Başbakan Erdoğan'ın başörtüsü ile ilgili olarak AHİM'in aldığı karar doğruluğunda yasal çerçevede gereğinin yapılacağını açıklaması ile "başörtüsü" defteri kapandı. Kur'an kursları ile ilgili olarak zaten defter kapanmıştı. Şu an vatandaşımızı bir kısmı yasal güvenceden yoksun tıpkı 1940'lı yıllarındaki gibi "kaç- göç" yöntemi ile çocuklarınıza Kur'an dersi vermeye çalışıyor. Ancak iktidarın şu anki psikolojisinden anlaşılıyor ki bu konuda da zoru görünce tırsacak, vatandaştan yana değil yasaktan yana pozisyonunu alacaktır.
İmam-hatip liselerini fiilen kapanma noktasına getiren sınav eşitsizliği konusunda da iktidar geri adım atmış bulunuyor. Başbakan milleti şaşırtmaya devam ediyor. Bir daha YÖK'le bu konuda tartışmaya girmeyeceklerini, milletin bunu hak etmediğini milletin gözünün içine baka baka ifade ediyor. Başbakan Erdoğan bir yandan başörtü yasağını savunuyor, bir yandan çocuklara Kur'an eğitimin verileceği imkandan mahrum ediyor, bir yandan da imam hatiplilerin haklarına sahip çıkmıyor.
Diğer yandan seçim meydanlarında çözüm vaadetmemiş gibi tüm bunların faturasını millete kesiyor.
Velilerin meslek liselerine sahip çıkmadığını iddia eden Başbakan kendilerini bir daha bedel ödemeyi göze alamayacaklarını, milletin de bedel ödemekten kaçtığını, millet bu konuda adım atıp olgunlaşacağı ana kadar bu konuya sahip çıkmayacaklarını söylüyor.
Böylece milletin sorunlarını çözme vaadiyle gelip yüzüne gözüne bulaştırdığında da milleti suçlayan Başbakan olarak tarihe geçiyor. Seçim meydanlarında "O kimsesizlerin kimsesi, sessiz yığınların sesi olacağım"diyen Erdoğan zoru görünce, milletin niçin ses çıkarmadığından, niçin bedel ödemediğinden şikayet ediyor. Düpedüz kendisini Anayasayı değiştirecek çoğunlukla iktidar eden millete teşekkür edeceğine fırça atıyor.
Yasalar sokakta değil Meclis'te çıkar. Millet kendi sorunlarını doğrudan çözecek idiyse Meclis'e, hükümete, Başbakan'a ne gerek var.
Başbakan milletin yeterince bedel ödemediğinden dem vuruyor. Güya kendilerinin bedel ödediğini iddia ediyor. Oysa tam aksine milletimiz 97 yılından beri bedel ödüyor. En dindar geçinen kadroları iktidar ediyor. Onlarda değişim deyip yeniden iktidar koltuğuna otururken, millet ekonomik krizlerle temel haklarından mahkum edilerek bedeller ödüyor. "Ürkek değil, Erkeğiz" diyenlere bel bağlıyor. Aynı ihanete uğruyor. "Biz değiştik, germeden çözeceğiz, sabırlı olun, mutabakatla AB üzerinde çözeceğiz" diyen AKP'ye ümitle sarılıyor, iki yılın sonunda değil sorunların çözümlenmesi dayak yemediği kalıyor. AKP toplumun olgunlaşmasını beklediklerinden dem vuruyor. Harıl harıl kilise evleri açarak, azınlık takip kurallarını lağvederek, misyonerlik faaliyetlerine teşvik ederek kiliselere mülkler tahsis ederek, dinlerrası diyalog faaliyetleri ile en dindar insanları papazların koynuna iterek, liselerde papazlar ve hahamlar eliyle mi toplumu olgunlaştıracak? Hala AKP'den milletin değerlerine sahip çıkacağını bekleyen milletimiz, bu çıplak hadiseleri gördükten sonra sorumludur.
İmam-hatip liselerini fiilen kapanma noktasına getiren sınav eşitsizliği konusunda da iktidar geri adım atmış bulunuyor. Başbakan milleti şaşırtmaya devam ediyor. Bir daha YÖK'le bu konuda tartışmaya girmeyeceklerini, milletin bunu hak etmediğini milletin gözünün içine baka baka ifade ediyor. Başbakan Erdoğan bir yandan başörtü yasağını savunuyor, bir yandan çocuklara Kur'an eğitimin verileceği imkandan mahrum ediyor, bir yandan da imam hatiplilerin haklarına sahip çıkmıyor.
Diğer yandan seçim meydanlarında çözüm vaadetmemiş gibi tüm bunların faturasını millete kesiyor.
Velilerin meslek liselerine sahip çıkmadığını iddia eden Başbakan kendilerini bir daha bedel ödemeyi göze alamayacaklarını, milletin de bedel ödemekten kaçtığını, millet bu konuda adım atıp olgunlaşacağı ana kadar bu konuya sahip çıkmayacaklarını söylüyor.
Böylece milletin sorunlarını çözme vaadiyle gelip yüzüne gözüne bulaştırdığında da milleti suçlayan Başbakan olarak tarihe geçiyor. Seçim meydanlarında "O kimsesizlerin kimsesi, sessiz yığınların sesi olacağım"diyen Erdoğan zoru görünce, milletin niçin ses çıkarmadığından, niçin bedel ödemediğinden şikayet ediyor. Düpedüz kendisini Anayasayı değiştirecek çoğunlukla iktidar eden millete teşekkür edeceğine fırça atıyor.
Yasalar sokakta değil Meclis'te çıkar. Millet kendi sorunlarını doğrudan çözecek idiyse Meclis'e, hükümete, Başbakan'a ne gerek var.
Başbakan milletin yeterince bedel ödemediğinden dem vuruyor. Güya kendilerinin bedel ödediğini iddia ediyor. Oysa tam aksine milletimiz 97 yılından beri bedel ödüyor. En dindar geçinen kadroları iktidar ediyor. Onlarda değişim deyip yeniden iktidar koltuğuna otururken, millet ekonomik krizlerle temel haklarından mahkum edilerek bedeller ödüyor. "Ürkek değil, Erkeğiz" diyenlere bel bağlıyor. Aynı ihanete uğruyor. "Biz değiştik, germeden çözeceğiz, sabırlı olun, mutabakatla AB üzerinde çözeceğiz" diyen AKP'ye ümitle sarılıyor, iki yılın sonunda değil sorunların çözümlenmesi dayak yemediği kalıyor. AKP toplumun olgunlaşmasını beklediklerinden dem vuruyor. Harıl harıl kilise evleri açarak, azınlık takip kurallarını lağvederek, misyonerlik faaliyetlerine teşvik ederek kiliselere mülkler tahsis ederek, dinlerrası diyalog faaliyetleri ile en dindar insanları papazların koynuna iterek, liselerde papazlar ve hahamlar eliyle mi toplumu olgunlaştıracak? Hala AKP'den milletin değerlerine sahip çıkacağını bekleyen milletimiz, bu çıplak hadiseleri gördükten sonra sorumludur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014