Biz acıların çocuğuyuz. Dertlerimizi, sıkıntılarımızı, sorunlarımızı anlatmaya bayılıyoruz. Kimi görsek, kiminle konuşsak hemen sorunlardan bahsediyoruz.
Ne olacak bu memleketin hali? Trafik berbat, eğitim sistemi rezalet, ülkede demokrasi kalmadı, işsizlik aldı başını gidiyor, ekonomi durdu, çevremiz ateş çemberi, sevgi,saygı ölmüş, insanlar bencilleşmiş, eski şuyun buyun tadı tuzu kalmamış, gençlik aldı başını gidiyor vs...
Bütün bu sorunlar üzerinde saatlerce konuşabilir, en ince ayrıntısına kadar çok değişik yazılar yazabiliriz.
"Neden böyle oldu? Sebepleri nelerdir? Suçlu kimdir?" gibi sorular yerine, asıl sorulması gerekli olan "Bu durumlarda ne yapılabilir? Biz ne yapabiliriz?"dir.
Şunu iyi bilmek gerekiyor; sorunlar konuşulup düşünüldükçe küçülmez daha da büyürler. Yani problemi oluşturan beyin problemi çözemez. (Einstein). Her zaman sorunlarla karşılaşacaktır insanlık bu doğal bir süreçtir. Sorun olmasa ilerleme de olmaz. O halde yapmamız gerekli olan problemlerle boğuşmak değil, onları çözüme kavuşturacak yol ve yöntemleri bulmaktır.
Norveç'te 'Atatürk gibi düşünmek' diye bir deyim varmış. Çözümün bulunamadığı ve tıkanıldığı yerde, "bir de Atatürk gibi düşün" denirmiş. Atatürk gibi düşünmek demek; sorunlara değil, çözüme odaklanarak düşünmek demektir.
Bütün yokluğa ve zor şartlara rağmen Atatürk hiçbir zaman yılmayarak gelecek zaferi düşünmüştür. Bütün dikkatini imkansızlıklara değil, kurtuluşa vermiştir. Bu inanç ona Allah (c.c) tarafından lutfedilmiş, kalbine ilham edilmiştir. O'nun bu duruşu ve hareket tarzı Hz. Peygamberin yani Ehl-i Beyt'in tarzıdır.
Günümüz sorunlarının çözümünü de böyle düşünen insanı bulmaktan geçer. Bu öyle bir insan olmalı ki; planı programı olan, sorunların karşısına mutlak çözümü koyan, başkalarının ülkesi hakkında ne düşündüğünü ne planlar yaptığını bilen fakat bunlardan ziyade kendisinin ne yapacağını çok iyi bilen, kurtuluşa odaklanmış, "bağımsızlık benim karakterim" diyerek insanını tanıyan, ülkesini tanıyan, yine Ehl-i Beyt nefesiyle yetişmiş bir insan olmalı.
Bu tarife uyan bir tek siyasi lider var dünyada, o da Prof. Dr. Haydar Baş Beyefendi'dir. Buradan tüm halkıma ve siyasilere sesleniyorum; ya bu insanla beraber olmalıyız, ya bu insanla beraber olmalıyız. Yoksa sizi tekrar masada bekleyenler var. Bunu kör olan görür, sağır olan duyar, dilsiz olan konuşur. Benden söylemesi...
Ne olacak bu memleketin hali? Trafik berbat, eğitim sistemi rezalet, ülkede demokrasi kalmadı, işsizlik aldı başını gidiyor, ekonomi durdu, çevremiz ateş çemberi, sevgi,saygı ölmüş, insanlar bencilleşmiş, eski şuyun buyun tadı tuzu kalmamış, gençlik aldı başını gidiyor vs...
Bütün bu sorunlar üzerinde saatlerce konuşabilir, en ince ayrıntısına kadar çok değişik yazılar yazabiliriz.
"Neden böyle oldu? Sebepleri nelerdir? Suçlu kimdir?" gibi sorular yerine, asıl sorulması gerekli olan "Bu durumlarda ne yapılabilir? Biz ne yapabiliriz?"dir.
Şunu iyi bilmek gerekiyor; sorunlar konuşulup düşünüldükçe küçülmez daha da büyürler. Yani problemi oluşturan beyin problemi çözemez. (Einstein). Her zaman sorunlarla karşılaşacaktır insanlık bu doğal bir süreçtir. Sorun olmasa ilerleme de olmaz. O halde yapmamız gerekli olan problemlerle boğuşmak değil, onları çözüme kavuşturacak yol ve yöntemleri bulmaktır.
Norveç'te 'Atatürk gibi düşünmek' diye bir deyim varmış. Çözümün bulunamadığı ve tıkanıldığı yerde, "bir de Atatürk gibi düşün" denirmiş. Atatürk gibi düşünmek demek; sorunlara değil, çözüme odaklanarak düşünmek demektir.
Bütün yokluğa ve zor şartlara rağmen Atatürk hiçbir zaman yılmayarak gelecek zaferi düşünmüştür. Bütün dikkatini imkansızlıklara değil, kurtuluşa vermiştir. Bu inanç ona Allah (c.c) tarafından lutfedilmiş, kalbine ilham edilmiştir. O'nun bu duruşu ve hareket tarzı Hz. Peygamberin yani Ehl-i Beyt'in tarzıdır.
Günümüz sorunlarının çözümünü de böyle düşünen insanı bulmaktan geçer. Bu öyle bir insan olmalı ki; planı programı olan, sorunların karşısına mutlak çözümü koyan, başkalarının ülkesi hakkında ne düşündüğünü ne planlar yaptığını bilen fakat bunlardan ziyade kendisinin ne yapacağını çok iyi bilen, kurtuluşa odaklanmış, "bağımsızlık benim karakterim" diyerek insanını tanıyan, ülkesini tanıyan, yine Ehl-i Beyt nefesiyle yetişmiş bir insan olmalı.
Bu tarife uyan bir tek siyasi lider var dünyada, o da Prof. Dr. Haydar Baş Beyefendi'dir. Buradan tüm halkıma ve siyasilere sesleniyorum; ya bu insanla beraber olmalıyız, ya bu insanla beraber olmalıyız. Yoksa sizi tekrar masada bekleyenler var. Bunu kör olan görür, sağır olan duyar, dilsiz olan konuşur. Benden söylemesi...
Ahmet Berber / diğer yazıları
- Sayın Bakana açık mektup / 01.04.2019
- Gelin bu oyunu bozalım / 20.06.2018
- 'Vatan sevgisi imandandır' / 04.05.2018
- İnsana göre sistemdir M.E.M. / 20.04.2018
- Atatürk gibi düşünmek / 19.04.2018
- Çözüm apaçık ortada / 16.04.2018
- Gelin bu oyunu bozalım / 20.06.2018
- 'Vatan sevgisi imandandır' / 04.05.2018
- İnsana göre sistemdir M.E.M. / 20.04.2018
- Atatürk gibi düşünmek / 19.04.2018
- Çözüm apaçık ortada / 16.04.2018