30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesiyle birlikte İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Amerika gibi Haçlı orduları tarafından vatanımız fiilen işgale uğradı. Kutsal bir İslam beldesi olan Türk vatanını kurtarmak için Türk milleti, bağrından iki önemli teşkilât çıkardı. Biri askerî direniş ve cihat teşkilâtı olan Kuva–yı Milliye, diğeri de Türk’ün siyasî istiklâl davasını takip edecek Heyet–i Temsiliye. Büyük Türk hakanı Mustafa Kemal her iki teşkilatın da başkanı idi.Kuva–yı Milliye, Anadolu köy ve kasabalarında askerî olarak istiklâl mücadelesini sürdürürken, Heyet–i Temsiliye üyeleri de önce Osmanlı Devleti’nin meclisi olan Meclis–i Mebusan’da yer alarak siyasi mücadeleyi oradan yürüttüler. Ancak 18 Mart 1920'de İngilizler, Heyet–i Temsiliye milletvekillerini tutuklayıp sürgüne gönderdi. Aynı gün Meclis–i Mebusan’ı da kapattı. Bu demektir ki 18 Mart 1920’de Osmanlı Devleti’nin siyasi temsilcisi olan meclis kaldırılarak, Osmanlı Devleti fiilen, siyaseten yok edilmiştir. Bu durumda hükûmetsiz, siyaseten temsilsiz kalan Türk milleti, kendi bağımsız iradesiyle ortaya çıkardığı meclisini 23 Nisan 1920'de Ankara’da toplayarak Türk milletini devletsiz, başsız, temsilcisiz bırakmamış oldu.Bu millî Türk Meclisi, 23 Nisan Cuma günü Hacı Bayram Camii'nde kılınan Cuma namazının ardından dualar ile açıldı. Bu demektir ki yeni kurulan millî Türk Devleti, İngiltere’den, Amerika’dan, Fransa’dan, İtalya’dan, Yunanistan’dan; şundan bundan değil, doğrudan doğruya Allah’tan icazet alarak kuruldu. O zaman Atatürk ve arkadaşları Hacı Bayram Camii’ne Allah’tan icazet almak için koştular, Atatürk’ten sonrakilerin çoğu ise parti başkanı, bakan, milletvekili olmak için önce Amerika’ya icazet almaya koştular. 23 Nisan bilinci işte burada ortaya çıkar. 23 Nisan’ı kutlayacaksak asıl bu ruhu konuşmamız lazımdır.Yine aynı gün meclis adının "Türkiye Büyük Millet Meclisi" olması kararı alındı. Bu demektir ki bu meclis, Türk milletinin meclisi olacaktır. Yani padişah, kral, başkan hâkimiyetinde diktatör bir devlet değil, tamamen Türk milletinin bağımsız iradesinin belirlediği temsilcilerin idaresinde bir devlet olacaktır. O zamanki millî irade şuuru bugün yok edilmiş, yerine başkanlık hevesleri ya da adı parti ama aslında tek lider sultası geçmiştir. 23 Nisan’ı kutlayacaksak, Türk’ün meclisinin şahısların başkanlık heveslerinin tatmin aracı olamayacağını, partilerini tek başlarına idare edenlerin demokrasicilik oyunuyla milleti oyalayamayacaklarını konuşmalıyız.Yine aynı gün 23 Nisan 1920 günü, en yaşlı milletvekili olan Sinop Milletvekili Şerif Bey, meclis başkanı oldu ve Türkiye Büyük Milet Meclisinin ruhunu ifade eden şu konuşmasıyla meclisi açtı: “Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum.”Demek ki Türk’ün Meclisi Amerika’nın yardımıyla değil, Allah’ın yardımıyla açılırmış. Türk’ün Meclisi Amerika’ya ve Avrupa Birliği’ne bağlı olarak, onlara teslim olarak, onlardan talimat alarak değil, tamamen iç ve dış tam bağımsızlık içinde yönetilirmiş. 