Şaşırdınız değil mi?
Ben de şaşırdım, gideceğime değil, gideceğim diye yazdığıma şaşırdım.
Hatta, heyecanlandım.
Çünkü ben, "ne hikmetse?" Batı dünyasına gitmek için şimdiye dek yaptığım vize başvurularıma hep red cevabı aldım.
Ben de bundan sonra "başvurma" yerine başka bir şey yapacağım.
En son Hollanda'ya gideyim diye düşündüm.
Ne de olsa bizim Konya büyüklüğünde bir yer.
Yani bir mek'ad/oturak kadar bir mekan sizin anlayacağınız.
Aman siz siz olun mek'ad kelimesini başka türlü okumayın.
Okuyup da çok iyi seyreden(!) AB yolculuğumuza çomak sokmayın.
Peki Hollanda'ya vize alamayan ben, nasıl gideceğim ABD'ye?
"Diyalog vizesi" almadan,
'Abant Platformu'na kaydolmadan,
"Dinler Tarihi" üzerinde mastır yapmadan,
Çarpmadan, bölmeden, çıkartıp toplamadan, yani dört işlemsiz nasıl gideceğim ABD'ye?
İşte meselenin püf noktası, ya da zurnanın zırt, mızrağın gıcırt dediği yer burası.
Beni ABD'ye gitmeye mecbur eden sayın Mustafa Sarıgül.
Ne olduysa kendileri ABD'ye yaptığı iki haftalık geziden sonra oldu.
Aslında siyaset tarihimiz "ABD gezisi" sonrası şöhret olmuş kişilerle dolu.
Alın size Süleyman Demirel.
60'lı yıllarda bir mühendis olarak çalıştığı Morisson firmasından, hem de GAP projesini hayata geçirmek için Morisson Süleyman lakabıyla (bu lakabı kendisine dönemin solcuları takmışmış) ülkeye dönen O.
İsrail'in GAP üzerinde büyük hesaplar yapması Morisson Süleyman'ın günahı mı?
Hatırlarsınız şu vecizeyi; "sapgayı gaptırımmm, ama GAP'ı gaptırmammm."
Ve hali hazır Başbakanımız, ailenin yarısı zaten ABD'de olması hasebiyle, Kasımpaşa'ya gider gibi ABD'ye gitmesi normaldir.
İnancımızda "sila-i rahim" çok önemlidir.
"Hocaefendi" de ABD'de ikamet ediyor.
Hem de Türk emniyetinden bir komiserin koruma ve kollaması altında.
Ne ilginç bir hal, yıkmakla itham edildiğiniz, yıkıp yerine şeriat getireceğiniz ve bunun için suçlu ilan edildiğiniz bir devlet sizi, maaşını verdiği komiserle koruyor.
Aynı devletin Başkonsolosu sizi Vatikan'da havaalanında karşılıyor, aynı devletin Cumhurbaşkanının selamını bir başka ruhani devlet başkanına ulaştırmada siz aracı oluyorsunuz.
Üstüste sorular soru içinde...
Sayın Sarıgül, ABD gezisinden döner dönmez "eskiler" gibi daldı meydanlara.
"Atatürk gibi Sivas'tan başlamayı uygun görmüş."
Yalnız burada bir fark var, Atatürk, ülkenin bağımsızlığı için, manda olmaktan kurtulup tam bağımsız olması için Sivas'tan başlamıştı.
Ve de ABD'den dönmeden.
Şu anda ülke tam bir işgal hali yaşarken, hem de bu işgalin başını ABD ve topyekün Batı dünyası planlayıp uygulamaya koyarken, ABD gezisinden dönüp Sivas'tan başlamak biraz çilişik olmuyor mu?
En azından tuhaf.
Sarıgül Sivas konuşmasında, bol bol "Allah", "yallah", "bismillah" "maşallah", "hadi yallah" kavramlarını kullandı durdu.
Sayın Sarıgül'ün dine olan düşkünlüğü müseccel.
