Ampulün içindeki hava

AKP, dış politikadaki iflasın adına istikrar, diyor. Karalı ve onurlu duruşumuz, diyor. Büyük devlet olmanın yükümlülüğü, diyor vs. Ama halk tabiriyle; neden sevende bize vuruyor, sevmeyende? Sorusunun cevabını veremiyor. Türkiye Cumhuriyeti dış politikada kim vurdu ya döndü. Dostu da vurdu, müttefiki de vurdu, düşman olan zaten vuruyordu.Bakın! Suriye konusunda hükümet, BOP adına ABD'den daha fazla ABD'ci oldu. ABD kenara çekildi. Ortada biz kaldık. Suriye'nin, haçlı himayesinde bir anlayışın eline geçmesini en çok isteyen İsrail bile sustu ama Erdoğan ve hükümeti hala konuşuyor. İflasın bir başka boyutu ise dünyada hiçbir devlet erkânı, terör örgütlerinin başlarıyla, elemanlarıyla direk muhatap olmazlar, aracıları olur. Artı muhataplıkları illegaldir. Onun için kimsede bilmez. Bizde tam tersine. Devletin en üst yetkilileri, terör örgütü lider ve yöneticileriyle muhatap oluyor, davet ediyor, sözler veriyor vs. İnanın Amerikan filmlerinde bile olmayan şeyler oluyor devlet zirvesinde?Hem dedik, hem de yazdık! Koca Türk tarihinde yaşanmamışları yaşattı bize AKP. Askerimiz esir alındı. (Çuval olayı). Neredeyse alkışlayacaktık. Uluslar arası sularda insanımız katledildi. Tepkimizi sahne önünde ve laf olarak koyduk. Sahne arkası bambaşkaymış meğer. Batık diye dalga geçtiğimiz Yunan, gelmiş 15, 16 adamıza bayrak çekmiş. Dış işlerinden yorum bile duyamadık. Papaz Bartholomeos, hiçbir zaman haddini bilmedi. AKP'den her istediğini aldı ama yine haddini aşarak, AKP vekilinin de katıldığı bir toplantıda Ekümenikliğini ilan etti. Söz buraya gelmişken! Erdoğan, kendi ifadesiyle ülkemizdeki azınlıklara 2,5 milyar dolarlık taşınmazlar verdiğini beyan etti. Patriğin her istediği yerine getirildi. Hatta Atatürk'ün, vatan haini olarak kovduğu o zamanki patriğin kemikleri bile getirildi. Ama patrikhane hala kin kapısını açmadı. Sahi bunlar kime kin güdüyor?Mısır'da da aynen Suriye'de olduğu gibi ortada kaldık. Bizimkiler hala demokrasi, demokrasi sloganları atsa da, demokrasinin planlayıcıları durumdan memnun. Mısır'ın yönetimi artık vatandaşlarımıza da, gemilerimize de, tırlarımıza da posta koyuyor.Aynı tabloyu Irak ve Suriye sınırlarında da yaşadık. Yanlış ata oynadığımız için hem devletimiz kaybetti, hem de ticaretimiz zarar gördü.  Dış ilişkilerde İran ile hep bir mesafemiz oldu. Neden? Bu mesafeyi kendi adımıza mı koyduk? Yoksa başkaları istediği için mi? Her şeye rağmen İran ile ilişkilerimiz ve sınırımız belirli bir seviye ve güven arz ediyordu. Artık onu da kaybediyoruz.Yoluna güller döktüğümüz Ermenistan'a bir kez "şiiiiit" diyemediğimiz için her fırsatta kendini tatmin etmeye çalışıyor; "Yukarı Karabağı biz aldık. Ağrı'yı da siz alın". Azerbaycan ve Kıbrıs'tan haberi olan var mı?Ve Somali'de büyükelçiliğimize bombalı saldırı düzenlendi. Daha önce birçok elçimiz, ataşemiz özellikle Ermeniler tarafından katledildi. Ama yer Somali ve bombalı saldırı. Neden ve niçin? Biz kimin nasırına bastık ki böyle bir eylem yapıyor. ABD ve AB ülkeleri büyükelçiliklerimiz olsa dersin ki, birilerinin menfaatini zedeledik, duruşlarını bozduk. Somali kardeşim burası. Biz, kime ne yaptık Ey Davutoğlu?Davutuoğlu açıkladı; Bu saldırıların nedeni ülkemizin, Afrika açılımlarından ötürüymüş. Açılım, açılım diye diye saçılıyoruz ya! buna canım yanıyor?Sonuç olarak hükümet iç ve dış politikada ortama sadece hava basıyor. Bastığı bu havaya kelime sanatını katarak hava atıyor. Hava demişken?  Edison, kim bilir kaçıncı defa aynı deneyi tekrarlıyordu. Saç sakal birbirine karışmış. Cezveye yumurta diye koyduğu saati haşlanmakta. Kendinden geçmiş, işine adamakıllı dalmıştı. Gelip gidenlerin bile farkında değildi.Hanımı kapıyı açmış, avaz avaz bağırıyor: "Heeeyyy! Senin bu çalışmaların boş, hava..." Bilim adamı deliler gibi bağırmaya başladı; "Hava... hava... hava... Ampulün içindeki havayı boşaltmalıyım." Boşaltır. Ve ampul yanar...