Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Irak'ta, Türkiye'nin hukukunu dikkate almadan atılan her adımın, bölgede yangının büyümesi dışında bir sonuç üretmeyeceği ve Irak'ta olumsuz gelişmelere vakit geç olmadan dur denilmelidir. Türkiye, akrabalık bağlarıyla bağlı olduğu coğrafyanın uzun yıllar boyunca devam edecek bir kargaşaya sevk edilmesine izin vermeyecektir" şeklinde beni şaşırtan okurları da şaşırttığını düşündüğüm kendisinden beklenmeyen bir çıkış ortaya koydu.
Başbakan Erdoğan konuşmasının ilerleyen bölümlerinde ise, "bölgeye demokrasi getirmek niyetiyle geldiklerini söyleyen güçler, bu antidemokratik emellere maalesef duyarsız kalmayı tercih etmişlerdir" diye açıklama yapmışlardır.
Bu açıklamalar kuşkusuz yaşanan gelişmelerin Türkiye'ye oluşturduğu tehdidin siyasi irade tarafından itiraf edilmesidir. Başbakan'ın bu açıklamalarına çoğunluk benim gibi şüpheyle yaklaşmaktadır.
Şüpheyle yaklaşıyorum. Neden mi?
İsrail Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert'in Temmuz ayında yaptığı Ankara ziyaretinde Recep Tayyip Erdoğan, AKP tabanının havasını almak kabilinden siyasi bir manevrayla randevu vermemişti. Hemen şakşakçılar işbaşı yapıp Başbakan'ı alkışlamaya başlamışlardı. Fakat bir süre sonra Ehud Olmert'in heybesini, AK hükümetinden doldurup ülkesine öyle gittiği anlaşıldı. Ehud Olmert AKP hükümetinden istediği bütün güvenceleri ve destekleri alarak ülkesine dönmüş.
Ehud Olmert'in ziyaretinin İsrail'in AKP hükümetinden GAP ile ilgili taleplerini içerdiğini anlaşıldı. "Türkiye'ye siyaset için değil, iş için geldim" şeklinde ziyaretinin amacını açıklamıştı Olmert. Neticede Olmert'in ziyareti, İsrail'i memnun eden bir "GAP güvencesi" almasıyla sonuçlanmış oldu. "Yine böyle bir siyasi manevra ile karşı karşıya olduğumuzu düşündüğüm için Başbakan'ın bu açıklamalarına şüphe ile yaklaşıyorum. Bu şüphelerimi okurun da paylaşacağını sanıyorum.
Şüphelerim konusunda yanıltılacak tek şey Başbakan'ın yaptığı bu açıklamalarının gereği olan adımları atmasıdır.
Şimdi de Türkiye ile El Kaide bağlantısı mı? Birkaç hafta önce sine-propaganda isimli makalemde ifade ettiğim önemli bir gelişmeyi geçtiğimiz Salı Akşam gazetesindeki köşesinde Güler Kömürcü de gündeme taşıdı. Güler Kömürcü yazısında belirttiği bir raporda deniliyor ki; "Türkiye'de İslamcı terör örgütü Hizbullah hızla büyüyor, Hizbullah'ın da El-Kaide ile bağlantısı olabilir, dikkat. Ne demek bu şimdi, El-Kaide ile ilintili ülkeler listesine mi sokulma hazırlığı yoksa! Eşzamanlı Amerikan kamuoyuna yönelik 'psikolojik herakat' başladı zaten, bakınız son ABD dizilerine".
Bu rapor ve Amerikan dizilerinde Türkler'e biçilen roller yapılanların yalnızca birkaçı. Bir süre önce hazırlanan CIA kaynaklı bir raporda da Türkiye bir Arap ülkesi olarak sayılmıştı. Pentagon kaynaklı bir çalışmada da Türkiye küreselleşmeyi tehdit eden ülkeler içerisinde sayılmıştı.
Bu gelişmeler ABD'nin Türkiye'yi çoktan kara listeye aldığını göstermektedir. Başını kuma gömenlere duyurulur... Türkiye Kendi celladını mı yetiştirecek?
Başka bir önemli gelişme de ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı Douglas Feith Türkiye ziyaretinde ilettiği talepler konusunda yaşanıyor. Eskiden daha üst düzeyde bu talepler gelirdi. Şimdi müsteşar düzeyinde ABD'liler gelip emirlerini sıralıyorlar.
Erdoğan hükümeti de söyleyeni değil onun ardındaki söyleteni düşünüp kayıtsız bir itaat sergilerse hiç şaşırmayın.
