Bugünün en büyük davası iman ve insan davasıdır". Bir insanın en ciddi meselesi kendi kurtuluşudur, imanını korumasıdır. Sen kurtulmadıktan sonra, yaptığın işlerden ne olur?
Biz "iman ve insan davası" bunun için diyoruz. İman etmekle insan, ebedi hayatını garantiye alıyor. Ebedi hayatını garantiye alan insan, nefsi ile, kendi ile barışıyor. Asıl kavga insanların iç tabiatındadır. Bizim kavgamız Ahmet'le, Mehmet'le, Hasan'la, Hüseyin'le olmaktan evvel kendimizledir. Bizde hakkı temsil eden, doğruyu temsil eden bir güç, yanlışı temsil eden, İblis'i temsil eden bir başka güç var. Bunlar, kendi aralarında, her zaman kavga yaparlar. İblis'i temsil eden zemime tarafımız, nefsimiz ister ki, "O vücut ülkesini ele geçireyim. Bu insan benim esirim olsun", Ruh-i sultan da "Sen yanlışsın. Ben onu ele geçireyim. Bu, benim tasarrufumda olsun" der. Bir kavgadır gider. Yani dış tabiatımızda seyrettiğimiz harpler bu duyguların esiri olmuş insanların sosyal planda ortaya koyduğu davranışlardır. Onun için dikkat ederseniz insanlık iki sınıfta mütalaa edilir. Ya inançtadır, ya bâtıldadır. Ortada bir sınıf kavga etmez. Onun için bir insanın hayatının gayesi imanı olursa, insan olmanın da zevkine ve şuuruna vâkıf olarak, fevkalade bir makama, bir rütbeye nail olmuş olur. Yani hayatını boş şeylerle, çanakla, çömlekle, taşla, sopayla geçirmez. Mevlana Hazretlerinin dediği gibi "Ne dolduruyorsun eteğine çanak çömleği?" Şunu demek istiyor: "Hayatının, şuurunun, aklının maksadı 'zengin olayım, çanağım, çömleğim olsun, arabam olsun, mersedesim olsun, uçağım olsun' değildir. Dolduruyorsun eteğine çanağı, çömleği. Bunları bıraksana, terk etsene!" Bunu derken, "Gönlün Allah'ta olsun. Bunlar Allah'a yürümene mani olmasın. Bunları öyle kullan ki, put gibi önünde durmasın" demek istiyor. Bir arif ile sohbet ederken bana buyurdular ki, "Serveti gönlüne değil cebine koyacaksın. İnsan servet sahibi olacak ama onu cebine koyacak. Kalbine koyup putlaştırmayacak." Peki bu kalbe kimi koyulacak? Bu kalbe Cenab-ı Vacibü'l Vücud Hazretlerinin sevgisini, O'na imanı, itikadı, muhabbeti: Muhammed'inin (as) ahlakını, aşkını koyacaksın. O'nu yüceltmek için de bu serveti, bu yolda kullanacaksın. Bu sıhhati bu yolda harcayacaksın. O zaman her halin kazanç olur. Her davranışın büyük bir sermaye olur.
HİKMETİN SIRLARI / Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Ramazan Sohbetleri
Biz "iman ve insan davası" bunun için diyoruz. İman etmekle insan, ebedi hayatını garantiye alıyor. Ebedi hayatını garantiye alan insan, nefsi ile, kendi ile barışıyor. Asıl kavga insanların iç tabiatındadır. Bizim kavgamız Ahmet'le, Mehmet'le, Hasan'la, Hüseyin'le olmaktan evvel kendimizledir. Bizde hakkı temsil eden, doğruyu temsil eden bir güç, yanlışı temsil eden, İblis'i temsil eden bir başka güç var. Bunlar, kendi aralarında, her zaman kavga yaparlar. İblis'i temsil eden zemime tarafımız, nefsimiz ister ki, "O vücut ülkesini ele geçireyim. Bu insan benim esirim olsun", Ruh-i sultan da "Sen yanlışsın. Ben onu ele geçireyim. Bu, benim tasarrufumda olsun" der. Bir kavgadır gider. Yani dış tabiatımızda seyrettiğimiz harpler bu duyguların esiri olmuş insanların sosyal planda ortaya koyduğu davranışlardır. Onun için dikkat ederseniz insanlık iki sınıfta mütalaa edilir. Ya inançtadır, ya bâtıldadır. Ortada bir sınıf kavga etmez. Onun için bir insanın hayatının gayesi imanı olursa, insan olmanın da zevkine ve şuuruna vâkıf olarak, fevkalade bir makama, bir rütbeye nail olmuş olur. Yani hayatını boş şeylerle, çanakla, çömlekle, taşla, sopayla geçirmez. Mevlana Hazretlerinin dediği gibi "Ne dolduruyorsun eteğine çanak çömleği?" Şunu demek istiyor: "Hayatının, şuurunun, aklının maksadı 'zengin olayım, çanağım, çömleğim olsun, arabam olsun, mersedesim olsun, uçağım olsun' değildir. Dolduruyorsun eteğine çanağı, çömleği. Bunları bıraksana, terk etsene!" Bunu derken, "Gönlün Allah'ta olsun. Bunlar Allah'a yürümene mani olmasın. Bunları öyle kullan ki, put gibi önünde durmasın" demek istiyor. Bir arif ile sohbet ederken bana buyurdular ki, "Serveti gönlüne değil cebine koyacaksın. İnsan servet sahibi olacak ama onu cebine koyacak. Kalbine koyup putlaştırmayacak." Peki bu kalbe kimi koyulacak? Bu kalbe Cenab-ı Vacibü'l Vücud Hazretlerinin sevgisini, O'na imanı, itikadı, muhabbeti: Muhammed'inin (as) ahlakını, aşkını koyacaksın. O'nu yüceltmek için de bu serveti, bu yolda kullanacaksın. Bu sıhhati bu yolda harcayacaksın. O zaman her halin kazanç olur. Her davranışın büyük bir sermaye olur.
HİKMETİN SIRLARI / Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Ramazan Sohbetleri