Uçağımız doğunun serhat şehri Van'a doğru gölün masmavi durgun suları üzerinden süzülüp havalimanına inmişti. İsminin Tamara olduğunu öğrendiğim bir yolcu Van'da uluslararası bir açılış yapılacağını, Van'ın havadan görüntüsünün iç açıcı olmadığını söylüyordu. Devamında bütün Van evlerinin dış cephesinin boyanması gerektiğini anlatıyordu. İlgimi çekmişti bu açılış neyin nesiydi ki, bu kadar sorun varken bu makyaj isteği nereden kaynaklanmıştı? Acaba şehir kime pazarlanmak isteniyordu. İlk işim bu konuda araştırma yapmak oldu. İlginç olduğu kadar tehlikeli gelişmeler olduğunu öğrendim.Nisan ayında Akdamar Manastırı'nın açılışı yapılacak. Burası Ermeni krallığının saray kilisesidir. Kilise olmanın ötesinde, siyasi bir misyon taşımaktadır. Bu kilise 1915 yılında Ermenilerin Van'ı terk etmesiyle işlevini kaybetmişti. Kimliği açık olan Ermenilerin Van'da kalmayışı ihtiyacında da ortadan kalkmasına sebep olmuştu. Bu tarihten sonra Akdamar resmi olarak ibadethane olmaktan çıkmış, kültür varlığı haline dönüşmüştü. 19. yüzyılın sonlarında bölgede ortaya çıkan Ermeni isyanlarında Muş- Arak ve Van - Yedi Kilisesi (Varak Vank) gibi Ermeni dini merkezlerinin isyanlarda önemli roller üstlendiği bilinmektedir. Özellikle Arak Manastırında bir grup komitacı ile birlikte saklanan Antranik'in bu manastırda Osmanlı askerlerini katlettiği vesikalarıyla sabittir (Geniş bilgi için bkz.: Haluk Selvi, "Hangi Antranik", İkibinyirmiüç-2023, 12, Ankara, 2002, 30-35). Dikkat edilmesi gereken bu kiliselerin Katagikosluk merkezi olan Akdamar kilisesine bağlı olduğudur.Birinci Dünya Savaşı yıllarında geri çekilen Ruslardan elde edilen silahlarla Van gölü havzasında akıl almaz işkencelerle katliamlar yapan Ermeniler, unutulmaz acılar bırakmışlardır. Bunlardan bir tanesi 50 000 civarında insanın yaşadığı bu günkü kale ve civarındaki eski Van şehrini tamamen dinamitleyerek yok etmeleridir. Bugünkü Van şehri sonradan kurulmuştur. Osmanlının eyalet merkezi olan eski Van'ın kazı ve restorasyon çalışmalarıyla ayağa kaldırılması, kültürel varlık olarak yeniden kazanılması ve Ermeni soykırım iddialarının yeniden gündeme getirildiği günümüzde, dünya kamuoyunun dikkatine sunulması gerekirken bu konu niçin görmezlikten gelinmektedir? Bu bölgedeki bilimsel çalışmalar için gereken cüzi miktarlardaki ödenekler buradan esirgenirken, Akdamar Kilisesinin restorasyonu için 2 milyon 600 bin YTL harcanmıştır. Üstelik Van ve civarında resmi kayıtlara göre Ermeni bulunmamasına rağmen. Bu arada bölge halkının büyük bir fakr-ü zaruret içinde yaşadığını, işsizliğin kol gezdiğini de belirtmekte fayda vardır.Akdamar Manastırı'nın bu kadar masraf yapılarak ve niçin bu zaman diliminde restore edildiği sorusu zihinleri meşgul etmektedir. Bu soruların cevabını hükümet tarafından açıklanan kilisenin açılış tarihi ortaya koymaktadır. Bakanlık açılış tarihi olarak 24 Nisanı açıkladı. 24 Nisan'ın diaspora tarafından 'Ermeni soykırımını anma günü' olarak kabul edildiğini hatırlatırsak, hükümetin esas maksadı anlaşılacaktır. Ermeni Kraliyet Kilisesi, Ermeni soykırımını anma gününde açılarak bir taraflara mesaj verilecekti. Gelen yoğun eleştirilerden sonra hükümet açılış tarihini değiştirmek zorunda kalır. Bu defa yeni bir tarih açıklanır. Bu tarih ise 11 Nisan'dır. Hrant Dink yazdığı bir makalede, 11 Nisan'ı 'tarihin cilvesi' olarak değerlendirerek şunları yazmıştı. "1915'in 11 Nisanı'yla, bugünün 24 Nisanı aynı takvime ve aynı güne denk düşüyor. Zaten 24 Nisan Ermeni literatürüne sonradan, yeni takvimle geçmiş bir tarih. O tarihin aslı diğer bir deyişle Ermeni aydınlarının ve önderlerinin toplatılıp bilinmezliğe gönderilişlerinin tarihi aslında 11 Nisan 1915". Burada akla gelen soru şu: Hükümet yetkilileri mi Ermeni kültürünü çok iyi biliyor, yoksa bu kültürün sahipleri mi hükümete talimat veriyor ki tarih değiştirilse de günün anlamı değişmiyor. Suçüstü yakalanan hükümet bu tarihi de değiştirmek zorunda kalır. AKP hükümeti ne yapmaya çalışmaktadır?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025