Değişen dünya dengelerinde egemen güç olmanın yolu, azalan enerji kaynaklarını ele geçirmek ile doğru orantılıdır.
Özellikle, ABD'nin Afganistan operasyonundan sonra gündeme gelen bir tez, Ortadoğu ve Kafkaslar'ın işlenmemiş hammadde ve enerji potansiyeline sahip olma planını, ABD'nin savaştaki asıl maksadı olarak göstermiştir.
Brzezinski gibi pek çok stratejist, dünya gücünün merkezi olarak Kafkaslar Bölgesini işaret etmekte; burada egemenlik kuracak bir gücün uluslararası alanda büyük üstünlük sağlayacağını iddia etmektedir.
Bugün, Kafkaslar'ın el değmemiş petrol, doğalgaz, altın vs. kaynaklarına sahip olmak, dünya ülkeleri arasında liderliğin kazanılmasının yoludur.
Bu sebeple, bölge üzerinde planları olan devletler oldukça fazladır.
ABD baş sıradadır. Eskiden egemenliği altında tuttuğu bu bölgeyi başka bir devlete kaptırmak istemeyen Rusya, İran ve her geçen gün dünya hakimiyetine oynayan Çin bu kaynaklara ulaşma hesabındadır.
Türkiye ise, stratejik konumu ile bu kaynakların Batı'ya açılan kapısıdır. "Doğu-Batı Enerji Taşıma Koridoru" olarak tanımlanan petrol ve doğalgazın Batı'ya taşınmasında kilit ülkedir.
Bölgedeki Türkî kökenli halklara dinsel, dilsel, kültürel ve tarihsel bağları da bu stratejik öneme eklendiği takdirde, coğrafyanın imkânlarını değerlendirecek ve Batı'ya ulaştıracak en güçlü aday olduğu ortaya çıkacaktır.
"Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı"nın hayata geçirilmesi yönünde atılan imzalarla bu konumu bir kez daha hatırlanan Türkiye, elindeki kozları iyi değerlendirmelidir.
Bölge üzerinde, siyasal, ekonomik, askerî, kültürel açılardan etkili olmasına katkıda bulunacak bu proje, petrolün Batı'ya aktarılmasındaki fonksiyonumuz sebebiyle de yılda 60-70 milyon dolar kâr sağlayacaktır.
Türkiye'nin bu projedeki kazanımlarının ve coğrafyadaki etkinliğinin artmasının farkında olan Rusya, boru hattını engellemenin peşindedir.
Bilindiği gibi bu petrol, daha önce Bakü'den Rusya'ya aktarılmakta ve Karadeniz'den Boğazlar yolu ile taşınmakta idi.
Bakü-Tiflis-Ceyhan hattı ise petrolün direkt Akdeniz'e, oradan da Batı'ya aktarılmasını sağlayacaktır. Petrol, Karadeniz'den çok daha kısa bir yoldan dünya pazarlarına ulaşacaktır.
Boru hatlarının yalnızca kendi denetiminde olmasını isteyen Rusya, bu projeyi engellemek maksadıyla "Pankisi Vadisi" meselesini devreye sokmuştur.
Gürcistan'da çıkaracağı bir karışıklık, hattın Tiflis ayağını engelleyeceği için Rusya'nın işine gelecektir.
Yeni dünya düzeninde enerji kaynaklarının önemi ortadadır.
Türkiye ise, eğer kozlarını iyi oynarsa, bu düzende kârını ve stratejik değerini daha da arttırabilir.
Üzerinde pek çok ülkenin hesabı olan bu bölge ile ilişkilere her zamankinden fazla itina göstermeli ve projenin bir an evvel hayata geçirilmesine çalışılmalıdır. Diğer kaynaklar için de bir başlangıç olan bu proje iyi değerlendirilmelidir.
Özellikle, ABD'nin Afganistan operasyonundan sonra gündeme gelen bir tez, Ortadoğu ve Kafkaslar'ın işlenmemiş hammadde ve enerji potansiyeline sahip olma planını, ABD'nin savaştaki asıl maksadı olarak göstermiştir.
Brzezinski gibi pek çok stratejist, dünya gücünün merkezi olarak Kafkaslar Bölgesini işaret etmekte; burada egemenlik kuracak bir gücün uluslararası alanda büyük üstünlük sağlayacağını iddia etmektedir.
Bugün, Kafkaslar'ın el değmemiş petrol, doğalgaz, altın vs. kaynaklarına sahip olmak, dünya ülkeleri arasında liderliğin kazanılmasının yoludur.
Bu sebeple, bölge üzerinde planları olan devletler oldukça fazladır.
ABD baş sıradadır. Eskiden egemenliği altında tuttuğu bu bölgeyi başka bir devlete kaptırmak istemeyen Rusya, İran ve her geçen gün dünya hakimiyetine oynayan Çin bu kaynaklara ulaşma hesabındadır.
Türkiye ise, stratejik konumu ile bu kaynakların Batı'ya açılan kapısıdır. "Doğu-Batı Enerji Taşıma Koridoru" olarak tanımlanan petrol ve doğalgazın Batı'ya taşınmasında kilit ülkedir.
Bölgedeki Türkî kökenli halklara dinsel, dilsel, kültürel ve tarihsel bağları da bu stratejik öneme eklendiği takdirde, coğrafyanın imkânlarını değerlendirecek ve Batı'ya ulaştıracak en güçlü aday olduğu ortaya çıkacaktır.
"Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı"nın hayata geçirilmesi yönünde atılan imzalarla bu konumu bir kez daha hatırlanan Türkiye, elindeki kozları iyi değerlendirmelidir.
Bölge üzerinde, siyasal, ekonomik, askerî, kültürel açılardan etkili olmasına katkıda bulunacak bu proje, petrolün Batı'ya aktarılmasındaki fonksiyonumuz sebebiyle de yılda 60-70 milyon dolar kâr sağlayacaktır.
Türkiye'nin bu projedeki kazanımlarının ve coğrafyadaki etkinliğinin artmasının farkında olan Rusya, boru hattını engellemenin peşindedir.
Bilindiği gibi bu petrol, daha önce Bakü'den Rusya'ya aktarılmakta ve Karadeniz'den Boğazlar yolu ile taşınmakta idi.
Bakü-Tiflis-Ceyhan hattı ise petrolün direkt Akdeniz'e, oradan da Batı'ya aktarılmasını sağlayacaktır. Petrol, Karadeniz'den çok daha kısa bir yoldan dünya pazarlarına ulaşacaktır.
Boru hatlarının yalnızca kendi denetiminde olmasını isteyen Rusya, bu projeyi engellemek maksadıyla "Pankisi Vadisi" meselesini devreye sokmuştur.
Gürcistan'da çıkaracağı bir karışıklık, hattın Tiflis ayağını engelleyeceği için Rusya'nın işine gelecektir.
Yeni dünya düzeninde enerji kaynaklarının önemi ortadadır.
Türkiye ise, eğer kozlarını iyi oynarsa, bu düzende kârını ve stratejik değerini daha da arttırabilir.
Üzerinde pek çok ülkenin hesabı olan bu bölge ile ilişkilere her zamankinden fazla itina göstermeli ve projenin bir an evvel hayata geçirilmesine çalışılmalıdır. Diğer kaynaklar için de bir başlangıç olan bu proje iyi değerlendirilmelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002