Douglas Feith'in istekleri arasında Irak ordusunun Türk askeri tarafından eğitilmesi var. Anlaşılan ABD Türkiye'ye "kendi celladını" yetiştirme fırsatını veriyor. Umarım bu istek kabul edilmez. Yoksa Türk askerini Irak'ta ABD'nin emrine vermenin ilk adımı bu mu olacak?
Başbakan Erdoğan konuşmasının ilerleyen bölümlerinde ise, "bölgeye demokrasi getirmek niyetiyle geldiklerini söyleyen güçler, bu antidemokratik emellere maalesef duyarsız kalmayı tercih etmişlerdir" diye açıklama yapmışlardır.
Bu açıklamalar kuşkusuz yaşanan gelişmelerin Türkiye'ye oluşturduğu tehdidin siyasi irade tarafından itiraf edilmesidir. Başbakan'ın bu açıklamalarına çoğunluk benim gibi şüpheyle yaklaşmaktadır.
Şüpheyle yaklaşıyorum. Neden mi?
İsrail Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert'in Temmuz ayında yaptığı Ankara ziyaretinde Recep Tayyip Erdoğan, AKP tabanının havasını almak kabilinden siyasi bir manevrayla randevu vermemişti. Hemen şakşakçılar işbaşı yapıp Başbakan'ı alkışlamaya başlamışlardı. Fakat bir süre sonra Ehud Olmert'in heybesini, AK hükümetinden doldurup ülkesine öyle gittiği anlaşıldı. Ehud Olmert AKP hükümetinden istediği bütün güvenceleri ve destekleri alarak ülkesine dönmüş.
Ehud Olmert'in ziyaretinin İsrail'in AKP hükümetinden GAP ile ilgili taleplerini içerdiğini anlaşıldı. "Türkiye'ye siyaset için değil, iş için geldim" şeklinde ziyaretinin amacını açıklamıştı Olmert. Neticede Olmert'in ziyareti, İsrail'i memnun eden bir "GAP güvencesi" almasıyla sonuçlanmış oldu. "Yine böyle bir siyasi manevra ile karşı karşıya olduğumuzu düşündüğüm için Başbakan'ın bu açıklamalarına şüphe ile yaklaşıyorum. Bu şüphelerimi okurun da paylaşacağını sanıyorum.
Şüphelerim konusunda yanıltılacak tek şey Başbakan'ın yaptığı bu açıklamalarının gereği olan adımları atmasıdır.
Şimdi de Türkiye ile El Kaide bağlantısı mı? Birkaç hafta önce sine-propaganda isimli makalemde ifade ettiğim önemli bir gelişmeyi geçtiğimiz Salı Akşam gazetesindeki köşesinde Güler Kömürcü de gündeme taşıdı. Güler Kömürcü yazısında belirttiği bir raporda deniliyor ki; "Türkiye'de İslamcı terör örgütü Hizbullah hızla büyüyor, Hizbullah'ın da El-Kaide ile bağlantısı olabilir, dikkat. Ne demek bu şimdi, El-Kaide ile ilintili ülkeler listesine mi sokulma hazırlığı yoksa! Eşzamanlı Amerikan kamuoyuna yönelik 'psikolojik herakat' başladı zaten, bakınız son ABD dizilerine".
Bu rapor ve Amerikan dizilerinde Türkler'e biçilen roller yapılanların yalnızca birkaçı. Bir süre önce hazırlanan CIA kaynaklı bir raporda da Türkiye bir Arap ülkesi olarak sayılmıştı. Pentagon kaynaklı bir çalışmada da Türkiye küreselleşmeyi tehdit eden ülkeler içerisinde sayılmıştı.
Bu gelişmeler ABD'nin Türkiye'yi çoktan kara listeye aldığını göstermektedir. Başını kuma gömenlere duyurulur... Türkiye Kendi celladını mı yetiştirecek?
Başka bir önemli gelişme de ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı Douglas Feith Türkiye ziyaretinde ilettiği talepler konusunda yaşanıyor. Eskiden daha üst düzeyde bu talepler gelirdi. Şimdi müsteşar düzeyinde ABD'liler gelip emirlerini sıralıyorlar.
Erdoğan hükümeti de söyleyeni değil onun ardındaki söyleteni düşünüp kayıtsız bir itaat sergilerse hiç şaşırmayın.
Douglas Feith'in istekleri arasında Irak ordusunun Türk askeri tarafından eğitilmesi var. Anlaşılan ABD Türkiye'ye "kendi celladını" yetiştirme fırsatını veriyor. Umarım bu istek kabul edilmez. Yoksa Türk askerini Irak'ta ABD'nin emrine vermenin ilk adımı bu mu olacak?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024