Şöyle ki;
1935-45 yılları arası Türkiye'de bir Papa yaşamıştı. 23. Papa Jone, ya da nam-ı diğer Angelo Roncalli. Araştırmacı-yazar Aytunç Altındal'ın ifadeleriyle "usta bir istihbaratçı" olan 23. Jone'nin faaliyetlerini yürüttüğü Şişli'deki sokağa adı verildi; "Angelo Roncalli Sokağı." Böylesi çok mahir bir din adamına bu alicenaplığı yapan kim? Sayın Sarıgül.
Gereksiz ama son bir not daha yazayım.
Diyor ki Altındal;
Türkiye'deki görevi bitince Vatikan'a Papa olan 23. Jone'yi (Angelo Roncalli) ilk kutlamaya giden, Türkiye'deyken çok samimi dostluk kurduğu Celal Bayar (Siz Papa'yı ilk ziyaret eden Fethullah Gülen ve iadeyi ziyaret beklemeden iki kez ziyaret edip, içeriğini hala öğrenemediğimiz bir sözleşme imzalayan eski Diyanet İşleri Başkanı M. Nuri Yılmaz olduğunu zannedin).
Bu Celal Bayar 60 ihtilalinde idama mahkûm olunca, Papa Jone Türkiye'ye bir "adam" göndererek Celal Bayar'ı idamdan kurtarmıştı.
(Biz de yıllarca yaş haddi hikayesi ile avutulmuştuk, hatırlarsanız).
Bütün bu bilgiler Sayın Altındal'a ait.
Bu konuyu, "Her İşin bir izahı her hüznün bir mizahı war" isimli ikinci kitabımda da farklı bir muhtevada ele almıştım. (s. 258)
Başlığını da yazayım bari; "Ballar ve parmaklar, sapanlar ve tırmıklar."
Daha önce yazmıştım, yine yazayım;
"Beni bu Beyoğlu-Şişli-Kasımpaşa üçgeni acayip şaşırtıyor."
Ben de şaşırdım, gideceğime değil, gideceğim diye yazdığıma şaşırdım.
Hatta, heyecanlandım.
Çünkü ben, "ne hikmetse?" Batı dünyasına gitmek için şimdiye dek yaptığım vize başvurularıma hep red cevabı aldım.
Ben de bundan sonra "başvurma" yerine başka bir şey yapacağım.
En son Hollanda'ya gideyim diye düşündüm.
Ne de olsa bizim Konya büyüklüğünde bir yer.
Yani bir mek'ad/oturak kadar bir mekan sizin anlayacağınız.
Aman siz siz olun mek'ad kelimesini başka türlü okumayın.
Okuyup da çok iyi seyreden(!) AB yolculuğumuza çomak sokmayın.
Peki Hollanda'ya vize alamayan ben, nasıl gideceğim ABD'ye?
"Diyalog vizesi" almadan,
'Abant Platformu'na kaydolmadan,
"Dinler Tarihi" üzerinde mastır yapmadan,
Çarpmadan, bölmeden, çıkartıp toplamadan, yani dört işlemsiz nasıl gideceğim ABD'ye?
İşte meselenin püf noktası, ya da zurnanın zırt, mızrağın gıcırt dediği yer burası.
Beni ABD'ye gitmeye mecbur eden sayın Mustafa Sarıgül.
Ne olduysa kendileri ABD'ye yaptığı iki haftalık geziden sonra oldu.
Aslında siyaset tarihimiz "ABD gezisi" sonrası şöhret olmuş kişilerle dolu.
Alın size Süleyman Demirel.
60'lı yıllarda bir mühendis olarak çalıştığı Morisson firmasından, hem de GAP projesini hayata geçirmek için Morisson Süleyman lakabıyla (bu lakabı kendisine dönemin solcuları takmışmış) ülkeye dönen O.
İsrail'in GAP üzerinde büyük hesaplar yapması Morisson Süleyman'ın günahı mı?