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. Anadolu’nun her yerinden seçilen temsilciler Ankara’ya gelip Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni meydana getirdiler ve Millî Mücadeleyi bu meclis yürüttü. Bu sıradan bir tarih bilgisidir. Ama önemli olan bu olayın bugün için ne anlam ifade ettiğidir. Yoksa 23 Nisan’ı salt bir çocuk bayramı sınırları ve dar çerçevesi içinde algılamak doğru değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış günü olan 23 Nisan’ın çocuklara armağan edilmesinin bir anlamı vardı. O da çocuklarımıza daha başından istiklâl, bağımsızlık, hürriyet, mücadele, başka devletleri idaremize karıştırmadan kendi kendimizi yönetme bilincini vermektir. Bu bayramın adı önceleri "Millî Hâkimiyet Bayramı" idi, sonra "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" oldu. İkisi de aynı anlama gelir. Demek ki millî bayram ilan edilen bu günün anlamını ve özünü veren kavram, millî hâkimiyet (ulusal egemenlik)tir. Millî hâkimiyet, Türk milletinin kendi devletine, kendi vatanına, kendi milletine, kendi kültürüne, kendi dinine, kendi diline, kendi geleceğine, kendi tarihine, bir bütün olarak maddi ve manevi bütün değerlerine hâkim olması, yabancılara, emperyalistlere, düşmanlara bırakmaması, yağmalatmaması, çiğnetmemesi, peşkeş çekmemesi, teslim etmemesidir.23 Nisan 1920'de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, o zaman için İtilaf devletleri adını alan Haçlı ordularının işgali altındaki Osmanlı Devleti topraklarını kurtararak, bu vatanı yeniden Türk vatanı haline getirmek, bu vatanda tam bağımsız ve bağlantısız millî bir Türk devleti kurmak iradesinin somut bir teşkilatıdır. Bu meclisin temel ilkesi "Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir." Bu ilkeyi bugün doğru anlamazsak ne 23 Nisan’ı, ne Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, ne işgali, ne Avrupa’yı, ne İtilaf Devletleri’ni hiçbirini anlayamayız. Egemenlik ya da hâkimiyet kavramı çok kapsamlı, çok yönlü bir kavramdır. Egemenlik, Türk’ün fert olarak kendi ruhuna, vicdanına, kalbine, kafasına, beynine sadece kendi inancının, hür iradesinin hâkim olmasıdır. Egemenlik, Türk milletinin vatanına, topraklarına sadece Türk milletinin bağımsız iradesinin hâkim olması demektir. Yani Türk vatanının barındırdığı bütün zenginliklere, madenlere, işletmelere, meyvesinden sebzesine, suyundan havasına kadar maddi anlamdaki bütün ekonomik kaynaklarına sadece ve sadece Türk milletinin sahip olmasıdır. Egemenlik işte bu vatan topraklarının zenginliklerini emperyalist batılı devletlere, yabancı şirketlere, kişi ve kurumlara vermemek, peşkeş çekmemek, satmamaktır.Egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olması demek, Türk devletinin nasıl yönetileceğine, kanunların ve anayasanın nasıl yapılacağına Amerika’nın, Avrupa’nın, İsrail’in, PKK’nın, onun bunun değil, tamamen bağımsız Türk iradesinin karar vermesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni oluşturan siyasetçiler, sadece ve sadece Türk milletinin iradesini, isteğini, ihtiyaçlarını gözeterek kanun ve anayasa yapmak dururken gâvurun talimatlarına göre kanun yapmaya kalkarsa bu durumda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi çiğnenmiş demektir. O zaman Meclis, kendi kuruluş amacı dışına çıkmış olur.23 Nisan bilinci, milletin iradesinin temsilcileri kanalıyla müdahil olmadığı bir mücadelenin başarıyla sonuçlanmayacağı bilincidir.23 Nisan, Türk milletinin esareti, köleliği, Haçlı hâkimiyetini hiçbir şekilde kabul etmeme iradesinin, kararlılığının, azminin, sebatının, ölümüne direnişinin bir sembolüdür.23 Nisan’ı kutlayacaksak asıl bunları konuşalım. Emperyalizme ve Haçlılara karşı dişiyle, tırnağıyla, kanıyla ölümüne mücadele vermiş ve bu mücadele sonunda tam bağımsız millî devletini kurmuş olan Türk’ün meclisi, bugün aynı emperyalist Haçlı devletlerin sömürge yönetim acentesi haline getirilemez.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015