Avrupa Birliği'ne Türkiye'nin girmesi ile birlikte Türk halkının ne derece maddi ve manevi müreffeh olacağı hususunda ilginç ve ilginç olduğu kadar da düşündürücü yorumlar piyasada dolaşmaya başladı.Birlik'e çok yakın bir sürede gireceğimiz konusunda bir garanti yok. Tarama sürecine girildiği, müzakerelerin ucu açık olduğu ve çetin bir dönem yaşanacağı Avrupa Birliği'nin en yetkili ağızlarınca dillendiriliyor.Lakin biz, yarından hemen sonra Birlik'e tam üye olacak ve biranda hayatımız değişicekmiş gibi subjektif yargılarımızdan kurtulamıyoruz.Çerçeve belgesine bakıldığında Türkiye'nin yapacakları ve Birlik'in yapılmasını istedikleri tek tek sayılıyor.Siz size yakın bir maddeyi ele alarak zafer sarhoşu da olabilirsiniz, içinize sindirmekte zorlandığınız bir maddeye takılarak hezimete uğradığınızı da hissedebilirsiniz.Eğer objektif olmak ve millete de daha rasyonel bir sunum yapmak istiyorsanız bu ikisinin arasında objektif olmanız gerekiyor.İşte ilginç yorumlardan bazıları:" Avrupa Birliğine girdiğimizde sokaklardaki kaldırımlar metre olarak eşitlenecek, trafik lambaları Avrupa standartlarına uydurulacak, vitrinlere çekidüzen verilecek, herkes istediği kıyafetle dolaşamayacak, kokorecin standardı belirlenecek"Ortada milli ve hassas bir durum varken bizim teferruatlara takılıp kalmamız asıl fotoğrafı görmemize engel oluyor. Küçük parçaları değil ana parçayı okumak önemli.Türkiye'de parlamentonun yapısı ve ulusun temsil gücü ne olacak ve nasıl olacak, Türk insanı Avrupa'da özgür dolaşabilecek mi, işsizlik sorunu hallolacak mı, Doğu ve güneydoğu bölgemizle ilgili Avrupa'nın nasıl bir projesi olacak, üniter devlet yapısında ve Atatürk ilke ve İnkılapla'rında yıpranma olacak mı, Avrupalı bazı kendini bilmezlerin kendi mi yoksa başkalarınca mı ortaya atıldığı bilinmeyen açıklamalarından sonra Atatürk'ü daha mı az daha mı çok sevmek durumunda kalacağız, enflasyonda, cari açıkta ve mikro ve makro anlamda ekonomimizde gerçekten bir iyileşme olabilecek mi?...Gibi asli konular üzerinde kafa yormamız icabediyor.Ucu açık bir süreci değerlendirirken Avrupa'hnın bizi içine almasını beklemeyi değil, Bizim Avrupa'ya karşı daha etkili nasıl olabiliriz'i tartışıyor olmamız icabeder.Türkiye'nin B planı var mı diyenlere hak vermek gerek. Türkiye seçeneksiz, alternatifsiz kalmamalı.A planı tutmazsa B planı. AB'nin planlarıyla bir dereceye kadar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005