BTP Genel Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet H. Kepekçi Medine’den Erdoğan’a soruyor:
Ülkemizin son on yılının ibadet haritası çıkartıldığında her sene bir önceki seneye rahmet okutuyor diyor ve örnek veriyor:
“-Eskiden daha Ramazan ayı gelmeden toplumun bütününde hazırlıklar yapılırdı. Şimdi Ramazanın ne zaman başladığını dahi bilmeyen insanlar görmeye başladık. Çocuklar oruç tutar idi, şimdi büyüklerin dahi ekserisinin oruç tutmadığını görüyoruz Hane halkı geliri daha az olanlar ve taşrada yaşayanlar arasında oruç tutmayanlar parmakla gösterilirdi, şimdi buralarda bile oruç yeme doğal olarak görülüyor. Nasıl oldu da böyle bir sonuca ulaşıldı. AKP hükümeti 10 yılı aşkın zamandan beri tek başına iktidarda bulunuyor. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlıklar ve bürokrasi bu kadronun elinde şekillendi…”
Yani diyor ki Sayın Kepekçi…
“-Bu milleti ne yaptınız da dinden diyanetten soğuttunuz?”
Bu sorunun cevabını hep birlikte düşünmeliyiz. Lâkin Sayın Kepekçi’nin Medine’den Erdoğan’a yönelttiği bu sorunun cevabını ararken, 11 yıl önce Alevi Yazar Sayın Reha Çamuroğlu ile Çankaya’da bir kıraathanede yaptığımız ve konusu bolca “memleket meselesi olan” sohbet geldi hatırıma. Çamuroğlu, İstanbul doğumludur. Ben tarihi nakış nakış işleyen romanlarından büyük zevk alır, bilgiler elde ederim.
Çamuroğlu, o gün Tunceli’deki tarihi değişimi hatırlatarak şöyle demişti:
“- Hasan Bey… 1974 Kıbrıs Harekâtı öncesi Tunceli’de bir kahvehanede siyah beyaz televizyonu seyrediyoruz. Kahve tıklım tıklım dolu. Türk uçakları Rum mevzilere dalış yaparken bütün kahve halkı ayağa kalkıp alkışlıyor. Türk milletinin, Türk askerinin zaferi ile göğüsler kabarıyor, gözler mutluluktan kocaman kocaman oluyor… Ne oldu da o gün bu duygularla dolu Tunceli halkı şimdi askerden rahatsız?”
Reha Çamuroğlu daha sonra AKP’den milletvekili seçildi. Alevi-Sünni kaynaşması için ne kadar gayret sarf ettiğini elimden geldiğince takip etmeye çalıştım. Lâkin Çamuroğlu Erdoğan’a bir türlü yaranamadı, ilk seçimlerde tasfiye edildi...
Hakikaten 1974’te Türk askerinin zaferini alkışlayan Tunceli’yi hangi parmaklar karıştırmış, hangi ihmaller, hangi gafletler Mehmetçik düşmanı haline getirmişti?
Sonra AKP iktidar oldu, o günden bu güne Sayın Kepekçi’nin tespit ettiği gibi oruç yemede nasıl bir artış oldu ise, Tunceli’nin terör örgütünün kucağına itilmesinde de çok hızlı bir artış oldu. Belediye Başkanlığı BDP’nin eline geçti, dağlar teröristlerin yuvası haline geldi... Yollarda güvenlik kalmadı, milletvekilleri dağa kaldırılmaya başlandı...
Erdoğan ve AKP üst yönetimi, biz her şeyi iyi yaptık demeyi sürdürüyor. Tamam da, siz her şeyi iyi yapıyorsunuz, peki niye her şey böyle kötüye gidiyor?
Niye?
“Bir daha vursa idi, nefesin nefesime!”
Foça’da askeri aracı geçişi sırasında meydana gelen patlamada şehit olan er Özkan Ateşli’nin yürek yakan hikâyesini okuyoruz. Özkan’ın Alper isminde 6 aylık Akay isminde 2 yaşındaki çocukları artık babasız büyüyecek.
Özkan, Bayram iznine gelecekti, çocuklarını, anne babasını, sevgili eşini görecekti. Tam bu sırada Karacaoğlan’ın bir türküsü geliverdi aklımıza.
Nesine yar nesine
Ölürüm ben sesine
Bir daha vursa idi
Nefesim nefesine!
Şehidin cebinden 50 lira çıkmıştı. Annesi, “Telefonda çocuklarıyla konuştu” diyor. “Bana, ‘Anne çocuklarıma iyi bak’ dedi” diyor. “Sen kendine iyi bak, Allah’a emanet ol” dedim diyor. “Uçak biletini babası alıp gönderdi. Ben de 50 lira göndermiştim” diyor.
İşte o tek 50 lira çıktı cebinden.
Annesine demiş ki:
“- 50 lirayı harcamadım. Gelirken o para ile çocuklarıma elbise alacağım!”
Terör Bayramı beklemedi, Özkan’ı şehit etti. Nefesini çocuklarının, nefesini anne-babasını, nefesini yârinin nefesine vurmak nasip olmadı…
Ne diyelim?
