Türkiye'de meslek liseleri gelişemiyor Bunun yanında bir de Meslek Liseleri konusu var. Türkiye hala klasik lise devresi ile çalışma göstermektedir. Böylece eğitim sistemimiz yerinde saymaktadır. Dünyada ise meslek okulları ön planda gelmektedir. İnsanlara meslek ve geçimini sağlayan Meslek okullarıdır. Ülkemizde ise Meslek okulları adeta üvey evlat muamelesine tabii tutulmaktadır. Genel kanı olarak ancak diğer Liselere devam edemeyenlerin meslek liselerine gitmesi gerektiği düşünülmektedir. Ondan ötürü oraya devam eden öğrencilere yeterli dikkat ve ihtimam genelde verilmemektedir. Böylece Meslek Okullarında, ne yeterince eleman ne de alet - edevat, laboratuar ve işletme kurumları açılmaktadır. Bu durum ise ülkemizi çok geri durumda bırakmaktadır. Tüm Dünyada Meslekler ön planda gelmektedir. Bizdeki yaygın zihniyet ise onun tam tersidir. Türkiye'de hala Klasik liselere önem verilmektedir. Halbuki ise bir an önce klasik Lise durumundan kurtulmamız ve Meslek okullarına yönelmemiz gerekmektedir. Çünkü dünyada da Orta öğretimin 2/3'ü Meslek eğitimine ayrılmaktadır. Böylece sanayi kurumları ve teknik kurumlar kalifiye elemanları kolaylıkla bulabilmektedir. Öte taraftan Ülkemizin geleceği tüm dünyada olduğu gibi mesleki bilgilere bağlı olmaktadır. Bizde ise Mesleklerin edinmesi ancak Üniversite tahsiliyle mümkün olmaktadır. Onun için de Üniversite önlerinde iki milyona yakın öğrenci yığınları görülmektedir. Kabul edilen öğrenci sayısı ise sadece 400.000 civarındadır. Böyle olduğu için Üniversiteye giremeyen Liseli öğrenciler de hiç mesleksiz olarak ortalıkta kalmakta ve başı boş olarak dolaşıp durmaktadır. Tabii ki onlar iş bulabildiklerinde vasıfsız işçi işverenler tarafından bir nevi vasıfsız işçi muamelesi görmektedirler. Öte yandan Türkiye Avrupa ve Dünya ile bu yönde rekabet etmek zorundadır. Ekonomik olarak tutunması için daima ileri bilgi ve teknolojiye sahip olması gerekir.Teknoloji ise kalifiye ve bilgili elemanlarla ancak yürütülebilmektedir. Türkiye'de bu yönde büyük mahrumiyet mevcuttur. Yanlış politikalarda hala bir düzeltme olmamaktadır. Öte taraftan Bilgisayar yazılımı bakımından Dünyada Gelir seviyesi çok düşük olan Hindistan çok iyi durumdadır. Şu anda Türkiye dahil tüm dünyaya ihracat yapmaktadır. Bu yönde çok erken davranarak dünya piyasalarını ele geçirmiş durumdadır. ÇİN Devleti de gerek teknoloji, gerekse diğer sanayi ürünleri bakımından Dünya piyasalarını adeta çepeçevre sarmış durumdadır. Şu anda bizim piyasalarımızda bir nevi Çin malı istilası mevcuttur. Şu anda yazılarımı yazdığım CASPER LAP-TOP bilgisayar bile,(Sonradan farkına vardığım kadarıyla) Çin malıdır. Bu durum böyle devam ederse Türkiye kendini kolayca toparlayamaz duruma gelecektir. Zaten ileri derecede borç altına girmiş durumdayız. Her geçen ay da gelir gider ve cari açık büyümektedir. İhracat artmakta, fakat ithalat onun iki katı artış göstermektedir. Üretici toplum yerine üretmeden tüketici toplum olduk. AB'nin dayatmaları ve Türkiye Bunun yanında AB'nin ortaya koyduğu dayatmalar da ayrı bir konu olmaktadır. Dayatmalar arasında öyle konular var ki bunların gerçekleştirilmesi ülkemizde büyük ve tamir edilmez gediklerin açılmasına sebep olacak görünümü vermektedir. AB özellikle ülkemize karşı azınlıkları, Hıristiyanlık Dini özellikleri, İnançları, insan halklarını, Kıbrıs konusunu, Patrikhanenin Ekümenikliğini, Heybeli Ada Dini okulunun açılmasını ve daha birçok konuda Ülkemizi sıkıştırıp durmaktadır. Her Allah'ın günü AB ülkelerinden belirli kimseler beyanat vermekte ve Türkiye'yi adeta bunaltıcı duruma getirilmek istenmektedir. Üstelik Geçen Hafta Ortodoks Patrikhanesinde tüm Ortodoks liderleri toplandı ve Kudüs dini liderine, eski kilise mahkemelerine benzeyen bir yargılama gerçekleştirdi. Bu yargılama İstanbul Fatih Çarşamba -Fener Rum Patrikhanesi-nde yapılmış oldu. Bu durum ise Ülkemizde büyük rahatsızlık oluşturdu. Laik bir ülke olan Türkiye'de adeta bir Kilise Mahkemesi oluşturuldu ve bir dini lidere ceza verildi. Bu durumla sanki Fener Patriği evet ben Ekümenik durumuna geldim ve yargılama hakkım vardır mı demek istedi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006