Ümeyyeoğullarının, Emevi hanedanının, akla ziyan entrikalar çevirerek Ümmet-i Muhammed'in başına tebelleş olduğu yıllardan itibaren, kendi saltanatları için işledikleri ve ilerde işleyecekleri cürümler için, sürekli kılıflar hazırlanmış ve bunun için de Yüce İslam'ın kutsalları kullanılmıştır.
Çalınan ve ilerde çalınacak olan tüm minareler için kılıf, ne yazık ki, sürekli İslam kumaşından dikilmiştir.
Bilindiği gibi, tarih boyunca tepe tepe kullandıkları kavramların başında 'kader' gelmektedir.
Muaviye'nin, iş başında olduğu yıllar boyunca, yönettiği coğrafyalarda halkı sıkboğaz ederek boca ettiği kaynakları, hem şatafatlı ve debdebeli hayatı için hem de bu saltanatının devamı için nasıl fütursuzca harcadığı dillere destandır.
Biriktirdiği hesapsız serveti, halkın hakkı olan kaynakları, bir yandan şahsi konforu için su gibi harcarken diğer yandan da, vahyin merkezi olan Peygamber soyunu, Peygamberin Ehl-i Beyt'ini, en hafif ifadesi ile karalamak ve halkın gözünden düşürmek için kullanmıştır.
Muaviye'nin, Ümmet-i Muhammed'e yaptığı kötülüklerin en son halkası ise, hiç de ehliyeti ve liyakati olmayan oğlu Yezit'i iş başına getirerek onu, ümmetin başına bela etmiş olmasıdır.
Yezit'in iş başında kaldığı yaklaşık üç yıl boyunca, başta Kerbela faciası, Kerbela dehşeti olmak üzere, Medine'nin yağmalanması, Sahabe ailelerinin namuslarının kirletilmesinden, mübarek Kâbe'nin ateşe verilmesine kadar hangi cinayetlerin, hangi şenaetlerin işlendiği de dünyanın malumudur.
Söz konusu ailenin saltanat süreleri boyunca, hem şahsi yaşamlarında hem de devlet yönetiminde sergiledikleri açık açık cürümler, cinayetler ve mutlak yanlışlar, İslam'ın ilkeleri ve ölçüleri tersyüz edilerek meşrulaştırılmış, yumuşatılmış ve normalleştirilmiştir.
Sözünü ettiğimiz bu yumuşatma, bu normalleştirme faaliyetleri o kadar ustalıkla yapılmış ve kitaplara yerleştirilmiş ki, aradan geçen on dört asırlık zamana rağmen konunun uzmanları korkarak eleştirmektedirler.
Orta yerde, adı yok ama kendi var olan, ağır bir ambargo ile karşı karşıyayız.
Düşünsenize, Kerbela hadisesinin tartışılacak, anlaşılmayacak nesi var ortada?
Zalim apaçık ortada, zulüm gezegenden dışarı taşmış, zulme ve katliama muhatap kılınan aile, Peygamberin ailesi, torunları, evlad u iyali, ama hâlâ bir takım çevreler, katilleri haklı çıkarmak için kırk dereden su getirme gayretindeler.
Adı konulmamış, yeterince tanımlanmamış ama Demokles'in kılıcı gibi tepemizde sallanan çok ağır bir ambargo hâlâ devam ediyor.
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025