2020 yılı için uygulanacak olan asgari ücretin pazarlıkları şimdiden başladı.
Asgari ücret ülkemizde 7 milyon insanı doğrudan ilgilendiriyor, 81 milyon vatandaşımızın gelirini ise dolaylı olarak etkiliyor.
2019 sonuna kadar belirlenen asgari ücret 2021 TL; yani 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının altında, karınlarını dahi doyurmuyor.
Malum, Türk-İş, Ekim 2019 itibariyle 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 2058 TL, yoksulluk sınırını ise 6705 TL olarak açıklamıştı.
Dikkat ederseniz, nüfusumuzun tamamını ilgilendiren asgari ücret, asgari geçim haddi denilen yoksulluk sınırının da 3'te 1'inden daha az…
Her yıl Aralık ayında Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanmaya başlar ve bu toplantılar Aralık sonuna kadar devam eder.
Asgari ücret bu komisyon toplantılarında günlerce tartışılır, gören de ciddi bir pazarlık yapılıyor zanneder ama sonuçta her zaman dağ fare doğurur.
Milyonların gelirini belirleyen Asgari Ücret Komisyonu 15 kişiden oluşuyor.
Komisyonda işçileri temsilen, bünyesinde en fazla işçiyi bulunduran işçi sendikası Türk-İş'in ve de en çok işveren üyeyi barındıran Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu'nun (TİSK) 5'er üyesi bulunuyor.
Hükümetin temsilcileri komisyonda daha ziyade arabulucu rolünde…
Maaşı alacak olan ve zam isteğinde bulunan işçiler; maaşı verecek olan ve maliyetler artmasın diye zammı baskılamak isteyen de işverenler…
Hükümetin temsilcileri ise işverenin yanındaymış gibi görünüp zammın mümkün olduğu kadar çok olmasını istiyor. Neden mi?
Çünkü asgari ücret arttıkça hükümetin kasasından bir şey çıkmıyor, bilakis, maaş arttıkça asgari ücret üzerinden hem işçiden hem de işverenden alınan vergiler artıyor.
Bugüne kadar asgari ücret açlık sınırını geçebilmeyi başaramadı, bakalım bu sefer başarabilecek mi?
Hükümetin açıkladığı resmi enflasyon rakamlarının ve de tahminlerinin düşüklüğüne bakılırsa, pek geçeceği de gözükmüyor.
Ekim 2019'da yıllık enflasyon yüzde 8,55 olarak açıklanmıştı. Vatandaşın gerçekte maruz kaldığı enflasyon ise elbette ki bu değil…
Doğalgaza, elektriğe, gıda fiyatlarına, akaryakıta zam üstüne zam yapıldığı, zamların yıllık bazda yüzde 40'ları, yüzde 50'leri bulduğu bir atmosferde vatandaş, yüzde 8,55 gibi bir enflasyon rakamını elbette ki makul ve inandırıcı bulmadı.
Hükümet, 2019 yılı sonu resmi enflasyonu yüzde 12 olarak tahmin ediyor.
Ve aldığı yeni kararla, bu tahminler asgari ücret gibi konularda direkt olarak uygulanacak. Tahminler, olmuş gibi davranılacak.
Bu da gösteriyor ki, asgari ücret yine açlık sınırının altında kalacak.
Ekonomi uzmanlarının tahminlerine göre, asgari ücret artışı en iyi ihtimalle yüzde 15'ler seviyesinde olacak. Bu da net asgari ücretin 2323 TL olması anlamına geliyor.
Mevcut asgari ücret tablosu işte böyle…
Peki, olması gereken ne kadar?
Bu soruya önce mevcut ekonomi anlayışıyla mantık yürütelim.
1999 yılında bir asgari ücretle 11,5 adet çeyrek altın alınabiliyordu.
Bugün asgari ücret 2021 TL, 1 çeyrek altın ise aşağı yukarı 440 TL…
Yani yaklaşık 4,5 adet çeyrek altın alınabiliyor.
Asgari ücretin 1999 yılındaki satın alma gücünden yola çıkarsak, bugün (11,5 adet X 440 TL) toplam asgari ücretin en az 5060 TL olması gerekiyor.
Hükümetin en önemli görevlerinden birisi vatandaşın gelirinin erimesini engellemektir, hatta ihtiyaca göre sürekli artırmaktır, öyle değil mi?
Uygulanıyor mu, elbette ki hayır…
Hadiseye bir de Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli gözlüğüyle bakalım.
Prof. Dr. Baş, Modelinde, her bir vatandaşın kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceği bir gelire ulaşması gerektiğini vurgulamaktadır.
Bu rakam da elbette ki yoksulluk sınırının üstünde bir rakamdır.
Ülkemizde olan 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 6705 TL olduğuna göre, Prof. Dr. Baş, asgari ücretin minimum 7000 TL olması gerektiğini, hatta Modelinde ifade ettiği yeni gelir kaynaklarıyla her bir çalışana 10 bin TL asgari ücret vereceğini ifade etmektedir.
Dikkat çekmek istediğimiz önemli bir husus da şudur: Bu asgari ücretin tamamı işveren tarafından verilmeyecektir, büyük bölümünü devlet sübvanse edecektir.
Böylece işverenin sırtına ekstra bir yük yüklenmeyecektir. Bu artış, maliyetleri ve enflasyonu da asla artırmayacaktır.
Prof. Dr. Baş, Milli Ekonomi Modeli'nde, emek ve üretim karşılığı devreye sokulacak senyoraj geliriyle, madenler karşılığı basılacak senyoraj geliriyle, madenlerin devlet-millet ortaklığıyla işletilmesiyle, karlı kamu kuruluşlarının yeniden millileştirilmesiyle ve daha nice projeyle ifade ettiği projelerin en az 5 kat daha fazlası bir kaynağı ortaya koymaktadır.
Rusya ve Çin dün 50 dolar verdiği vatandaşlarına bugün 5000 dolar, 10 bin dolar maaş verebiliyorsa, işte bu eşsiz Modeli 2013 yılından bu yana ekonomi politikalarının merkezine almalarından dolayıdır.
Karar sizin; açlık sınırının altında, borç batağında sürünmeye devam mı edeceksiniz, yoksa Prof. Dr. Haydar Baş'ın yanında olup, O'nu ve Modelini baş tacı edip, huzurlu bir hayatı hak mı edeceksiniz?
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025