Dönmüştür, dönmektedir ve dönecektir.
İnsanlık tarihi bu hakikatin tecellileri ile doludur.
"Birazcık gönlüm kaymıştı, birazcık sempati duymuştum ve bu sempatiden ötürü de sergilenen zulümleri örtmeye çalışmıştım" türünden mazeretlerin bu dünyada asla işe yaramadığını tarihi örneklerden, öte dünyada da yaramayacağını Kur'anî hakikatlerden biliyoruz.
Allah'ın elçilerinden Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun'a karşı isyanın, başkaldırının başını çekenlerin Firavun ve avanesi olduğunu Kerim Kitabımızdan öğreniyoruz:
"Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da helâk ettik. Mûsa kendilerine belgelerle, mûcizelerle geldi, ama onlar o ülkede kibirlendiler, büyüklük tasladılar, fakat hükmümüzden kurtulamadılar." (Ankebut: 39).
Karun'u Karun yapan, Firavun'u Firavun yapan ve Haman'ı da Haman yapan bir halk kitlesi vardı muhakkak.
Hazinelerinin anahtarlarını kalabalık bir topluluğun zor taşıdığı Karun, biriktirdiği bu serveti bir halk kitlesinin sırtından edinmişti ve onlara hava atıyordu.
Firavun, kendisi aciz bir kul olduğu halde ilahlık iddia ederken, karşısında hitap ettiği ve kendisini alkışlayan bir halk kitlesi vardı:
"Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum." (Kasas: 38).
Haman da bozacının şahidi şıracı kabilinden kitlelerin zihninde Firavun'un bu sapık iddiasını pekiştirmeye çalışıyordu.
Allah'ın elçilerine karşı ve elbette Allah'a karşı böylesine küstahlığın başını çeken bu adamların dayandıkları bir halk tabanı vardı ve alttan gelen bu destek sayesinde zulümlerini devam ettiriyorlardı.
Günün birinde ne oldu?
"Biz de kudretimizin ayrı ayrı delilleri olarak onların üzerine tufan gönderdik, çekirgeler gönderdik, haşerat gönderdik, kurbağalar gönderdik, kan gönderdik. Yine de inat edip büyüklük tasladılar ve suçlu bir topluluk oldular." (A'raf: 133).
Gelen tufan, sadece bu üçlü çeteyi değil, bunlara destek olan o halk kitlesini de çarptı, gökten yağan kurbağalar sadece bu üçlü çetenin başına değil, bunlara destek olan, bunların şirk ve küfürlerini onaylayan o kitlenin de başından aşağı yağdı, kana dönüşen sular da aynı zamanda o halkın kullandığı sulardı.
Firavun'un etrafında kümelenmiş bir avuç zalim ve zorbaya meyleden, destek olan o halk kitlesi, zalimlerin işledikleri yüzünden başlarına yağan bela ve musibetten paylarına düşeni fazlası ile almışlardı.
Burada durup Hud Suresinin 113. ayetini tekrar tekrar okumalıyız:
"Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa size ateş dokunur. Aslında sizin Allah'tan başka yardımcınız yoktur. Sonra O'ndan da yardım görmezsiniz."
Evet, zulme meyliniz ateş topu olarak size dönecektir.
"Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?" (Muhammed: 24) tehdidine muhatap olmamak için yaşadığımız zaman dilimini de, içinden geçtiğimiz günleri de Kur'an süzgecinden geçirerek değerlendirmek mecburiyetindeyiz.
İnsanlık tarihi bu hakikatin tecellileri ile doludur.
"Birazcık gönlüm kaymıştı, birazcık sempati duymuştum ve bu sempatiden ötürü de sergilenen zulümleri örtmeye çalışmıştım" türünden mazeretlerin bu dünyada asla işe yaramadığını tarihi örneklerden, öte dünyada da yaramayacağını Kur'anî hakikatlerden biliyoruz.
Allah'ın elçilerinden Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun'a karşı isyanın, başkaldırının başını çekenlerin Firavun ve avanesi olduğunu Kerim Kitabımızdan öğreniyoruz:
"Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da helâk ettik. Mûsa kendilerine belgelerle, mûcizelerle geldi, ama onlar o ülkede kibirlendiler, büyüklük tasladılar, fakat hükmümüzden kurtulamadılar." (Ankebut: 39).
Karun'u Karun yapan, Firavun'u Firavun yapan ve Haman'ı da Haman yapan bir halk kitlesi vardı muhakkak.
Hazinelerinin anahtarlarını kalabalık bir topluluğun zor taşıdığı Karun, biriktirdiği bu serveti bir halk kitlesinin sırtından edinmişti ve onlara hava atıyordu.
Firavun, kendisi aciz bir kul olduğu halde ilahlık iddia ederken, karşısında hitap ettiği ve kendisini alkışlayan bir halk kitlesi vardı:
"Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum." (Kasas: 38).
Haman da bozacının şahidi şıracı kabilinden kitlelerin zihninde Firavun'un bu sapık iddiasını pekiştirmeye çalışıyordu.
Allah'ın elçilerine karşı ve elbette Allah'a karşı böylesine küstahlığın başını çeken bu adamların dayandıkları bir halk tabanı vardı ve alttan gelen bu destek sayesinde zulümlerini devam ettiriyorlardı.
Günün birinde ne oldu?
"Biz de kudretimizin ayrı ayrı delilleri olarak onların üzerine tufan gönderdik, çekirgeler gönderdik, haşerat gönderdik, kurbağalar gönderdik, kan gönderdik. Yine de inat edip büyüklük tasladılar ve suçlu bir topluluk oldular." (A'raf: 133).
Gelen tufan, sadece bu üçlü çeteyi değil, bunlara destek olan o halk kitlesini de çarptı, gökten yağan kurbağalar sadece bu üçlü çetenin başına değil, bunlara destek olan, bunların şirk ve küfürlerini onaylayan o kitlenin de başından aşağı yağdı, kana dönüşen sular da aynı zamanda o halkın kullandığı sulardı.
Firavun'un etrafında kümelenmiş bir avuç zalim ve zorbaya meyleden, destek olan o halk kitlesi, zalimlerin işledikleri yüzünden başlarına yağan bela ve musibetten paylarına düşeni fazlası ile almışlardı.
Burada durup Hud Suresinin 113. ayetini tekrar tekrar okumalıyız:
"Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa size ateş dokunur. Aslında sizin Allah'tan başka yardımcınız yoktur. Sonra O'ndan da yardım görmezsiniz."
Evet, zulme meyliniz ateş topu olarak size dönecektir.
"Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?" (Muhammed: 24) tehdidine muhatap olmamak için yaşadığımız zaman dilimini de, içinden geçtiğimiz günleri de Kur'an süzgecinden geçirerek değerlendirmek mecburiyetindeyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025