Kimisi Amerika'nın süper güçten hiper güce geçtiğini, kimisi de sonunu hazırladığını ve yıkılma sürecine girdiğini söylüyor. Acaba hangisi doğru? İsterseniz, bu tartışmayı bir kenara bırakarak, şu kanunu zikredelim. Her mahlukun ölümü olduğu gibi, devletlerin ölümü de kaçınılmazdır. Bu kanunu ilk tespit eden ve ortaya koyan İslam alimi İbn Haldun'dur. O şöyle der: "Devletler de insanlar gibi doğar, büyük ve ölürler". Daha sonraları bu tezi savunan birçok yazar, tarihçi ve sosyal bilimci çıkmıştır. Bunlardan biri de Paul Kennedy'dir. Onun 'Büyük Güçlerin Yükselişi ve Çöküşü' tezine göre, Amerika'da kesinlikle tarihsel emsallerini izleyerek, diğer hegemonik güçler gibi çökecektir.
Fransız eleştirmen Jean Baudrıllard da Amerika için şöyle der: "Tıpkı geçmişin ilkel toplumları gibi Amerika'nın da geçmişi yok. Yüzyılların anlamını biriktirmiş, gerçeklik ilkelerini geliştirmiş bir 'atalar diyarı' yok. Ama bunu söylerken bir toprak parçasından değil, sembolik bir diyardan söz ediyorum. Kısacası Amerika'nın kökleri gelecektedir. Bu nedenle de kendisini nasıl hayal ediyorsa odur. Başka birşey değildir. Tarihsel bakış açısından Amerika bir ağırlığa sahip değildir".
Amerika'nın ilelebet en güçlü ülke olarak kalmayacağını, Amerika'nın eski başkanı Bill Clinton bile söylüyor. Bill Clinton diyor ki: "Bugün ABD dünyanın askeri, siyasi ve ekonomik hakim gücüdür. Ancak bu, tarihte kısa bir dönemdir. Bu dönem onlarca yılı kapsayan bir süre devam edecek. Ancak Amerikalılar olarak hepimiz, bundan yüzyıl sonra, mevcut dönemin nasıl yargılanmasını istediğimizi kendimize sormak ve bunları düşünmek zorundayız". Bunları söyleyen Bill Clinton, Amerikalılara bir de şu öğütte bulunuyor: "Güçlü bir ülke olmadığımız zaman, bize nasıl davranılmasını istiyorsak, bugün biz de güçsüz ülkelere öyle davranalım. Böyle düşünmeye başlarsak, bugün karşı karşıya bulunduğumuz sorunların çözümleri konusunda çok daha doğru karar almaya yöneleceğimize inanıyorum".
Amerika'nın son işgalleri konusunda İngiliz tarihçi Paul Johnson da şöyle der: "Amerika'nın başka yerleri bombalaması veya işgali uzun sürmelidir. Eğer uzun sürmezse, Amerika'nın kendisinden önceki hegemon devletler gibi, onun da hegemonyası biter". Anlaşılan o ki, Amerika Ortadoğu'yu işgal edemezse hemen, ederse bir zaman daha zulümle ayakta kalabilir. Ama şunu da çok iyi bilelim ki, zulümle abat olunmaz. Zulümle abat olan kahrıyla berbat olur. Bu değişmez bir kuraldır. Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Jeseph Nye'nin dediği gibi, "ABD uluslararası ilişkilerde kaba kuvvete ne kadar müracat ederse, çöküşü de o denli hızlanacaktır".
ABD zulümle kurulmuş, zulümle yaşayan bir devlettir. Böyle bir devletin ömrü, elbette uzun olmayacaktır. Bugün ABD'nin çeşitli üniversitelerinin depo ve raflarında 600 binden fazla kızılderili kafası saklanmaktadır. Hal böyle iken tarihi çarpıtma ve gözboyama vasıtası olan Hollwood ile el ele veren Amerikalı bilim adamları, yazarlar ve gazeteciler, iğrenç bir aldatmaca hareketine giriştiler. Kızılderililere uygulanan zulmü haklı göstermeğe çalıştılar. Halbuki ABD'de zamanla zulümler o boyuta vardı ki, kafa avcılığı en kazançlı iş haline getirildi. Çünkü bazı bölgelerde bir kızılderilinin kafasını getiren herkese, yerel hükümetler 5 dolar mükafat veriyordu.
ABD'nin zulmü ve adaletsizliği bitti mi? Hayır, aynen devam ediyor. Siyah Avukatlar Konferansı'nın eski ulusal direktörü L. Hinds'in şu sözleri bu gerçeği ortaya koymaktadır: "Suçlanan kişi kara derili olunca adaletin gözü kör değildir ve kılıcı da keskindir". R. Winter 'Küstah Amerika' adlı eserinde, ABD'nin sosyal bir çöküntü içerisinde olduğunu söyler ve şu ürkütücü rakamları verir: "Sadece Newyork'ta her saat başı bir kişi öldürülmekte, her üç dakikada bir kişi saldırıya uğramaktadır. Her yıl 500 çocuk intihar etmektedir. Yılda yaklaşık 5 milyon ağır suç işlenmektedir. Yine yılda 30 bin kişi ateşli silahla öldürülmekte, yılda 4000 kadın kocalarının şiddeti sonunda can vermektedir".
