Ebu Semame, Hz. Ali (a.s.) ile beraber bütün savaşlarda yer almış cesaretli bir mümindi. Babası da, Hz. Ali'nin (a.s.) şahadetinden sonra Hz. Hasan'ın (a.s.) yanında yer almıştı.Ebu Semame, İmam Hüseyin (a.s.) ile birlikte ok yağmuru altında öğle namazını kıldı. Çünkü Küfe ordusu, namaz için savaşa ara verilmesine izi vermemişlerdi. Namazdan hemen sonra herkesten önce İmam'ın (a.s.) yanına gelip; "Ya Eba Abdullah! Canım sana feda olsun, ben şehit olan ashabına kavuşmaya karar verdim ve kendimi bir kenara çekip, ailen arasında yalnız kalıp öldürülmeni görmek istemiyorum." Dedi. İmam (a.s.); "Düşmana doğru ilerle, biz de yakında sana kavuşacağız." Cevabını verdi.Ebu Semame, düşman ordusuna saldırdı, onlarla savaştı, sonunda amcasının oğlu Kays bin Abdullah-i Saidî'nin eliyle şahadete erdi.Bu sefer meydanda Hz. Berir vardı. Öyle savaşıyordu ki, düşman askerleri onun karşısında aczi kaldı ve içlerinde namlı olan Yezid b. Muakkıl'e kahramanlıklar atfederek, Hz. Berir'in karşısına çıkmaya ikna ettiler. Aralarında geçen konuşmadan sonra Berir, ona şu teklifi yaptı; "Ey zalim! Gel seninle birlikte beddua edelim, yolunu şaşırmış kimselere belalar insin, diyelim." O melun bunu kabul etti. İki taraf da duaya başladı. "İlahi, hakkı üstün, batılı alt et" dediler. Duaları bitince Yezid bin Muakkıl, Berir'e bir kılıç savurdu. Fakat isteğine ulaşamadı. Berir yıldırım saçan kılıcını, hak ile batılın mihenk taşı yaparak o namerde indirdi ve onu öldürdü. En sonunda Bahteri adında bir bahtsızın kılıç darbesi ile şahadet mertebesine ulaştı. Arkasından Habib bin Mezahir şahadete koştu.Kerbela meydanı yiğitlerin şahadetine sahne oluyordu. Küfe'liler, İmam'ın (a.s) ve Ashabının namaz kılmalarına bile müsaade etmiyorlardı. Buna karşın İmam (a.s.) bir grup ashabı ile atılan okların altında namaza durdu. Bu esnada, Said bin Abdullah ve Amr b. Kurza-i Ka'bi kendilerini, İmam (a.s.)'a siper ederek saf oldular. Ancak her ikisi de namaz biter bitmez yere yığıldılar. Amr b. Kurza, ölmek üzere iken İmam (a.s.)'a şunu sordu: "Ey Resulüllah'ın (s.a.v.) torunu! Ben de vazifemi tamamen yaptım mı acaba?"İmam (a.s.) ona şöyle cevap verdi: "Evet, sen de cennette benim önümde olacaksın." Dedi ve ekledi; "Ey Amr! Benim selamımı, Resulüllah'a (s.a.v.) ilet ve benim de senin hemen ardından kendisine kavuşacağımı söyle." İmam (a.s.), ashabından bu iki kişinin şahadetinin ardından diğerlerine dönerek şöyle buyurdu: "Ey kerim insanlar! İşte cennetin kapıları (yüzünüze) açılmıştır. Nehirleri cari olup meyveleri yetişmiştir. Resulüllah (s.a.v.) ve Allah yolunun şehitleri, sizi bekliyorlar ve sizin gelişinizi birbirlerine müjdeliyorlar. Öyleyse, Allah'ın ve Resulü'nün (s.a.v.) dinini himaye edin. Resulüllah'ın (s.a.v.) haremini (Ehl-i Beyt'ini) müdafaa edin." Müminler tek tek bu kutlu müjdeye koşuyordu ki, onlardan biri de Veheb Kelbi idi. Veheb o günlerde evlenmişti. Hanımına da gayet tutkundu. İşte bu şartlarda annesi ona dedi ki; "Ey Oğul! Bugün kerem hazinesinin hazinedarı (Hz. Hüseyin), Kerbela çölünde şehitlik feyzinin sofrasının açmış, herkese seslenmiştir. Çalışıp, o sofradan nasip almak gerektir. Çoktan beri beklemekte olduğumuz saadetin doğuş zamanı gelmiştir? Yapılacak iyi iş Kerbela şahına bugün can verip, benim rızamı ve Allah'ın rızasını, onun rızasında meydana getirmektir. Bir zaman zahmet çekip ebedi saadet derecesine eriş."Genç delikanlı Veheb Kelbî, annesinin öğüdünü kabul etti. Eşiyle vedalaşıp meydana atıldı. O lanetlilerden pek çoğunu öldürdü ve anasının yanına geldi; "Ey hayatımın meyvesinin fidanı! Benden razı oldun mu?" dedi.O namuskâr ana, "Ey ciğerimin köşesi, razı oldum ama nimeti tamamlamak şehitlik derecesi ile olur" dedi.Veheb bu sözleri kabul etti. Tekrar meydana döndü. Kahramanlığı ile ün salan Muhkem İbn-i Tufeyl'i öldürdü. En sonunda düşman askerlerinin hücumu ile şehit düştü.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025