Atatürk’ün, tefsir hazırlanması için bizzat hazırladığı maddeler
Siz, Mustafa Kemal'in bir mersiye yazdığını hiç duymuş muydunuz?
16.03.2025 00:39:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Siz, Mustafa Kemal'in bir mersiye yazdığını hiç duymuş muydunuz?
Hafız Yaşar anlatıyor: "Atatürk hassastı. Bunu birçok vesileyle gördük. Bazı olaylar karşısında gözlerinin yaşardığına çok defa şahit olduk.
Atam, Ankara'dan İstanbul'a gelmişti. O günlerde, Edirne'deki merasim esnasında Şükrü Naili Paşa vefat etmişti. Bu haberi duyar duymaz çok üzüldüler. Bu üzüntü bütün saraya sirayet etmişti.
Bir matem havası esiyordu. O akşam beni yalnız olarak huzurlarına kabul ettiler.
'Saz filan istemiyorum' dediler. 'Çok üzüntülüyüm bu akşam. Şükrü Naili Paşa seni de çok severdi. Yarın kabrinin başında bir Yasin oku.'
O akşam hep Şükrü Naili Paşa'nın meziyetlerinden bahsetti. Anlatırken sesi titriyordu.
Ertesi gün Beyazıt Camii'nde kılınan öğle namazından sonra muazzam bir cemaatle Edirnekapı Şehitliği'ne gidildi.
Yüksek sesle Yasin süresini okudum, Atam'ın emirlerini yerine getirdim.
O akşam sarayda huzurlarına girdiğim zaman dinî merasim hakkında izahat verdim.

'Kabrin başında okuduğun gibi burada da Yasin süresini oku bakalım' buyurdular. Süreyi yine gözleri yaşararak nihayetine kadar dinlediler. O akşam da saz heyetini istemediler ve erkenden yemeklerini getirttiler.
Ertesi sabah Yalova'ya teşrif ettiler. Bir hafta sonra döndükleri zaman bu seferde huzurlarına çıktığımda çok üzüntülü idiler, 'Al kağıt kalem, söylediklerimi not et' diye emir buyurdular.
Hemen o anda söyledikleri şu sözleri tesbit ettim:
'Büyük Türk ordusu
Büyük bir kahramanını toprağa veriyor
Ulu Türk milleti
Değerli bir evladını toprağa veriyor
Toprak!
Bu değerliyi koynuna almaktan zevk mi duyuyorsun?
Bize dersin ki
Bu kıymetliniz bağrımda
Açacaktır kahraman çiçekleri
Sükûn buluruz
Ancak o zaman
Gözlerimizin yaşı
Seni sular.'
Dikte ettirdikleri bitince şu emri verdiler: 'Şimdi kütüphaneye gidiniz, bu güfteyi mersiye şeklinde besteleyip bana getiriniz.'
Güfteyi pek kısa bir zamanda besteledim. Huzurlarında okudum, çok memnun ve mütehassis oldular. Birkaç defa tekrar ettirdikten sonra, 'Bu mersiyeyi yarın Millî Müdafaa Müsteşarı Derviş Paşa'nın kabrine koyunuz' emrini verdiler.
Ertesi gün Derviş Paşa'nın cenazesi büyük bir merasimle Maçka Mezarlığı'na götürüldü.
Merasim sırasında mersiyeyi segâh makamında okudum. Gözlerimizin yaşı toprağı suladı, ancak o zaman sükûn bulduk."
Elmalılı Hamdi'ye yazdırılan tefsir
Atatürk, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'a nasıl hazırlanacağını kendinin belirlediği şekilde bir tefsir hazırlatmıştır.
1924 senesinde, TBMM'de, Diyanet İşleri bütçesi görüşülürken, Eskişehir Mebusu Abdullah Azmi Efendi ve 50 arkadaşının teklifiyle, "Diyanet İşleri bütçesine Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin Türkçe tercüme ve tefsir heyeti için ücret ve masraf olarak 20 bin TL ödenek eklenmesi" istenmiştir ve bu onaylanmıştır.
