Irak konusunda Ankara'da enteresan dolaplar dönüyor.
Hükümet, gemi azıya aldı; Amerika'nın taleplerini tek başına kotarıyor.
Amerika ile yapılan "en stratejik mutabakattaki politik-askeri şart"tan Genelkurmay'ın haberi yokmuş.
8.5 milyar dolarlık faizli kredi karşılığında Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi ve de Kuzey Irak'a girmemesi şartlarını içeren anlaşma, Dubai'de dubaraya getiriliyor, imzalanıyor. Şartların yerine getirilip getirilmediğini ise, Amerikan Savunma Bakanlığı-Pentagon'un denetlemesine karar veriliyor.
Herkesin bunlardan haberi var? Genelkurmay'ımızın yok. Hilmi Özkök Paşa, Meclis resepsiyonunda "bunlardan haberdar olmadığını" açıklıyor; sair paşalar da kredi karşılığı dayatılan şartlardan rahatsızlık duyduklarını ifade ediyorlar.
Bu ne biçim Irak stratejisi diye sormayın; ABD yapılması gerekenleri söylüyor, hükümet icra ediyor, bu arada sorsak mı sormasak mı diye vakit kaybetmeye bile hâcet yok diye düşünülüyor.
Başbakan'a konu aktarılıp, yahu gerçekten Genelkurmay'ın bu işten haberi yok mu, diye sorulunca, "iletişimsizlik olmuş olabilir" diyor cevaben.
Böyle hassas bir dönemde şu iletişimliğe bakın? Siz, onu benim külahıma anlatın.
Başbakan, Genelkurmay'a Amerikan taktiği uyguluyor. Hükümet, orduya, aba altından "Kuzey Irak'ta başımıza çuval geçirildiğinde rahatsızlık mı izhar ettiniz ki, şimdi "sorulmadı" diye bu şartlardan rahatsızlık duyuyorsunuz? Hem şart dediğiniz şey, 8.5 milyar dolarlık bir kredi sağlıyor. Yani "8.5 milyar dolarlık bir ulusal çıkar" sözkonusu. Bunda rahatsızlık duyacak ne var?" mesajını veriyor.
Böylece hükümet, aynı zamanda "MGK'ya verilen AB hormonu"nun tutup tutmadığını test ediyor.
Bu arada Amerikan tezkeresi için Cumhurbaşkanı'nın da by-pass edilmesinin yolları aranıyor? Aslında aranmasına gerek yok. Çünkü Cumhurbaşkanı da "ulusal çıkarlar" gözetilerek ABD ile ortak aktivasyona girilmesi gerektiğinin altını çiziyor Meclis açılışında.
8.5 milyar dolarlık kredi var işte pakette.
8.5 milyar dolarlık "ulusal çıkar"dan daha somut bir çıkar mı var!
Bu arada hükümet, PKK/KADEK konusunda Amerika ile anlaştığının altını çiziyor. Ankara'da bir tek zil takıp oynamadıkları kaldı.
Ancak madalyonun öbür yüzünü gören yok.
Ankara'da hükümetle PKK/KADEK pazarlığına oturan Amerika, Kuzey Irak'ta PKK/KADEK'in başlarıyla buluşuyor, konuşuyor. Osman Öcalan, Amerikan askerlerinin gelişiyle bölgede rahatladık, kendimize geldik açıklaması yapıyor.
Dahası Amerikan kurmayları, 10-15 bin kişilik Peşmerge'ye Kuzey Irak'ta Rambo eğitimi veriyorlar. Bu, dışarıya sızan sayı ve program. İsrail'in eğittikleri ise cabası. Ankara'nın PKK/KADEK deyip Amerika ile pazarlığa oturduğu bu insanlar, yarın Rambo eğitimi verilmiş civa gibi Türkiye'nin karşısına çıkartılır yine bir Amerikan sürprizi yaparlarsa ne olacak? Türkiye, 30 bin insanını kaybettiği geçmiş oyunlardan hiç de ibret almadan, nasıl bu kadar Amerika'ya sırtını dayayabiliyor, güvenebiliyor; ben de bunu anlamıyorum.
