Dünyanın şahit olduğu en büyük terör olayının ardından tam 2 yıl geçti. Ülke olarak biz bu terörden 20 yıl çektik. Sadece insan kaybımız 35 bin... Ekonomik maliyeti 100 milyar $'ın üstünde. Geleceğe ait tehdit ve tehlikesinin potansiyelini düşünmek bile insanın tüylerini diken-diken etmeye yetiyor. 11 Eylül'ün bilançosu tam olarak bilinmiyor. Şok etkisinin hala ABD üzerinde bir kabus gibi dolaştığı biliniyor.
11 Eylül terörünün faili veya failleri yakalanmadı, yakalanmadı ama düşman hedefler hemen tesbit edilip imha hareketine başlandı. Afganistan ve Irak şimdilik bunun en canlı iki misalı.
Şimdi geriye dönüp bakınca, başta ABD olmak üzere acaba dünya hiç bir devirde yaşamadığı bu terör olaylarını önlemeyi bir kenara bırakalım, teşhis etme ve sebepleri noktasında bir arpa boyu mesafe alabildi mi?
11 Eylül terörüne 3 bin insanı kurban veren ABD, terörle mücadeleyi birinci iş olarak ele almasının ardından, terörde azalma mı, çoğalma mı olduğu sorusuna güven ve huzur adına bir cevap vermek hala mümkün görülmemektedir. Hatta giderek arttığı ve uzun zamandan beri bazan devlet terörüne ve daha yaygın olarak da uluslararası organizasyonlara dönüştüğü de bilinmektedir.
Terörün yanında alkolün, uyuşturucunun, fuhuşun daha birçok suçun uluslarası boyutlara ulaştığı hatta bazı ülkelerde devlet politikası haline geldiği de maalesef bir gerçektir.
Batı yeni bir yaşam felsefesi sunarken beraberinde diğer milletlerin yaşam felsefelerini temelinden sarsıcı ve yok edici faaliyetlerinden taviz vermiyor. Yaşanan olaylar karşımıza şöyle bir resim çıkartıyor. Batı çizdiği bu resimde kullandığı renklerin boyasını masum insanların etinden, kemiğinden ve kanından seçiyor. Dolayısıyla siz istemeseniz de bu tablodan acı ve çirkin görüntüleri silemezsiniz.
Bizde bir atasözü vardır: Kanı kan ile yumazlar (yıkamazlar). Bugün başta ABD olmak üzre batı bunun tam tersi ve aynı zamanda yanlış ve haksız olarak "kana kan" mantığıyla Afganistan'a, Irak'a yıllar boyu sürecek bir nefret ve intikam tohumları ekmiştir.
Yine başta ABD ve Avrupa olmak üzere bütün ülkeler, terörü, bütün boyutlarıyla ve bilhassa geri tepen bir silah olma özelliğiyle bir defa değil, yüzlerce, binlerce defa daha düşünmeleri gerekir.
Terörün bizim dilimizde eskiden karşılığı zulüm idi. Ve atalarımız "zulüm ile payidar olunmaz" demişlerdi.
11 Eylül terörünün faili veya failleri yakalanmadı, yakalanmadı ama düşman hedefler hemen tesbit edilip imha hareketine başlandı. Afganistan ve Irak şimdilik bunun en canlı iki misalı.
Şimdi geriye dönüp bakınca, başta ABD olmak üzere acaba dünya hiç bir devirde yaşamadığı bu terör olaylarını önlemeyi bir kenara bırakalım, teşhis etme ve sebepleri noktasında bir arpa boyu mesafe alabildi mi?
11 Eylül terörüne 3 bin insanı kurban veren ABD, terörle mücadeleyi birinci iş olarak ele almasının ardından, terörde azalma mı, çoğalma mı olduğu sorusuna güven ve huzur adına bir cevap vermek hala mümkün görülmemektedir. Hatta giderek arttığı ve uzun zamandan beri bazan devlet terörüne ve daha yaygın olarak da uluslararası organizasyonlara dönüştüğü de bilinmektedir.
Terörün yanında alkolün, uyuşturucunun, fuhuşun daha birçok suçun uluslarası boyutlara ulaştığı hatta bazı ülkelerde devlet politikası haline geldiği de maalesef bir gerçektir.
Batı yeni bir yaşam felsefesi sunarken beraberinde diğer milletlerin yaşam felsefelerini temelinden sarsıcı ve yok edici faaliyetlerinden taviz vermiyor. Yaşanan olaylar karşımıza şöyle bir resim çıkartıyor. Batı çizdiği bu resimde kullandığı renklerin boyasını masum insanların etinden, kemiğinden ve kanından seçiyor. Dolayısıyla siz istemeseniz de bu tablodan acı ve çirkin görüntüleri silemezsiniz.
Bizde bir atasözü vardır: Kanı kan ile yumazlar (yıkamazlar). Bugün başta ABD olmak üzre batı bunun tam tersi ve aynı zamanda yanlış ve haksız olarak "kana kan" mantığıyla Afganistan'a, Irak'a yıllar boyu sürecek bir nefret ve intikam tohumları ekmiştir.
Yine başta ABD ve Avrupa olmak üzere bütün ülkeler, terörü, bütün boyutlarıyla ve bilhassa geri tepen bir silah olma özelliğiyle bir defa değil, yüzlerce, binlerce defa daha düşünmeleri gerekir.
Terörün bizim dilimizde eskiden karşılığı zulüm idi. Ve atalarımız "zulüm ile payidar olunmaz" demişlerdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010