Atatürk'ün, tefsirin hazırlanması için bizzat hazırladığı maddeler şöyledir:

"1- Ayetler arasında münasebetler gösterilecektir,
2- Ayetlerin nüzul (iniş) sebepleri kaydedilecektir,
3- Kıraat-i aşereyi (10 okuma tarzını) geçmemek üzere kıraatler hakkında bilgi verilecektir,
4- Gerektiği yerlerde kelime ve terkiblerin dil izahı yapılacaktır,
5- İtikatta Ehl-i Sünnet ve amelde Hanefî mezhebine bağlı kalınmak üzere ayetlerin ihtiva ettiği dinî, şer'î, hukukî, içtimaî ve ahlakî hükümler açıklanacaktır.
Ayetlerin ima ve işarette bulunduğu ilmî ve felsefî konularla ilgili bilgiler verilecek, özellikle tevhit konusunu ihtiva eden ibret ve öğüt mahiyeti taşıyan ayetler genişçe izah edilecek, konuyla doğrudan ve dolaylı ilgisi bulunan İslam tarihi olayları anlatılacaktır.
6- Batılı müelliflerin yanlış yaptıkları noktalarla okuyucunun dikkatini çeken noktalarda gerekli açıklamalar yapılacaktır.
7- Eserin başına Kur'an hakikatini açıklayan ve Kur'an'la ilgili bazı önemli konuları izah eden bir mukaddime (önsöz) yazılacaktır."
Siz bu yazılan şartları bugünün hangi siyasîsi anlayabilir, bir düşününüz?
Ya da bugünün hangi dindarı bu kadar hassas bir din bilgisine sahiptir?
Bazıları Atatürk'ün dindarlığını izah etmeye çalışırken, Batılı yazarları örnek aldığını yine Batılı yazarların kitaplarından alıntılarla örnekler getirmeye çalışıyorlar.
Oysa Atatürk, 6. şartta "Batılı müelliflerin yanlış yaptıkları noktalara" izahlar getirilmesini istiyor.
İnanınız, bu yazarlar ne Atatürk'ü, ne İslam inceliklerini biliyorlar...
Elmalılı Hamdi Efendi'ye hazırlattırılan bu eser, 9 cilt olup, 6433 sayfadır.
1936-1939 seneleri arasında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 10 bin takım olarak basılmış ve ücretsiz dağıtılmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 611)
Hafız Yaşar anlatıyor: "Atatürk hassastı. Bunu birçok vesileyle gördük. Bazı olaylar karşısında gözlerinin yaşardığına çok defa şahit olduk.
Atam, Ankara'dan İstanbul'a gelmişti. O günlerde, Edirne'deki merasim esnasında Şükrü Naili Paşa vefat etmişti. Bu haberi duyar duymaz çok üzüldüler. Bu üzüntü bütün saraya sirayet etmişti.
Bir matem havası esiyordu. O akşam beni yalnız olarak huzurlarına kabul ettiler.
'Saz filan istemiyorum' dediler. 'Çok üzüntülüyüm bu akşam. Şükrü Naili Paşa seni de çok severdi. Yarın kabrinin başında bir Yasin oku.'
O akşam hep Şükrü Naili Paşa'nın meziyetlerinden bahsetti. Anlatırken sesi titriyordu.
Ertesi gün Beyazıt Camii'nde kılınan öğle namazından sonra muazzam bir cemaatle Edirnekapı Şehitliği'ne gidildi.
Yüksek sesle Yasin süresini okudum, Atam'ın emirlerini yerine getirdim.
O akşam sarayda huzurlarına girdiğim zaman dinî merasim hakkında izahat verdim.

'Kabrin başında okuduğun gibi burada da Yasin süresini oku bakalım' buyurdular. Süreyi yine gözleri yaşararak nihayetine kadar dinlediler. O akşam da saz heyetini istemediler ve erkenden yemeklerini getirttiler.
Ertesi sabah Yalova'ya teşrif ettiler. Bir hafta sonra döndükleri zaman bu seferde huzurlarına çıktığımda çok üzüntülü idiler, 'Al kağıt kalem, söylediklerimi not et' diye emir buyurdular.
Hemen o anda söyledikleri şu sözleri tesbit ettim:
'Büyük Türk ordusu
Büyük bir kahramanını toprağa veriyor
Ulu Türk milleti
Değerli bir evladını toprağa veriyor
Toprak!
