Bugünkü yazımda Alevi dünyasının Anadolu’daki tarihi hakkında bahsedecektim ancak ekranlarda Alevilik ve Alevi vatandaşların sosyal yaşamı üzerine tartışmalar almış başını götürmüştü. Ben de onları dinleyip sizlerle paylaşmak istedim.
Tarihçi - Yazar Reha Çamuroğlu’nun Alevi yaşantısının bu toplumdan ayrı ele alınması ve yaşanılmasını vurguladığını, hemen her konuda olduğu gibi CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün beye katıldığını fark ettim. Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun’nun her iktidar döneminde olduğu gibi, bu iktidar döneminde de nice tavizler verildiğini ama gelinen noktada Alevi vatandaşların hak ve hürriyetleri noktasında artık hiç umudu kalmadığını belirtti. Bu ifadeleri unutmayalım! Buradan kendisine bir günaydın demek isterim. Sohbet gitgide koyulaşmaya başladı ki; Sayın Miyase İlknur, Alevilerin hiç ibadet yapmadığını, kendine ait çeşitli tarzları olduğunu ve böyle kabul edilmesi gerektiğini vurguladı. Hemen peşinden de Alevi vatandaşlarımız gönderdiği e-postalarla kendilerinin namaz kıldıklarını ve ibadet ettiklerini vurguladılar. Bir de ne görelim Ramazan ayının vazgeçilmez yüzü ve yanık sesi Süleyman Ateş beyi de aralarına almışlar, sohbetlerine demli bir hava katmışlar… Neticede hiçbir çözüm üretemediler. Bunları anlatırken bile insan ne kadar yoruluyor…
Daha yakın dönem de hatırlarsınız, birileri Suriye’de yaşayan halkın çoğunun Alevi olduğunu, bunların Müslüman olmadığını ve hatta burayla savaşmanın caiz olduğunu öne sürmüşlerdi. Bazı akademisyenler ve halka yakın isimlerden de bozuk sesler çıkmıştı.
Şimdi daha iyi anlıyorum ki, iyi ki bu vatan üstünde yaşayan bir Prof. Dr. Haydar Baş var. Çünkü bunların ayrılık türkülerine karşılık, Ehl-i Beyt’in sesiyle Alevi’sinin de, Sünni’sinin de nasıl Müslüman olduğunu, bir ağacın nasıl benzer dalları olduğunu Hocamdan gördüm, gördük. Kendisinin konuşmalarından anladığım kadarıyla, Alevilik Hz. Ali’yi (KV) sevenler ise, İslam’ı aynı Hz. Ali (KV) gibi yaşamak ise o zaman onun gibi tüm ibadetlerini yerine getirmek değil midir? Buna kim hayır diyebilir. Çevremde gördüğüm Alevi vatandaşlarımız da, yukarıdaki bahsettiğim isimlere itiraz ediyorlar. Prof. Dr. Haydar Baş beyin bahsettiği üzere Hz. Ali (KV) gibi hayatı yaşamaya çalıştıklarını ve son zamanlarda bilmiyorlarsa bile öğrenmeye çalıştıklarını gördüm. Prof. Dr. Haydar Baş beyin Ehl-i Beyt Külliyatı bu yaşantının öğrenilmesine ışık olmuştur.
Bu gelinen sonuçla birlikte Prof. Dr. Haydar Baş beye çok şeyler borçlu olduğumuzu fark etmişsinizdir.
Ben hatırlıyorum da, Prof. Dr. Haydar Baş beyin ilk Ehl-i Beyt eseri çıktığı ve konferansların başladığı günden beri yukarıda bahsettiğim seslere medyada da çok yer verildi. Hayretlerimi gizleyemeyeceğim ama boşuna konuştukları kesin. Gelinen bu nokta da yaşanan sıkıntıları bile ifade edemiyorlar.
