Öncelerden sonralara akıp giden, saliselerden, saniyelerden, dakikalardan ve saatlerden oluşan zamandan söz etmiyoruz. Türkiye'de yayın yapan ve "gerçekler zamanla anlaşılır" tarzındaki içi hiçbir zaman doldurulmamış kof sloganla piyasada arz-ı endam eden bir mevkuteden bahsediyoruz.
Finansının büyük bir bölümü hala Anadolu'nun saf ve temiz evlatlarınca sağlanan bu gazete, son on yıldan beri, tutulduğu diyalog humması yüzünden müminlere karşı şiddetli ve hiddetli, asık suratlı fakat kafirlere karşı gayet merhametli, gayet mütebessim tavrını sürdürmektedir.
Dünyayı kana bulayan, Ortadoğuyu kan gölüne çeviren, Anadolu coğrafyamızın kendilerine ait olduğunu her fırsatta dile getiren nice mülhitlerin, müşriklerin, müstevlilerin sözlerini ve fiillerini sürekli hayra yoran, sürekli açtıkları çukurları kapatmaya uğraşan söz konusu mevkute, müslümanların açıklarını yakalamak ve zevkle ifşa etmek için pürdikkat tarassut ve teyakkuz halindedir.
Üçüncü bin yıla girerken Asya kıtasını Hristiyanlaştırmayı hedef gösteren Papa'nın kapısına giderek, "Yoğun, gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahsettiğimiz için zat-ı alinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız" diyen bir kafa yapısının ve aynı Papa'ya; "İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan müslümanlardır" şeklinde müslümanları Papa'ya şikayet eden bir anlayışın ürünü bir mevkute...
Papa'nın huzuruna kabul edilmekle müşerref kılınan bu duruşu kendisi için şeref kabul eden anlayışın yayın organı, Prof. Dr. Haydar Baş'ı en acılı gününde, dört civanmerdini kaybettiği anında dahi rahat bırakmadı, uydurma haberlerle diline doladı.
Muhabir müsveddesi elamanınız, Allah'tan kormadan, kuldan utanmadan şu satırları yazdı, size gönderdi: "Cenazeyi Trabzon'un Akçaabat ilçesine götürmeyi amaçlayan BTP Lideri Haydar Baş'ın oğlu Osman ve beraberindeki partililer, tabutu Dereci'nin yakınlarından almak istedi..." Peki siz, sayın yayın kurulu, sayın yazı işleri müdürü, sayın sayfa editörü sizin de mi Allah'tan korkunuz, kullardan utancınız yok? Havaalanında meydana gelen tartışmadan yaklaşık on saat sonra tabutları taşıyan uçağın Trabzon'a indiğine yürlerce insanla birlikte ben de şahidim. Acaba gündüz saatlerinde Osman ve beraberindeki partililer Rizelilerin elinden tabutu alıp da İstanbul'a mı götürdüler ki, aynı tabut gecenin sıfır ikisinde tekrar geldi?
Zaman gazetesinin 95 yılından bu tarafa izlediği yayın politikasına bakarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; eğer böyle bir olay Fener Rum Patriği'nin başına gelmiş olsaydı ve yüzde yüz haksız konumda olsaydı, Zaman gazetesi onu temize çıkarmak için kılı kırk yarar, kırk dereden su getirirdi. Ama yüzde yüz haklı olan Haydar Hoca'ya ve arkadaşlarına atılan iftira ortada.
Yani anlayacağınız, Zaman; her zaman ki gibi...
Finansının büyük bir bölümü hala Anadolu'nun saf ve temiz evlatlarınca sağlanan bu gazete, son on yıldan beri, tutulduğu diyalog humması yüzünden müminlere karşı şiddetli ve hiddetli, asık suratlı fakat kafirlere karşı gayet merhametli, gayet mütebessim tavrını sürdürmektedir.
Dünyayı kana bulayan, Ortadoğuyu kan gölüne çeviren, Anadolu coğrafyamızın kendilerine ait olduğunu her fırsatta dile getiren nice mülhitlerin, müşriklerin, müstevlilerin sözlerini ve fiillerini sürekli hayra yoran, sürekli açtıkları çukurları kapatmaya uğraşan söz konusu mevkute, müslümanların açıklarını yakalamak ve zevkle ifşa etmek için pürdikkat tarassut ve teyakkuz halindedir.
Üçüncü bin yıla girerken Asya kıtasını Hristiyanlaştırmayı hedef gösteren Papa'nın kapısına giderek, "Yoğun, gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahsettiğimiz için zat-ı alinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız" diyen bir kafa yapısının ve aynı Papa'ya; "İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan müslümanlardır" şeklinde müslümanları Papa'ya şikayet eden bir anlayışın ürünü bir mevkute...
Papa'nın huzuruna kabul edilmekle müşerref kılınan bu duruşu kendisi için şeref kabul eden anlayışın yayın organı, Prof. Dr. Haydar Baş'ı en acılı gününde, dört civanmerdini kaybettiği anında dahi rahat bırakmadı, uydurma haberlerle diline doladı.
Muhabir müsveddesi elamanınız, Allah'tan kormadan, kuldan utanmadan şu satırları yazdı, size gönderdi: "Cenazeyi Trabzon'un Akçaabat ilçesine götürmeyi amaçlayan BTP Lideri Haydar Baş'ın oğlu Osman ve beraberindeki partililer, tabutu Dereci'nin yakınlarından almak istedi..." Peki siz, sayın yayın kurulu, sayın yazı işleri müdürü, sayın sayfa editörü sizin de mi Allah'tan korkunuz, kullardan utancınız yok? Havaalanında meydana gelen tartışmadan yaklaşık on saat sonra tabutları taşıyan uçağın Trabzon'a indiğine yürlerce insanla birlikte ben de şahidim. Acaba gündüz saatlerinde Osman ve beraberindeki partililer Rizelilerin elinden tabutu alıp da İstanbul'a mı götürdüler ki, aynı tabut gecenin sıfır ikisinde tekrar geldi?
Zaman gazetesinin 95 yılından bu tarafa izlediği yayın politikasına bakarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; eğer böyle bir olay Fener Rum Patriği'nin başına gelmiş olsaydı ve yüzde yüz haksız konumda olsaydı, Zaman gazetesi onu temize çıkarmak için kılı kırk yarar, kırk dereden su getirirdi. Ama yüzde yüz haklı olan Haydar Hoca'ya ve arkadaşlarına atılan iftira ortada.
Yani anlayacağınız, Zaman; her zaman ki gibi...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025