Dışişleri Bakanı, bir ülkenin dışarıdaki vizyonunu temsil eder. Uluslararası ilişkileri ise devlet politikaları belirler. Devlet politikalarını ise hükümet belirlemez, hükümetler devlet politikalarını icra ile memurdurlar. Hükümetin başarı kriteri, devlet politikalarını ne düzeyde ve ne kadar zamanda realize ettiğiyle ölçülür. Her devletin olmazsa olmazları vardır. Bunlar kırmızı çizgilerle de ifade edilir. Bu ülke içerisinde de böyledir, dış politikada da böyledir. Örneğin Misak-ı Milli sınırları içerisinde yaşayan tüm bireyler Türkiye Cumhuriyeti’nin temel kurucu üyeleridir. Azınlıklar gayrimüslimlerdir. Bunun dışındaki tüm vatandaşlarımız bu ülkenin gerçek sahipleridir. Bu toprakları işgalden kurtararak hep beraber vatan yaptık. Bütün vatandaşlar her açıdan eşit hak ve hukuka sahiptirler. Birinin diğerine imtiyazı yoktur. Milletimizin dini olan İslam’da üstünlük sadece ve sadece takva iledir, hizmet iledir. Bunlardan hareketle Misak-ı Milli sınırlarının korunması, devletin ülkesi ve milletiyle bölünemez bir bütün olduğu gerçeği, Alevilik, Sünnilik, Şiilik ve Caferiliğin İslam’ın yorum zenginliği olduğu gerçeği, toplumsal barışın sağlanması, her bireyin iş ve aş sahibi yapılması gibi kriterler iç politikadaki kırmızı çizgilerimizdir. Dış politikada ise komşularımızla ilişkilerimizi ülkemiz menfaatleri doğrultusunda geliştirmek, ekonomik kalkınma ve sosyal devlet olma noktasında, komşularımız başta olmak üzere bütün dünya ülkelerine örnek olmak, emek ve üretimin karşılığı olacak paramızı üretip dünya parası yapmak, ülkemiz kaynaklarında gözü olmayan devletleri stratejik ortak olarak öncelemek, özellikle de dini, tarihi, coğrafi yakınlığımız olan devletlerle güç birliği oluşturmak, ekonomik olarak bağımlı olduğumuz veya ticaret yaptığımız ülkelerle ilişkilerimizi bozmayacak, aksine güçlendirecek politikalar üretmek, devletimizin birlik ve beraberliğini tehdit eden iç ve dış unsurlara caydırıcı yaptırımlarda bulunmak gibi kriterler de bizim devlet politikamızı oluşturan alt başlıklardır.
İmparatorluklar kurmuş, beş bin yıllık geçmişi olan bu millet, bu kriterleri hayata geçirmeye her devletten daha fazla layıktır ve bize daha fazla yakışır. Gelin görün ki evlere şenlik halimiz var. Ne kadar varsa o kadar olan devlet politikalarımız, hükümetlerin yaz-boz tahtası haline geldi, kırmızı çizgilerimiz yol geçen hanı oldu. AKP hükümeti, 2004 yılı AB ilerleme raporlarını kabul ederek, vatandaşlarımızdan bir kısmını şovenist bir yaklaşımla azınlık kabul etmiş, diğer bir kısmını ise inancını yaşadığı mezhebinden dolayı azınlık kabul etmiştir. AB’ye girme sevdası için elimizle ülke bütünlüğünü yıkıp tarumar etmişiz, Tarihte düşmanın yapamadığını, yetki verip parlamentoya gönderdiklerimiz yapmaktadırlar. Dini ve manevi hayatımızda “La ilahe illallah yeterlidir, Muhamedün Resulullah kemalattır” diyerek peygambersiz din ihdas edenler, ülke bürokrasisine çöreklendiler. “Dinler arası diyalog” projesi olan misyonerliğin önünü açmakla iştigal ediyorlar.
Geldiğimiz bu noktada, çok değil geçtiğimiz hafta bir kez daha milletimizin başını yere eğdiren bir olay yaşadık. Bildiğiniz gibi ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, kendilerinin Suriye’yi diledikleri gibi dizayn etmelerine engel olan Rusya ve Çin hakkında diğer ülkelerin bu ülkelere yaptırımda bulunmaları çağrısında bulundu. Hiç bir ülke bu ifadeyi dikkate almazken, dışişleri bakanımız Ahmet Davutoğlu bu çağrıya “Suriye’ye destek çıkanları izole etmek lazım” diyerek cevap verdi.
Bu noktada, enerji bağımlılığımız hakkında güzel bir yazı kaleme almış bulunan Necdet Pamir’in sözlerine kulak verelim.
“Türkiye, enerjide yüzde 72 dışa bağımlı bir ülke konumunda… Petrolde dışa bağımlılık yüzde 93, doğal gazda yüzde 98…
Dış alım faturamızın yüzde 22.4’ünü enerji dış alımına ödüyoruz. 2011 enerji ithalat faturamız 54 milyar dolar… Geçen yıla göre enerji ithalatımız yüzde 40 artmış…
2011 yılında doğal gaz dış alımlarımızın yaklaşık yüzde 58’i Rusya’dan, yüzde 18’i İran’dan… Toplamları yüzde 76.