Bu değerliyi koynuna almaktan zevk mi duyuyorsun?
Bize dersin ki
Bu kıymetliniz bağrımda
Açacaktır kahraman çiçekleri
Sükûn buluruz
Ancak o zaman
Gözlerimizin yaşı
Seni sular.'
Dikte ettirdikleri bitince şu emri verdiler: 'Şimdi kütüphaneye gidiniz, bu güfteyi mersiye şeklinde besteleyip bana getiriniz.'
Güfteyi pek kısa bir zamanda besteledim. Huzurlarında okudum, çok memnun ve mütehassis oldular. Birkaç defa tekrar ettirdikten sonra, 'Bu mersiyeyi yarın Millî Müdafaa Müsteşarı Derviş Paşa'nın kabrine koyunuz' emrini verdiler.
Ertesi gün Derviş Paşa'nın cenazesi büyük bir merasimle Maçka Mezarlığı'na götürüldü.
Merasim sırasında mersiyeyi segâh makamında okudum. Gözlerimizin yaşı toprağı suladı, ancak o zaman sükûn bulduk."
Elmalılı Hamdi'ye yazdırılan tefsir
Atatürk, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'a nasıl hazırlanacağını kendinin belirlediği şekilde bir tefsir hazırlatmıştır.
1924 senesinde, TBMM'de, Diyanet İşleri bütçesi görüşülürken, Eskişehir Mebusu Abdullah Azmi Efendi ve 50 arkadaşının teklifiyle, "Diyanet İşleri bütçesine Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin Türkçe tercüme ve tefsir heyeti için ücret ve masraf olarak 20 bin TL ödenek eklenmesi" istenmiştir ve bu onaylanmıştır.
Atatürk'ün, tefsirin hazırlanması için bizzat hazırladığı maddeler şöyledir:

"1- Ayetler arasında münasebetler gösterilecektir,
2- Ayetlerin nüzul (iniş) sebepleri kaydedilecektir,
3- Kıraat-i aşereyi (10 okuma tarzını) geçmemek üzere kıraatler hakkında bilgi verilecektir,
4- Gerektiği yerlerde kelime ve terkiblerin dil izahı yapılacaktır,
5- İtikatta Ehl-i Sünnet ve amelde Hanefî mezhebine bağlı kalınmak üzere ayetlerin ihtiva ettiği dinî, şer'î, hukukî, içtimaî ve ahlakî hükümler açıklanacaktır.
Ayetlerin ima ve işarette bulunduğu ilmî ve felsefî konularla ilgili bilgiler verilecek, özellikle tevhit konusunu ihtiva eden ibret ve öğüt mahiyeti taşıyan ayetler genişçe izah edilecek, konuyla doğrudan ve dolaylı ilgisi bulunan İslam tarihi olayları anlatılacaktır.
6- Batılı müelliflerin yanlış yaptıkları noktalarla okuyucunun dikkatini çeken noktalarda gerekli açıklamalar yapılacaktır.
7- Eserin başına Kur'an hakikatini açıklayan ve Kur'an'la ilgili bazı önemli konuları izah eden bir mukaddime (önsöz) yazılacaktır."
Siz bu yazılan şartları bugünün hangi siyasîsi anlayabilir, bir düşününüz?
Ya da bugünün hangi dindarı bu kadar hassas bir din bilgisine sahiptir?
Bazıları Atatürk'ün dindarlığını izah etmeye çalışırken, Batılı yazarları örnek aldığını yine Batılı yazarların kitaplarından alıntılarla örnekler getirmeye çalışıyorlar.
Oysa Atatürk, 6. şartta "Batılı müelliflerin yanlış yaptıkları noktalara" izahlar getirilmesini istiyor.
İnanınız, bu yazarlar ne Atatürk'ü, ne İslam inceliklerini biliyorlar...
Elmalılı Hamdi Efendi'ye hazırlattırılan bu eser, 9 cilt olup, 6433 sayfadır.
1936-1939 seneleri arasında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 10 bin takım olarak basılmış ve ücretsiz dağıtılmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 611)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.