Kısacası ABD muhipleri, ABD'yi ne kadar toz pembe gösterirse göstersin, ABD sona doğru son sürat yol alıyor. Tarihi şahit tutarak, tarihe şu notu düşelim. ABD, eninde sonunda hak ile yeksan olacaktır.
Fransız eleştirmen Jean Baudrıllard da Amerika için şöyle der: "Tıpkı geçmişin ilkel toplumları gibi Amerika'nın da geçmişi yok. Yüzyılların anlamını biriktirmiş, gerçeklik ilkelerini geliştirmiş bir 'atalar diyarı' yok. Ama bunu söylerken bir toprak parçasından değil, sembolik bir diyardan söz ediyorum. Kısacası Amerika'nın kökleri gelecektedir. Bu nedenle de kendisini nasıl hayal ediyorsa odur. Başka birşey değildir. Tarihsel bakış açısından Amerika bir ağırlığa sahip değildir".
Amerika'nın ilelebet en güçlü ülke olarak kalmayacağını, Amerika'nın eski başkanı Bill Clinton bile söylüyor. Bill Clinton diyor ki: "Bugün ABD dünyanın askeri, siyasi ve ekonomik hakim gücüdür. Ancak bu, tarihte kısa bir dönemdir. Bu dönem onlarca yılı kapsayan bir süre devam edecek. Ancak Amerikalılar olarak hepimiz, bundan yüzyıl sonra, mevcut dönemin nasıl yargılanmasını istediğimizi kendimize sormak ve bunları düşünmek zorundayız". Bunları söyleyen Bill Clinton, Amerikalılara bir de şu öğütte bulunuyor: "Güçlü bir ülke olmadığımız zaman, bize nasıl davranılmasını istiyorsak, bugün biz de güçsüz ülkelere öyle davranalım. Böyle düşünmeye başlarsak, bugün karşı karşıya bulunduğumuz sorunların çözümleri konusunda çok daha doğru karar almaya yöneleceğimize inanıyorum".
Amerika'nın son işgalleri konusunda İngiliz tarihçi Paul Johnson da şöyle der: "Amerika'nın başka yerleri bombalaması veya işgali uzun sürmelidir. Eğer uzun sürmezse, Amerika'nın kendisinden önceki hegemon devletler gibi, onun da hegemonyası biter". Anlaşılan o ki, Amerika Ortadoğu'yu işgal edemezse hemen, ederse bir zaman daha zulümle ayakta kalabilir. Ama şunu da çok iyi bilelim ki, zulümle abat olunmaz. Zulümle abat olan kahrıyla berbat olur. Bu değişmez bir kuraldır. Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Jeseph Nye'nin dediği gibi, "ABD uluslararası ilişkilerde kaba kuvvete ne kadar müracat ederse, çöküşü de o denli hızlanacaktır".
ABD zulümle kurulmuş, zulümle yaşayan bir devlettir. Böyle bir devletin ömrü, elbette uzun olmayacaktır. Bugün ABD'nin çeşitli üniversitelerinin depo ve raflarında 600 binden fazla kızılderili kafası saklanmaktadır. Hal böyle iken tarihi çarpıtma ve gözboyama vasıtası olan Hollwood ile el ele veren Amerikalı bilim adamları, yazarlar ve gazeteciler, iğrenç bir aldatmaca hareketine giriştiler. Kızılderililere uygulanan zulmü haklı göstermeğe çalıştılar. Halbuki ABD'de zamanla zulümler o boyuta vardı ki, kafa avcılığı en kazançlı iş haline getirildi. Çünkü bazı bölgelerde bir kızılderilinin kafasını getiren herkese, yerel hükümetler 5 dolar mükafat veriyordu.
ABD'nin zulmü ve adaletsizliği bitti mi? Hayır, aynen devam ediyor. Siyah Avukatlar Konferansı'nın eski ulusal direktörü L. Hinds'in şu sözleri bu gerçeği ortaya koymaktadır: "Suçlanan kişi kara derili olunca adaletin gözü kör değildir ve kılıcı da keskindir". R. Winter 'Küstah Amerika' adlı eserinde, ABD'nin sosyal bir çöküntü içerisinde olduğunu söyler ve şu ürkütücü rakamları verir: "Sadece Newyork'ta her saat başı bir kişi öldürülmekte, her üç dakikada bir kişi saldırıya uğramaktadır. Her yıl 500 çocuk intihar etmektedir. Yılda yaklaşık 5 milyon ağır suç işlenmektedir. Yine yılda 30 bin kişi ateşli silahla öldürülmekte, yılda 4000 kadın kocalarının şiddeti sonunda can vermektedir".
Kısacası ABD muhipleri, ABD'yi ne kadar toz pembe gösterirse göstersin, ABD sona doğru son sürat yol alıyor. Tarihi şahit tutarak, tarihe şu notu düşelim. ABD, eninde sonunda hak ile yeksan olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018