ARKA PLAN / Hüseyin KİBARO?LU
30 Ağustos Zafer Bayramı'nı büyük bir coşkuyla kutladık.
Ordusu, milleti ve devleti ile bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu bütünlüğü sayesinde tarih boyunca tüm badireleri aşmasını bilmiştir.
80. yılını kutladığımız Zafer Bayramı'nda, bazı özel TV kanallarında, törenlerin neden askerî kanada mal edilmek istendiği, bu tür zaferlerin özellikle ordu tarafından sahiplenilmeye çalışıldığı gibi çatlak sesler yükseldi.
AB'nin, kabul ettiğimiz son uyum paketini de yeterli görmeyerek, sıra şimdi "ordu"da mesajını verdiği bir dönemde, bu TV kanallarında TSK için aynı yönde yayınların yer alması manidardır.
Bilindiği gibi 3 Ağustos'un hemen ardından yapılan değişikliklerin yeterli olmadığı ve TSK'nin siyasi kararlardaki yerinin azaltılmasının şart olduğu şeklinde AB'den beyanlar gelmeye başlamıştı.
TSK'ni devreden çıkarmayı planlayan bu sistemli projede öncelikle Türkiye'nin "Uluslararası Ceza Mahkemesi"ne üye olması yönünde telkinler vardır.
Bu mahkemenin yargılama hakkını kabul etmek, Türk askerinin milli menfaatleri uğruna Güneydoğu'da yıllardır verdiği mücadeleyi yargılamanın önünü açmaktır.
Yaptıkları "insanlık suçu" olarak değerlendirilerek askerimiz yargılanabilecektir.
İnsan haklarına aykırı şekilde hareket ettiklerinin karara bağlanması halinde ise Türk askeri haklı davasında suçlu konumuna düşecektir.
AB'nin Türkiye üzerindeki parçalamaya dayalı sinsi planları malûmdur.
Bunlar önünde Türk milletinin tek güvencesi ise TSK'dir.
Ordusu olmayan bir millet, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle "Hadım olmuş erkek gibidir".
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün teminatı bu ordudur.
AB ise bu gerçeğin bizden daha iyi farkındadır.
Bu sebeple çeşitli dayatmalarla TSK'nin bir şekilde etkisiz hale getirilmesine; daha sonra da tasfiyesine uğraşmaktadır.
"Orduyu küçültün" söylemleri de bu maksat içindir.
Mevcudiyetimizin ve yarınımızın teminatı ordumuzun, tarihte gösterdiği kahramanlıklarla gurur duyup zafer yıldönümlerinde boy göstermesi elbette tabiîdir.
Bu hadise dosta güven verir; düşmana ise gözdağı...
Bazı çevrelerin TSK'nin bu tür yaklaşımlarından rahatsız olması, farklı güçlerle gaye birlikteliklerinde olduğu izlenimini vermektedir.
Zira, Türk milletinin ordusundan yana bir sıkıntısı yoktur.
Tam aksine her zemin ve zamanda ona destek olmuş bu millet, bugün de topyekün onun yanındadır.
Bu nedenle AB'nin ordumuzu tasfiyeye yönelik bu girişimlerini boşa çıkartmak da bu millete düşmektedir.
30 Ağustos Zafer Bayramı'nı büyük bir coşkuyla kutladık.
Ordusu, milleti ve devleti ile bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu bütünlüğü sayesinde tarih boyunca tüm badireleri aşmasını bilmiştir.
80. yılını kutladığımız Zafer Bayramı'nda, bazı özel TV kanallarında, törenlerin neden askerî kanada mal edilmek istendiği, bu tür zaferlerin özellikle ordu tarafından sahiplenilmeye çalışıldığı gibi çatlak sesler yükseldi.
AB'nin, kabul ettiğimiz son uyum paketini de yeterli görmeyerek, sıra şimdi "ordu"da mesajını verdiği bir dönemde, bu TV kanallarında TSK için aynı yönde yayınların yer alması manidardır.
Bilindiği gibi 3 Ağustos'un hemen ardından yapılan değişikliklerin yeterli olmadığı ve TSK'nin siyasi kararlardaki yerinin azaltılmasının şart olduğu şeklinde AB'den beyanlar gelmeye başlamıştı.
TSK'ni devreden çıkarmayı planlayan bu sistemli projede öncelikle Türkiye'nin "Uluslararası Ceza Mahkemesi"ne üye olması yönünde telkinler vardır.
Bu mahkemenin yargılama hakkını kabul etmek, Türk askerinin milli menfaatleri uğruna Güneydoğu'da yıllardır verdiği mücadeleyi yargılamanın önünü açmaktır.
Yaptıkları "insanlık suçu" olarak değerlendirilerek askerimiz yargılanabilecektir.
İnsan haklarına aykırı şekilde hareket ettiklerinin karara bağlanması halinde ise Türk askeri haklı davasında suçlu konumuna düşecektir.
AB'nin Türkiye üzerindeki parçalamaya dayalı sinsi planları malûmdur.
Bunlar önünde Türk milletinin tek güvencesi ise TSK'dir.
Ordusu olmayan bir millet, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle "Hadım olmuş erkek gibidir".
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün teminatı bu ordudur.
AB ise bu gerçeğin bizden daha iyi farkındadır.
Bu sebeple çeşitli dayatmalarla TSK'nin bir şekilde etkisiz hale getirilmesine; daha sonra da tasfiyesine uğraşmaktadır.
"Orduyu küçültün" söylemleri de bu maksat içindir.
Mevcudiyetimizin ve yarınımızın teminatı ordumuzun, tarihte gösterdiği kahramanlıklarla gurur duyup zafer yıldönümlerinde boy göstermesi elbette tabiîdir.
Bu hadise dosta güven verir; düşmana ise gözdağı...
Bazı çevrelerin TSK'nin bu tür yaklaşımlarından rahatsız olması, farklı güçlerle gaye birlikteliklerinde olduğu izlenimini vermektedir.
Zira, Türk milletinin ordusundan yana bir sıkıntısı yoktur.
Tam aksine her zemin ve zamanda ona destek olmuş bu millet, bugün de topyekün onun yanındadır.
Bu nedenle AB'nin ordumuzu tasfiyeye yönelik bu girişimlerini boşa çıkartmak da bu millete düşmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.