Sanki hiç Türklüğümüz kalmamış, topyekün olmuşuz Amerikancı, olmuşuz Amerikalı? Amerikalılar bile W. Bush'a bu kadar destek vermiyorlar, bu derece güvenmiyorlar. Her neyse.
Olur mu efendim, öyle şey mi olur; bu kadar da komplocu olmamak lazım diyenler, müttefik oldukları ve kredi karşılığı askerimizi Irak çöllerine göndermek için anlaştıkları işgalci Amerika'nın sürpriz biçimde "askerimizin başına çuval geçirmesi"ne izah getirdiler mi? Böyle müttefiklik olmaz, dediler mi? Demediler.
Böyle hassas ve ateşli pazarlık sürecinde aynı Amerika'nın Savunma Bakanlığı'nın, F-16 savaş uçaklarımıza takılacak elektronik karşı tedbir sistem teknolojisinin Türk tarafına transfer edilmesine izin vermeyişinin izahını yapıyor mu Ankara'dakiler? 8.5 milyar dolarlık kredi şartlarının Türkiye tarafından yerine getirilip getirilmediğini denetleyecek olan Pentagon'un elektronik karşı tedbir sistemleri üreticisi BAE Systems North America şirketine bir mektup yazarak, başta bilgisayar yazılım kaynak kodları olmak üzere, "karıştırıcı algoritmaları'' ve "karıştırıcı yazılım kaynak kodları'' gibi kritik teknolojik bilgilerin Türk tarafına iletilmesine izin vermeyişine bir izah bulabiliyor mu Ankara? Yooo? O tarakta bezi yok Ankara'dakilerin.
Olup bitenlerin ışığı, başımıza geleceklerin komplo değil, bilakis gün gibi açık realiteler olduğunun gösteriyor.
Böyle bir süreçte Ankara'dakilerin Amerikancılıkta yarışmak ve Genelkurmayın da "bizim haberimiz yok" türünden "ikrar sukûtü"ne sığınmak lüksü yoktur.
8.5 milyar dolarlık güya "ulusal çıkar", beşbin yıllık bir ulusun istikbal ve istiklaline gölge düşürüyor. Aklımızı başımıza devşirelim.
Hükümet, gemi azıya aldı; Amerika'nın taleplerini tek başına kotarıyor.
Amerika ile yapılan "en stratejik mutabakattaki politik-askeri şart"tan Genelkurmay'ın haberi yokmuş.
8.5 milyar dolarlık faizli kredi karşılığında Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi ve de Kuzey Irak'a girmemesi şartlarını içeren anlaşma, Dubai'de dubaraya getiriliyor, imzalanıyor. Şartların yerine getirilip getirilmediğini ise, Amerikan Savunma Bakanlığı-Pentagon'un denetlemesine karar veriliyor.
Herkesin bunlardan haberi var? Genelkurmay'ımızın yok. Hilmi Özkök Paşa, Meclis resepsiyonunda "bunlardan haberdar olmadığını" açıklıyor; sair paşalar da kredi karşılığı dayatılan şartlardan rahatsızlık duyduklarını ifade ediyorlar.
Bu ne biçim Irak stratejisi diye sormayın; ABD yapılması gerekenleri söylüyor, hükümet icra ediyor, bu arada sorsak mı sormasak mı diye vakit kaybetmeye bile hâcet yok diye düşünülüyor.
Başbakan'a konu aktarılıp, yahu gerçekten Genelkurmay'ın bu işten haberi yok mu, diye sorulunca, "iletişimsizlik olmuş olabilir" diyor cevaben.
Böyle hassas bir dönemde şu iletişimliğe bakın? Siz, onu benim külahıma anlatın.
Başbakan, Genelkurmay'a Amerikan taktiği uyguluyor. Hükümet, orduya, aba altından "Kuzey Irak'ta başımıza çuval geçirildiğinde rahatsızlık mı izhar ettiniz ki, şimdi "sorulmadı" diye bu şartlardan rahatsızlık duyuyorsunuz? Hem şart dediğiniz şey, 8.5 milyar dolarlık bir kredi sağlıyor. Yani "8.5 milyar dolarlık bir ulusal çıkar" sözkonusu. Bunda rahatsızlık duyacak ne var?" mesajını veriyor.
