Bu yoğun gündemde Erdoğan yine bizi sarhoş etti, kafayı bulduk. Bakın! Rakıyı konuşuyor ve yazıyoruz. Birileri isyan ediyor, başkaları kibirleniyor, kendilerine göre iman tazeliyor. Neden? İçki yasaklanmış… Kardeşim! İçkinin yasaklandığı filan yok. Aldanmayın. Eğer tartışılan bu konuyu dini anlamda düşünüyor ve hükümete hak veriyorsanız büyük bir aldanma içerisindesiniz.Çünkü içki yasaklanmadı. Sadece satış saatlerine ayar çekildi. (Haşa) Allah’ın hükmünde, şu şu saatlerde için ve şu şu saatlerde satışını yapın, diye bir şey var mı? Hayır, asla. İçmeyeceksin. İçersen büyük günaha girersin. Samimi bir tövbeyle inşallah af olursun. İnkâr edersen kâfir olursun. Allah’ın hükümlerini dünyalık menfaatler için kullanırsan kâfirden beter olursun…Yani bu düzenlemenin din ile ilgisi yok. Öyle bir algı verilmek isteniyorsa kendilerine ve millete açıkça zulmediyorlar. Ya neyle ilgili? Katillerle (PKK ile) el sıkışmayı millet hazmedemedi. Suriye’deki Müslüman kanı, ülkemizin ellerine bulaştı. Reyhanlı çıkmazı.Kadim dostu ABD’nin bir anda herkes kendi işine postası artı İsrail ile sahne arkası dostluğun deşifre olması (ticaretin zirve yapması gibi) Erdoğan hükümetini zora soktu. Millet depreşmeye başladı. Haliyle milleti ayık bırakmamak lazım. En iyi yol ise sarhoş etmektir. Haliyle ver gazı… Mantık bu. Anlamayana bir örnek daha; Hani bu iktidar suç olan zinayı serbest bırakıp, kürtaja katliam demişti ya! İşte o cinsten.Sonra AKP’nin, iktidarları döneminde alkollü içecek satışları patlama yaptı. İlgili bakanlığın verileri bu yönde. Şimdi saat kotası ile ortaya çıkması kesin olan karaborsacılıktan kimler nemalanacak? Asıl tartışılması gereken budur?Malum bu sektörlerde (eroin, esrar, kara para, karaborsacılık, kaçak sigara ve yakıt gibi) PKK, kendine rakip tanımıyor… Hayat felsefeleri benziyor olabilir…Abraham Lincoln, ABD’nin 16. Başkanı. Tiyatro izlerken oyunun en komik anında, kahkahalar arasında suikast sonucu öldürülen bir Başkan. Bay google’ın verdiği bilgilere göre hayatı da ilginç. Tam İlyas Salman’ın canlandırdığı karakterlerden biri. Hiç gülmemiş, hep ezilmiş. Ama başkan olmuş…Yoksul bir ailenin çocuğu. 10 yaşında annesi ve kız kardeşini kaybetmiş. Aç kalmış. Tarlalarda çalışmış, bakkallarda çıraklık yapmış. Ama okumayı hiç bırakmamış. Mum ışığında bile okumuş. 20’li yaşlardan sora birkaç kez işsiz kalmış. 25 yaşında 3çocuğunu birden kaybetmiş. Bir ara akıl dengesini kaybetmiş. Kongre, eyalet, senato ve başkanlık seçimlerini kaybetmiş ve nihayetinde 52 yaşında başkan seçilmiş. Sonuç malum; Tiyatroda gülerken öldürülmüş... Abdullah Gül, Kayserili tanınmış bir ailenin çocuğu. Biyografisinde öyle açlık, çıraklık, kalfalık vs. gibi hikâyeler yok. Lisansını İngiltere’de yapmış. Bankalarda ekonomistlik, AB parlamenterler üyeliği gibi görevlerde bulunmuş, Erbakan’la siyasi yükselişine başlayıp, genel başkan yardımcılığı, bakanlık, hükümet sözcülüğü yapmış.Erdoğan’dan önce emanetçi başbakan, Erdoğan’dan sonra dışişleri bakanlığı ve nihayetinde cumhurbaşkanlığına seçilmiş bir devlet büyüğümüz. Evli ve üç çocuk babası. Hayrunnisa Hanım, eşiyle (Abdullah Gül) birlikte Lincoln’ü izlemişler. Bayan Gül, kendilerini Lincoln ailesine benzeterek diyor ki; “O kadar çok benzerlikler hissettim ki, izlerken insan duygulanıyor. Bütün ülkeler aynı süreçlerden, aynı tecrübelerden geçiyor, aynı şeyleri belirli zamanlarda yaşıyor, diye düşünüyorsunuz. Bazı sahneler vardı Lincoln eşiyle olan, kendimi koydum yerine. Ben de onun yaşadıklarının benzerlerini yaşadım…”Biyografilerde ben bir benzerlik göremedim. Ama bir anda geçen yıl kulak rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılan ve 30 Ağustos kutlamalarına katılamayan Sayın Gül aklıma geldi. Sayın Gül’ün hasta yatağının başucunda Bush’un yazdığı ‘Decision Points’...(Dönüm Noktaları) ve başkanlık dönemini anlattığı kitabı duruyordu. Demek ki! Benzerlik var. Ama biyografiyle ilgili değil, yaşam felsefesiyle, tarzı ve hayranlıkla ilgili…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025