Bilmem kaç milyar yıllık insanlık tarihi bu iki tercih arasında sürekli gidiş-gelişlere şahittir.
Bir tarafta, ölümlü olan bu dünya hayatında baklavaya ve böreğe tamah ederek, belki biraz rahat yaşamayı arzulayarak zalimin yanında ve yakınında duranlar, dolayısıyla zalimin güçlenerek yeni zulümler işlemesine ve mazlumlar kervanına yenilerinin eklenmesine yardımcı olanlar.
Bir yanda da, tüm zalimlere rest çekerek; "baklavanız da böreğiniz de başınızda paralansın" diyerek güce tapmayı reddedenler, zalimlerle beraber olmaktansa bizzat mazlumlar arasında olmayı tercih edenler.
Her devrin zalimlerinin hazır askerleri durumundaki kemik yalayıcıları olmasa aslında zalimler zulmünü sürdüremeyecek ve bir yerde bitecekler ama ne yazık ki bu tipler hiçbir devirde de eksik olmamışlar.
Hatırlayalım, Hz. Musa risaletle görevlendirilip Firavun'a gönderildiğinde, Hz. Musa'nın gösterdiği mucizeleri haşa "sihirbazlık gösterileri" zanneden Firavun ve avanesi, ülkesindeki bütün usta sihirbazları toplayarak Musa Peygamberi kalabalık kitlelerin önünde yenik ve mahcup duruma düşürmek istedi.
Şuara Suresinden ilgili ayetleri okuyalım:
"Halka da, 'Haydi ne duruyorsunuz, siz de toplansanıza!' 'Umarız büyücüler galip gelirler, biz de onların dinlerine tâbi oluruz' denildi.
Büyücüler Firavun'un huzuruna varınca ona, 'Biz galip gelirsek, elbet bize büyük bir ödül verilir herhâlde' dediler.
'Evet, evet' dedi, 'Üstelik, sizi yakın çevreme alacağım, benim gözdelerimden olacaksınız.'
Mûsâ onlara, 'Ne atacaksanız atın!' dedi. Onlar da iplerini ve değneklerini attılar ve 'Firavun'un onuru için elbette bizler galip geleceğiz' dediler. Sonra Mûsâ asasını yere bıraktı. Bir de ne görsünler, onların sihirlerini yutuveriyor.
Bu durum karşısında sihirbazlar hemen secdeye kapanarak, 'Biz, âlemlerin Rabbine inandık' dediler. 'Mûsâ'nın ve Hârûn'un Rabbine.'
Firavun, 'Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Muhakkak ki o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi bileceksiniz; ellerinizi ayaklarınızı, and olsun, çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım' dedi.
İman eden sihirbazlar, 'Zararı yok, biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz; inananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bize bağışlayacağını umarız' dediler." (Şuara: 39-51).
Firavun, "galip gelirseniz gözdelerimden, en yakınlarımdan olacaksınız" dediği sihirbazlar gerçeği anlayıp tevhide yönelince adeta çılgına dönüyor, destekçilerinden bir kaçını kaybetmeye dahi tahammül edemiyor.
İnsanlığın zalimle mazlum arasındaki yolculuğu devam ediyor.
Bir tarafta, ölümlü olan bu dünya hayatında baklavaya ve böreğe tamah ederek, belki biraz rahat yaşamayı arzulayarak zalimin yanında ve yakınında duranlar, dolayısıyla zalimin güçlenerek yeni zulümler işlemesine ve mazlumlar kervanına yenilerinin eklenmesine yardımcı olanlar.
Bir yanda da, tüm zalimlere rest çekerek; "baklavanız da böreğiniz de başınızda paralansın" diyerek güce tapmayı reddedenler, zalimlerle beraber olmaktansa bizzat mazlumlar arasında olmayı tercih edenler.
Her devrin zalimlerinin hazır askerleri durumundaki kemik yalayıcıları olmasa aslında zalimler zulmünü sürdüremeyecek ve bir yerde bitecekler ama ne yazık ki bu tipler hiçbir devirde de eksik olmamışlar.
Hatırlayalım, Hz. Musa risaletle görevlendirilip Firavun'a gönderildiğinde, Hz. Musa'nın gösterdiği mucizeleri haşa "sihirbazlık gösterileri" zanneden Firavun ve avanesi, ülkesindeki bütün usta sihirbazları toplayarak Musa Peygamberi kalabalık kitlelerin önünde yenik ve mahcup duruma düşürmek istedi.
Şuara Suresinden ilgili ayetleri okuyalım:
"Halka da, 'Haydi ne duruyorsunuz, siz de toplansanıza!' 'Umarız büyücüler galip gelirler, biz de onların dinlerine tâbi oluruz' denildi.
Büyücüler Firavun'un huzuruna varınca ona, 'Biz galip gelirsek, elbet bize büyük bir ödül verilir herhâlde' dediler.
'Evet, evet' dedi, 'Üstelik, sizi yakın çevreme alacağım, benim gözdelerimden olacaksınız.'
Mûsâ onlara, 'Ne atacaksanız atın!' dedi. Onlar da iplerini ve değneklerini attılar ve 'Firavun'un onuru için elbette bizler galip geleceğiz' dediler. Sonra Mûsâ asasını yere bıraktı. Bir de ne görsünler, onların sihirlerini yutuveriyor.
Bu durum karşısında sihirbazlar hemen secdeye kapanarak, 'Biz, âlemlerin Rabbine inandık' dediler. 'Mûsâ'nın ve Hârûn'un Rabbine.'
Firavun, 'Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Muhakkak ki o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi bileceksiniz; ellerinizi ayaklarınızı, and olsun, çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım' dedi.
İman eden sihirbazlar, 'Zararı yok, biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz; inananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bize bağışlayacağını umarız' dediler." (Şuara: 39-51).
Firavun, "galip gelirseniz gözdelerimden, en yakınlarımdan olacaksınız" dediği sihirbazlar gerçeği anlayıp tevhide yönelince adeta çılgına dönüyor, destekçilerinden bir kaçını kaybetmeye dahi tahammül edemiyor.
İnsanlığın zalimle mazlum arasındaki yolculuğu devam ediyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025