Böylece hükümet, aynı zamanda "MGK'ya verilen AB hormonu"nun tutup tutmadığını test ediyor.
Bu arada Amerikan tezkeresi için Cumhurbaşkanı'nın da by-pass edilmesinin yolları aranıyor? Aslında aranmasına gerek yok. Çünkü Cumhurbaşkanı da "ulusal çıkarlar" gözetilerek ABD ile ortak aktivasyona girilmesi gerektiğinin altını çiziyor Meclis açılışında.
8.5 milyar dolarlık kredi var işte pakette.
8.5 milyar dolarlık "ulusal çıkar"dan daha somut bir çıkar mı var!
Bu arada hükümet, PKK/KADEK konusunda Amerika ile anlaştığının altını çiziyor. Ankara'da bir tek zil takıp oynamadıkları kaldı.
Ancak madalyonun öbür yüzünü gören yok.
Ankara'da hükümetle PKK/KADEK pazarlığına oturan Amerika, Kuzey Irak'ta PKK/KADEK'in başlarıyla buluşuyor, konuşuyor. Osman Öcalan, Amerikan askerlerinin gelişiyle bölgede rahatladık, kendimize geldik açıklaması yapıyor.
Dahası Amerikan kurmayları, 10-15 bin kişilik Peşmerge'ye Kuzey Irak'ta Rambo eğitimi veriyorlar. Bu, dışarıya sızan sayı ve program. İsrail'in eğittikleri ise cabası. Ankara'nın PKK/KADEK deyip Amerika ile pazarlığa oturduğu bu insanlar, yarın Rambo eğitimi verilmiş civa gibi Türkiye'nin karşısına çıkartılır yine bir Amerikan sürprizi yaparlarsa ne olacak? Türkiye, 30 bin insanını kaybettiği geçmiş oyunlardan hiç de ibret almadan, nasıl bu kadar Amerika'ya sırtını dayayabiliyor, güvenebiliyor; ben de bunu anlamıyorum.
Sanki hiç Türklüğümüz kalmamış, topyekün olmuşuz Amerikancı, olmuşuz Amerikalı? Amerikalılar bile W. Bush'a bu kadar destek vermiyorlar, bu derece güvenmiyorlar. Her neyse.
Olur mu efendim, öyle şey mi olur; bu kadar da komplocu olmamak lazım diyenler, müttefik oldukları ve kredi karşılığı askerimizi Irak çöllerine göndermek için anlaştıkları işgalci Amerika'nın sürpriz biçimde "askerimizin başına çuval geçirmesi"ne izah getirdiler mi? Böyle müttefiklik olmaz, dediler mi? Demediler.
Böyle hassas ve ateşli pazarlık sürecinde aynı Amerika'nın Savunma Bakanlığı'nın, F-16 savaş uçaklarımıza takılacak elektronik karşı tedbir sistem teknolojisinin Türk tarafına transfer edilmesine izin vermeyişinin izahını yapıyor mu Ankara'dakiler? 8.5 milyar dolarlık kredi şartlarının Türkiye tarafından yerine getirilip getirilmediğini denetleyecek olan Pentagon'un elektronik karşı tedbir sistemleri üreticisi BAE Systems North America şirketine bir mektup yazarak, başta bilgisayar yazılım kaynak kodları olmak üzere, "karıştırıcı algoritmaları'' ve "karıştırıcı yazılım kaynak kodları'' gibi kritik teknolojik bilgilerin Türk tarafına iletilmesine izin vermeyişine bir izah bulabiliyor mu Ankara? Yooo? O tarakta bezi yok Ankara'dakilerin.
Olup bitenlerin ışığı, başımıza geleceklerin komplo değil, bilakis gün gibi açık realiteler olduğunun gösteriyor.
Böyle bir süreçte Ankara'dakilerin Amerikancılıkta yarışmak ve Genelkurmayın da "bizim haberimiz yok" türünden "ikrar sukûtü"ne sığınmak lüksü yoktur.
8.5 milyar dolarlık güya "ulusal çıkar", beşbin yıllık bir ulusun istikbal ve istiklaline gölge düşürüyor. Aklımızı başımıza devşirelim.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019