Cennet’te nasip olur inşallah…
Ülkemizin son on yılının ibadet haritası çıkartıldığında her sene bir önceki seneye rahmet okutuyor diyor ve örnek veriyor:
“-Eskiden daha Ramazan ayı gelmeden toplumun bütününde hazırlıklar yapılırdı. Şimdi Ramazanın ne zaman başladığını dahi bilmeyen insanlar görmeye başladık. Çocuklar oruç tutar idi, şimdi büyüklerin dahi ekserisinin oruç tutmadığını görüyoruz Hane halkı geliri daha az olanlar ve taşrada yaşayanlar arasında oruç tutmayanlar parmakla gösterilirdi, şimdi buralarda bile oruç yeme doğal olarak görülüyor. Nasıl oldu da böyle bir sonuca ulaşıldı. AKP hükümeti 10 yılı aşkın zamandan beri tek başına iktidarda bulunuyor. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlıklar ve bürokrasi bu kadronun elinde şekillendi…”
Yani diyor ki Sayın Kepekçi…
“-Bu milleti ne yaptınız da dinden diyanetten soğuttunuz?”
Bu sorunun cevabını hep birlikte düşünmeliyiz. Lâkin Sayın Kepekçi’nin Medine’den Erdoğan’a yönelttiği bu sorunun cevabını ararken, 11 yıl önce Alevi Yazar Sayın Reha Çamuroğlu ile Çankaya’da bir kıraathanede yaptığımız ve konusu bolca “memleket meselesi olan” sohbet geldi hatırıma. Çamuroğlu, İstanbul doğumludur. Ben tarihi nakış nakış işleyen romanlarından büyük zevk alır, bilgiler elde ederim.
Çamuroğlu, o gün Tunceli’deki tarihi değişimi hatırlatarak şöyle demişti:
“- Hasan Bey… 1974 Kıbrıs Harekâtı öncesi Tunceli’de bir kahvehanede siyah beyaz televizyonu seyrediyoruz. Kahve tıklım tıklım dolu. Türk uçakları Rum mevzilere dalış yaparken bütün kahve halkı ayağa kalkıp alkışlıyor. Türk milletinin, Türk askerinin zaferi ile göğüsler kabarıyor, gözler mutluluktan kocaman kocaman oluyor… Ne oldu da o gün bu duygularla dolu Tunceli halkı şimdi askerden rahatsız?”
Reha Çamuroğlu daha sonra AKP’den milletvekili seçildi. Alevi-Sünni kaynaşması için ne kadar gayret sarf ettiğini elimden geldiğince takip etmeye çalıştım. Lâkin Çamuroğlu Erdoğan’a bir türlü yaranamadı, ilk seçimlerde tasfiye edildi...
Hakikaten 1974’te Türk askerinin zaferini alkışlayan Tunceli’yi hangi parmaklar karıştırmış, hangi ihmaller, hangi gafletler Mehmetçik düşmanı haline getirmişti?
Sonra AKP iktidar oldu, o günden bu güne Sayın Kepekçi’nin tespit ettiği gibi oruç yemede nasıl bir artış oldu ise, Tunceli’nin terör örgütünün kucağına itilmesinde de çok hızlı bir artış oldu. Belediye Başkanlığı BDP’nin eline geçti, dağlar teröristlerin yuvası haline geldi... Yollarda güvenlik kalmadı, milletvekilleri dağa kaldırılmaya başlandı...
Erdoğan ve AKP üst yönetimi, biz her şeyi iyi yaptık demeyi sürdürüyor. Tamam da, siz her şeyi iyi yapıyorsunuz, peki niye her şey böyle kötüye gidiyor?
Niye?
“Bir daha vursa idi, nefesin nefesime!”
Foça’da askeri aracı geçişi sırasında meydana gelen patlamada şehit olan er Özkan Ateşli’nin yürek yakan hikâyesini okuyoruz. Özkan’ın Alper isminde 6 aylık Akay isminde 2 yaşındaki çocukları artık babasız büyüyecek.
Özkan, Bayram iznine gelecekti, çocuklarını, anne babasını, sevgili eşini görecekti. Tam bu sırada Karacaoğlan’ın bir türküsü geliverdi aklımıza.
Nesine yar nesine
Ölürüm ben sesine
Bir daha vursa idi
Nefesim nefesine!
Şehidin cebinden 50 lira çıkmıştı. Annesi, “Telefonda çocuklarıyla konuştu” diyor. “Bana, ‘Anne çocuklarıma iyi bak’ dedi” diyor. “Sen kendine iyi bak, Allah’a emanet ol” dedim diyor. “Uçak biletini babası alıp gönderdi. Ben de 50 lira göndermiştim” diyor.
İşte o tek 50 lira çıktı cebinden.
Annesine demiş ki:
“- 50 lirayı harcamadım. Gelirken o para ile çocuklarıma elbise alacağım!”
Terör Bayramı beklemedi, Özkan’ı şehit etti. Nefesini çocuklarının, nefesini anne-babasını, nefesini yârinin nefesine vurmak nasip olmadı…
Ne diyelim?
Cennet’te nasip olur inşallah…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015