Bir önceki yazımda belirttiğim gibi, çözüm sadece Prof. Dr. Haydar Baş’tadır. Alevi kardeşim, bugüne kadar çok vakit kaybetmedik mi, umutlarınızı yitirmediniz mi? Hz. Mevlana’nın dediği gibi bu kapı umutsuzluk kapısı değil. Bu kapı çözümün tek adresi, bu kapıya gel, senin yerin burası…
Tarihçi - Yazar Reha Çamuroğlu’nun Alevi yaşantısının bu toplumdan ayrı ele alınması ve yaşanılmasını vurguladığını, hemen her konuda olduğu gibi CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün beye katıldığını fark ettim. Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun’nun her iktidar döneminde olduğu gibi, bu iktidar döneminde de nice tavizler verildiğini ama gelinen noktada Alevi vatandaşların hak ve hürriyetleri noktasında artık hiç umudu kalmadığını belirtti. Bu ifadeleri unutmayalım! Buradan kendisine bir günaydın demek isterim. Sohbet gitgide koyulaşmaya başladı ki; Sayın Miyase İlknur, Alevilerin hiç ibadet yapmadığını, kendine ait çeşitli tarzları olduğunu ve böyle kabul edilmesi gerektiğini vurguladı. Hemen peşinden de Alevi vatandaşlarımız gönderdiği e-postalarla kendilerinin namaz kıldıklarını ve ibadet ettiklerini vurguladılar. Bir de ne görelim Ramazan ayının vazgeçilmez yüzü ve yanık sesi Süleyman Ateş beyi de aralarına almışlar, sohbetlerine demli bir hava katmışlar… Neticede hiçbir çözüm üretemediler. Bunları anlatırken bile insan ne kadar yoruluyor…
Daha yakın dönem de hatırlarsınız, birileri Suriye’de yaşayan halkın çoğunun Alevi olduğunu, bunların Müslüman olmadığını ve hatta burayla savaşmanın caiz olduğunu öne sürmüşlerdi. Bazı akademisyenler ve halka yakın isimlerden de bozuk sesler çıkmıştı.
Şimdi daha iyi anlıyorum ki, iyi ki bu vatan üstünde yaşayan bir Prof. Dr. Haydar Baş var. Çünkü bunların ayrılık türkülerine karşılık, Ehl-i Beyt’in sesiyle Alevi’sinin de, Sünni’sinin de nasıl Müslüman olduğunu, bir ağacın nasıl benzer dalları olduğunu Hocamdan gördüm, gördük. Kendisinin konuşmalarından anladığım kadarıyla, Alevilik Hz. Ali’yi (KV) sevenler ise, İslam’ı aynı Hz. Ali (KV) gibi yaşamak ise o zaman onun gibi tüm ibadetlerini yerine getirmek değil midir? Buna kim hayır diyebilir. Çevremde gördüğüm Alevi vatandaşlarımız da, yukarıdaki bahsettiğim isimlere itiraz ediyorlar. Prof. Dr. Haydar Baş beyin bahsettiği üzere Hz. Ali (KV) gibi hayatı yaşamaya çalıştıklarını ve son zamanlarda bilmiyorlarsa bile öğrenmeye çalıştıklarını gördüm. Prof. Dr. Haydar Baş beyin Ehl-i Beyt Külliyatı bu yaşantının öğrenilmesine ışık olmuştur.
Bu gelinen sonuçla birlikte Prof. Dr. Haydar Baş beye çok şeyler borçlu olduğumuzu fark etmişsinizdir.
Ben hatırlıyorum da, Prof. Dr. Haydar Baş beyin ilk Ehl-i Beyt eseri çıktığı ve konferansların başladığı günden beri yukarıda bahsettiğim seslere medyada da çok yer verildi. Hayretlerimi gizleyemeyeceğim ama boşuna konuştukları kesin. Gelinen bu nokta da yaşanan sıkıntıları bile ifade edemiyorlar.
Bir önceki yazımda belirttiğim gibi, çözüm sadece Prof. Dr. Haydar Baş’tadır. Alevi kardeşim, bugüne kadar çok vakit kaybetmedik mi, umutlarınızı yitirmediniz mi? Hz. Mevlana’nın dediği gibi bu kapı umutsuzluk kapısı değil. Bu kapı çözümün tek adresi, bu kapıya gel, senin yerin burası…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Şirin / diğer yazıları
- Duvara Davos’ladılar / 03.02.2013
- Yalan hikaye / 29.01.2013
- Ekonomide küresel bunalım Türkiye’yi ‘es’ geçmiyor / 15.01.2013
- Sözünü tutma vakti geldi! / 08.01.2013
- Gerçek olmayan ekonomik büyüme / 26.12.2012
- Ekonomideki bataklık / 18.12.2012
- ABD, AB ve Türkiye: Gerçekler / 11.12.2012
- Haçlı gözlüğü / 04.12.2012
- Bir haftalık ekonomik tablo / 27.11.2012
- Muharrem ayı ve bize düşündürdükleri… / 20.11.2012
- Yalan hikaye / 29.01.2013
- Ekonomide küresel bunalım Türkiye’yi ‘es’ geçmiyor / 15.01.2013
- Sözünü tutma vakti geldi! / 08.01.2013
- Gerçek olmayan ekonomik büyüme / 26.12.2012
- Ekonomideki bataklık / 18.12.2012
- ABD, AB ve Türkiye: Gerçekler / 11.12.2012
- Haçlı gözlüğü / 04.12.2012
- Bir haftalık ekonomik tablo / 27.11.2012
- Muharrem ayı ve bize düşündürdükleri… / 20.11.2012