Petrol alımlarımızın yüzde 51’i İran’dan, yüzde 12’si Rusya’dan... Toplamları yüzde 63. “
Evet, Rusya ve İran’a enerjide böyle bir bağımlılık söz konusu iken dışişleri bakanımızın yaptığı talihsiz açıklamadan sonra Cüneyt Ülsever yazısında şöyle diyor; “Bir ABD’li akademisyenin deyimi ile bir ilk yaratarak bir hanımın (Clinton) kucağına oturan ilk erkek sıfatını kazandı.”
Dışişleri bakanımız için, her ne kadar dünya kamuoyu gözünde ne duruma düştüğü kendisini bağlar dense de, buna katılmak mümkün değil. Fakat milletimizin, seçimle işbaşına getirdiklerinin neler yaptığını görüp derhal bir u dönüşü ile bu yanlıştan çark etmesi gerekmektedir.
İmparatorluklar kurmuş, beş bin yıllık geçmişi olan bu millet, bu kriterleri hayata geçirmeye her devletten daha fazla layıktır ve bize daha fazla yakışır. Gelin görün ki evlere şenlik halimiz var. Ne kadar varsa o kadar olan devlet politikalarımız, hükümetlerin yaz-boz tahtası haline geldi, kırmızı çizgilerimiz yol geçen hanı oldu. AKP hükümeti, 2004 yılı AB ilerleme raporlarını kabul ederek, vatandaşlarımızdan bir kısmını şovenist bir yaklaşımla azınlık kabul etmiş, diğer bir kısmını ise inancını yaşadığı mezhebinden dolayı azınlık kabul etmiştir. AB’ye girme sevdası için elimizle ülke bütünlüğünü yıkıp tarumar etmişiz, Tarihte düşmanın yapamadığını, yetki verip parlamentoya gönderdiklerimiz yapmaktadırlar. Dini ve manevi hayatımızda “La ilahe illallah yeterlidir, Muhamedün Resulullah kemalattır” diyerek peygambersiz din ihdas edenler, ülke bürokrasisine çöreklendiler. “Dinler arası diyalog” projesi olan misyonerliğin önünü açmakla iştigal ediyorlar.
Geldiğimiz bu noktada, çok değil geçtiğimiz hafta bir kez daha milletimizin başını yere eğdiren bir olay yaşadık. Bildiğiniz gibi ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, kendilerinin Suriye’yi diledikleri gibi dizayn etmelerine engel olan Rusya ve Çin hakkında diğer ülkelerin bu ülkelere yaptırımda bulunmaları çağrısında bulundu. Hiç bir ülke bu ifadeyi dikkate almazken, dışişleri bakanımız Ahmet Davutoğlu bu çağrıya “Suriye’ye destek çıkanları izole etmek lazım” diyerek cevap verdi.
Bu noktada, enerji bağımlılığımız hakkında güzel bir yazı kaleme almış bulunan Necdet Pamir’in sözlerine kulak verelim.
“Türkiye, enerjide yüzde 72 dışa bağımlı bir ülke konumunda… Petrolde dışa bağımlılık yüzde 93, doğal gazda yüzde 98…
Dış alım faturamızın yüzde 22.4’ünü enerji dış alımına ödüyoruz. 2011 enerji ithalat faturamız 54 milyar dolar… Geçen yıla göre enerji ithalatımız yüzde 40 artmış…
2011 yılında doğal gaz dış alımlarımızın yaklaşık yüzde 58’i Rusya’dan, yüzde 18’i İran’dan… Toplamları yüzde 76.
Petrol alımlarımızın yüzde 51’i İran’dan, yüzde 12’si Rusya’dan... Toplamları yüzde 63. “
Evet, Rusya ve İran’a enerjide böyle bir bağımlılık söz konusu iken dışişleri bakanımızın yaptığı talihsiz açıklamadan sonra Cüneyt Ülsever yazısında şöyle diyor; “Bir ABD’li akademisyenin deyimi ile bir ilk yaratarak bir hanımın (Clinton) kucağına oturan ilk erkek sıfatını kazandı.”
Dışişleri bakanımız için, her ne kadar dünya kamuoyu gözünde ne duruma düştüğü kendisini bağlar dense de, buna katılmak mümkün değil. Fakat milletimizin, seçimle işbaşına getirdiklerinin neler yaptığını görüp derhal bir u dönüşü ile bu yanlıştan çark etmesi gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Harun Kayacı / diğer yazıları
- Magazin siyasetinden kurtulmak / 26.03.2025
- Çözümün adresi, Türkiye’nin B planı / 25.03.2025
- Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, oyuna da gelmeyeceğiz / 17.03.2025
- 27 Şubat 2013 / 02.03.2025
- Bizim durumumuz Fransa’ya benzemez / 21.02.2025
- Sizler hangi kitabın Müslümanısınız / 20.02.2025
- İktidarın muhalefete ihtiyacı var / 24.01.2025
- Aydınlığa nasıl çıkacağız? / 23.01.2025
- Bir kongreden fazlası / 19.01.2025
- Cumhuriyetten rahatsız olanlar / 16.01.2025
- Çözümün adresi, Türkiye’nin B planı / 25.03.2025
- Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, oyuna da gelmeyeceğiz / 17.03.2025
- 27 Şubat 2013 / 02.03.2025
- Bizim durumumuz Fransa’ya benzemez / 21.02.2025
- Sizler hangi kitabın Müslümanısınız / 20.02.2025
- İktidarın muhalefete ihtiyacı var / 24.01.2025
- Aydınlığa nasıl çıkacağız? / 23.01.2025
- Bir kongreden fazlası / 19.01.2025
- Cumhuriyetten rahatsız olanlar / 16.01.2025