Hatırlarsınız şu vecizeyi; "sapgayı gaptırımmm, ama GAP'ı gaptırmammm."
Ve hali hazır Başbakanımız, ailenin yarısı zaten ABD'de olması hasebiyle, Kasımpaşa'ya gider gibi ABD'ye gitmesi normaldir.
İnancımızda "sila-i rahim" çok önemlidir.
"Hocaefendi" de ABD'de ikamet ediyor.
Hem de Türk emniyetinden bir komiserin koruma ve kollaması altında.
Ne ilginç bir hal, yıkmakla itham edildiğiniz, yıkıp yerine şeriat getireceğiniz ve bunun için suçlu ilan edildiğiniz bir devlet sizi, maaşını verdiği komiserle koruyor.
Aynı devletin Başkonsolosu sizi Vatikan'da havaalanında karşılıyor, aynı devletin Cumhurbaşkanının selamını bir başka ruhani devlet başkanına ulaştırmada siz aracı oluyorsunuz.
Üstüste sorular soru içinde...
Sayın Sarıgül, ABD gezisinden döner dönmez "eskiler" gibi daldı meydanlara.
"Atatürk gibi Sivas'tan başlamayı uygun görmüş."
Yalnız burada bir fark var, Atatürk, ülkenin bağımsızlığı için, manda olmaktan kurtulup tam bağımsız olması için Sivas'tan başlamıştı.
Ve de ABD'den dönmeden.
Şu anda ülke tam bir işgal hali yaşarken, hem de bu işgalin başını ABD ve topyekün Batı dünyası planlayıp uygulamaya koyarken, ABD gezisinden dönüp Sivas'tan başlamak biraz çilişik olmuyor mu?
En azından tuhaf.
Sarıgül Sivas konuşmasında, bol bol "Allah", "yallah", "bismillah" "maşallah", "hadi yallah" kavramlarını kullandı durdu.
Sayın Sarıgül'ün dine olan düşkünlüğü müseccel.
Şöyle ki;
1935-45 yılları arası Türkiye'de bir Papa yaşamıştı. 23. Papa Jone, ya da nam-ı diğer Angelo Roncalli. Araştırmacı-yazar Aytunç Altındal'ın ifadeleriyle "usta bir istihbaratçı" olan 23. Jone'nin faaliyetlerini yürüttüğü Şişli'deki sokağa adı verildi; "Angelo Roncalli Sokağı." Böylesi çok mahir bir din adamına bu alicenaplığı yapan kim? Sayın Sarıgül.
Gereksiz ama son bir not daha yazayım.
Diyor ki Altındal;
Türkiye'deki görevi bitince Vatikan'a Papa olan 23. Jone'yi (Angelo Roncalli) ilk kutlamaya giden, Türkiye'deyken çok samimi dostluk kurduğu Celal Bayar (Siz Papa'yı ilk ziyaret eden Fethullah Gülen ve iadeyi ziyaret beklemeden iki kez ziyaret edip, içeriğini hala öğrenemediğimiz bir sözleşme imzalayan eski Diyanet İşleri Başkanı M. Nuri Yılmaz olduğunu zannedin).
Bu Celal Bayar 60 ihtilalinde idama mahkûm olunca, Papa Jone Türkiye'ye bir "adam" göndererek Celal Bayar'ı idamdan kurtarmıştı.
(Biz de yıllarca yaş haddi hikayesi ile avutulmuştuk, hatırlarsanız).
Bütün bu bilgiler Sayın Altındal'a ait.
Bu konuyu, "Her İşin bir izahı her hüznün bir mizahı war" isimli ikinci kitabımda da farklı bir muhtevada ele almıştım. (s. 258)
Başlığını da yazayım bari; "Ballar ve parmaklar, sapanlar ve tırmıklar."
Daha önce yazmıştım, yine yazayım;
"Beni bu Beyoğlu-Şişli-Kasımpaşa üçgeni acayip şaşırtıyor."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024