Birinci Genel Savaş başladığı zaman Tahran Hükümetinin en yakın durduğu ve güvendiği ülke Osmanlı Devletidir. Bunun nedenlerini şöyle sıralayabiliriz: 1-Abbasi Devletindeki Avasım askerleri, Samani devletindeki (İran'da Abbasilere yarı bağımlı devlet) Gulam askerleri Turan ülkesinden getirtilmiş Türklerdir. Bunlar İran'ın doğusundaki Oğuz Boyları Kafkasya ve kuzeyindeki Kıpçak ülkesine yapılan akınlarda toplanan erkek çocuklar Gulamhane ve Avasım adı verilen askeri okullarda yetişirler. 35 yaşına kadar askerlik yaparlar. Emekliye ayrılınca topluca oturabilecekleri bir toprağa (Dirlik) yerleştirirler. Bu dirlikler daha ziyade Bizans hududundaki arazilerden seçilirdi. Bu nedenle emekliye ayrılan bu Türk askerleri hayatları boyunca tarımla ve hudutta düşmanla savaşarak yaşarlardı. Bu askerler bu gün Suriye'nin, Irak'ın kuzeyindeki, İran'ın Batısında Bizans hududuna yermeleştirilmişlerdir. Bu Gulam ve Avasım askerlerinin torunları bugünkü Kürtlerdir. Yani Türktürler. İran ve Osmanlı Türk halkından ayrı bir millet değildirler. Gulam komutan ve askerleri tarafından kurulmuş ilk Kürt veya Türk devleti Gazneli devletidir. 1040 Dandanakan savaşında Gazne hükümdarı Sultan Mesut yenilince emrindeki Gulam askerleri Tuğrul Bey tarafına geçerek İran'da Büyük Selçuklu Devleti kurulur Türkler İran'a egemen olur. Selçuklular zamanında ve daha sonra gelen Oğuz göçleri ve Gulam askerleri ile beraber Türkler çoğunluğu sağlar Bu gün dahi Türk ve Kürtlerin toplamı yüzde altmış beşi bulur. Farisilerin oranı ise yüzde otuzbeş civarındadır. Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey İran'da, Maveraünnehir'de ve doğu Anadolu'da birlikte yaşayan Türkler ile yerli halk arasında İbn-i Haldun'un felsefesine göre bir devlet sistemini kurarak birliği sağlamıştır. İbn-i Haldun'un felsefesi şöyledir: "Din ve birlik ruhu: İmparatorluk fetihle kurulur. Fetih için ise ayni birlik ruhuna ve tek bir amaca sahip olan bir kitleye dayanmak gerekir."Tuğrul Bey'in kurduğu bu sistem İran da, Babai Türkmenlerle, Şii Farisileri alabildiğine bir özgürlük içerisinde sevgi ile birleştirmiş ve bu güne kadar varlığını bütünlüğünü korumuştur. Bu birlik sayesindedir ki Türklerin yönetiminde haçlılara karşı varlığını korumuş, 1683'e kadar kudreti ile Viyana önlerine kadar gitmiş bir birlik ruhudur. İşte dünya ülkelerini kendi aralarında paylaşmak için her tarafı ateşe veren emperyalistlere karşı İran halkı ve hükümeti Osmanlıya yanaşmıştır.2-İran'ı kendi aralarında paylaşmış olan Rus ve İngiltere'nin baskıcı emperyalist siyasetlerine karşı, İran aydınları ülkelerinin bağımsızlığını korumak için Osmanlı'ya yanaşmıştı. Aydınlar, tarihten gelen birlik ruhu ile bizimle işbirliği yapıyorlardı. Ama bu işbirliğini kendi çıkarına göre kullanmak isteyen Alman yöneticiler, daha önceki yazımda da belirttiğim gibi büyükelçi Rös, Vasmüz ve Kaniç gibi görevlilerin davranışı İran'ı karıştırmıştır. Rus baskısı karşısında İran yönetimi 20 Kasımda Alman, Avusturya, Osmanlı elçilerinin tahrandan ayrılmalarını istemiştir.Halil Bey 23 Kasım 1915'de Bab-ı Aliye yazdığı raporda olayın önemli yerlerini şöyle anlatır: "? Almanya'nın Tahran ateşemiliteri Kaniç, Rusların tahran üzerine yürümelerine sebep oldu. Tahran'daki Alman Elçisi Rös'ün kendi içtihadına göre güttüğü şahsi siyasa yüzünden Osmanlı, Avusturya, Almanya arasında siyasi ahenk kurulamadığından ülkedeki teşebbüslerimiz faydalı olamamaktadır. Kaniç'in kışkırtıcı davranışları işleri büsbütün bozdu. Osmanlı Elçisi müslümandır, mahalli mizacı daha iyi bilir. Öbür elçiler ona yardım etmelidir. İran'ı kazanırsak hepimiz faydalanırız?" Bab-ı Ali Asım beyin gönderdiği bu bilgileri beğenir. 25 Kasım 1915'te Berlin Büyükelçimiz Hakkı Paşaya bir tel çeker: "? Tahran'daki Alman elçisi kendi içtihadına göre güttüğü şahsi siyasa yüzünden, Avusturya ve Osmanlı elçileri arsında siyasal ahenk kurulamamakta o ülkedeki teşebbüslerimiz faydalı olmamaktadır. Buna eklenen askeri ateşemiliterin davranışları işleri büsbütün bozdu. İran halkı ve hükümetine fena tesir etti? Osmanlı elçisi müslümandır, mahalli mizacı daha iyi bilir. O daha iyi maksada hizmet edebilir. Öbür elçiler ona yardımcı olmalıdır. İran'ı kazanırsak hepimiz faydalanırız. Alman hükümeti elçisine o yolda talimat versin?"Osmanlı hariciyesi 25 kasımda Hakkı Paşaya yukarıdaki teli çektiği zaman, Golç Paşaya İstanbul Alman büyükelçiliğince verilen 10 kasım tarihindeki yönergeden haberleri olmadığı anlaşılıyor. Bu da gösteriyor ki müttefikimiz Almanya bize dost değildir. Bizimle askeri ve siyasi ilişkileri, bizi tamamen kendi çıkar ve hizmetlerine göre kullanmak prensiplerine dayanmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011