşılığı masaya konulursa ne yapacaksınız? Özerklik, federasyon zaten AKP'nin hep dillendirdiği, hedeflediği
konular.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi başlığıyla Meclis'e, özerklik planları geldiğinde ne yapacaksınız?
Hayır, deriz. O iş o kadar kolay değil. Çünkü siz kilit oldunuz, anahtarı AKP'nin eline verdiniz. O da sayenizde 16 yıldır istediği kapıları açıyor, istediğini kapatıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025