Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" sözünü değerlendiren Ak Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, "Bunu sadece bir söz olarak asarsın seyredersin, 'güzel söz' dersin, dua niyetine 'amin' dersin ama bir anlamı yok" dedi.
Gerçekten de "Yurtta sulh cihanda sulh" sözünün bir anlamı yok mu?
Gerçekten de Atatürk bu sözü söylerken, sadece güzel bir söz olsun diye mi söylemiştir?
Yoksa Burhan Kuzu, sığ bir bakış açısına sahip olduğunu ilan mı etmiştir!
Bağımsızlık savaşı vermiş olan bu milletin ebedi başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk, elbette bu sözü söylerken laf olsun diye söylemedi. Bu, sadece bir söz olarak kalmadı. Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet politikası haline de getirildi. Bu anlayış; hem yurtta hem dünyada barışın sağlanması ve korunması için mücadele verilmesi gerektiğini anlatır. Barışın sağlanabilmesi ve korunabilmesi için de caydırıcı bir gücünün olması zaruridir. Gerektiğinde, barışı bozup dünyada ve yurtta kaos çıkarmak isteyenlere veya başka milletlerin yaşam hakkını ellerinden almak isteyenlere karşı, devletin bu caydırıcı gücünü kullanması, Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" sözünün karşılığıdır.
Atatürk'ün bu sözünü "aman her yerde sulh olsun, komşumuz ateşler içinde yakılsa, hatta bu ateş ülkemizi tehdit etse bile sakın savaşmayalım" şeklinde algılamak ve bu algıyı yaymaya çalışmak nasıl bir akıl tutulmasıdır!
"Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir" sözü de Atatürk'e aittir. Atatürk bir yandan devlet politikasını "Yurtta sulh cihanda sulh" olarak belirlerken diğer yandan dünyanın en güçlü ordularından olan Türk Silahlı Kuvvetlerini kurdu. Bu bir çelişki değil tam tersi sözünün eri olmaktır.
Atatürk sadece ordusuyla değil, bağımsız bir ekonomiyi kurmasıyla da güçlü bir Türkiye'nin; yurtta ve cihanda barışı sağlayacak ve koruyacak bir kuvvet haline gelmesini sağladı.
Türkiye Cumhuriyeti hiçbir dönemde başka milletlerin egemenliğine ve bağımsızlığına göz dikmedi. Bu anlayış, yine Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" politikasının ürünüdür.
Ama aynı Atatürk, emperyal güçlerin başka milletleri yok etmek istemesine de rıza göstermedi. Atatürk'ün hayatı incelendiğinde bunlarla doludur. Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Hoş
geldin Atatürk" eserini okumalarını kendilerine ısrarla tavsiye ederim.
Günümüzün Türkiye'sine baktığımızda Atatürk'ün politikalarından uzaklaşıldığı görülmektedir.
Ekonomimiz tamamen dışa bağımlı hale getirilmiş, bir avuç dolar uğruna satılmadık kurumumuz kalmamıştır.
Cemaat adı altında, Atatürk düşmanı ABD ajanları devletin en kritik yerlerine yerleştirilmiş ve yıllarca her istedikleri yapılmıştır.
Suriye'de, Irak'ta, Libya'da, Afganistan'da ve başka bölgelerde emperyal güçlerle birlikte hareket edilmiş ve o ülke uluslarının bağımsızlık ve yaşam haklarının ellerinden alınmasına destek oluşmuştur.
Ege denizinde adalarımıza Yunanistan tarafından el konulmasına seyirci kalınmıştır?
Bunların hiç biri Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet siyaseti değildir. Bu siyaset, Sayın Kuzu'nun mensubu olduğu partinin ve hükümetin izlediği siyasettir.
İşte bu kadar nettir, Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" siyaseti ile bunu anlamsız bulanlar arasındaki derin fark.
Gerçekten de "Yurtta sulh cihanda sulh" sözünün bir anlamı yok mu?
Gerçekten de Atatürk bu sözü söylerken, sadece güzel bir söz olsun diye mi söylemiştir?
Yoksa Burhan Kuzu, sığ bir bakış açısına sahip olduğunu ilan mı etmiştir!
Bağımsızlık savaşı vermiş olan bu milletin ebedi başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk, elbette bu sözü söylerken laf olsun diye söylemedi. Bu, sadece bir söz olarak kalmadı. Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet politikası haline de getirildi. Bu anlayış; hem yurtta hem dünyada barışın sağlanması ve korunması için mücadele verilmesi gerektiğini anlatır. Barışın sağlanabilmesi ve korunabilmesi için de caydırıcı bir gücünün olması zaruridir. Gerektiğinde, barışı bozup dünyada ve yurtta kaos çıkarmak isteyenlere veya başka milletlerin yaşam hakkını ellerinden almak isteyenlere karşı, devletin bu caydırıcı gücünü kullanması, Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" sözünün karşılığıdır.
Atatürk'ün bu sözünü "aman her yerde sulh olsun, komşumuz ateşler içinde yakılsa, hatta bu ateş ülkemizi tehdit etse bile sakın savaşmayalım" şeklinde algılamak ve bu algıyı yaymaya çalışmak nasıl bir akıl tutulmasıdır!
"Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir" sözü de Atatürk'e aittir. Atatürk bir yandan devlet politikasını "Yurtta sulh cihanda sulh" olarak belirlerken diğer yandan dünyanın en güçlü ordularından olan Türk Silahlı Kuvvetlerini kurdu. Bu bir çelişki değil tam tersi sözünün eri olmaktır.
Atatürk sadece ordusuyla değil, bağımsız bir ekonomiyi kurmasıyla da güçlü bir Türkiye'nin; yurtta ve cihanda barışı sağlayacak ve koruyacak bir kuvvet haline gelmesini sağladı.
Türkiye Cumhuriyeti hiçbir dönemde başka milletlerin egemenliğine ve bağımsızlığına göz dikmedi. Bu anlayış, yine Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" politikasının ürünüdür.
Ama aynı Atatürk, emperyal güçlerin başka milletleri yok etmek istemesine de rıza göstermedi. Atatürk'ün hayatı incelendiğinde bunlarla doludur. Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Hoş
geldin Atatürk" eserini okumalarını kendilerine ısrarla tavsiye ederim.
Günümüzün Türkiye'sine baktığımızda Atatürk'ün politikalarından uzaklaşıldığı görülmektedir.
Ekonomimiz tamamen dışa bağımlı hale getirilmiş, bir avuç dolar uğruna satılmadık kurumumuz kalmamıştır.
Cemaat adı altında, Atatürk düşmanı ABD ajanları devletin en kritik yerlerine yerleştirilmiş ve yıllarca her istedikleri yapılmıştır.
Suriye'de, Irak'ta, Libya'da, Afganistan'da ve başka bölgelerde emperyal güçlerle birlikte hareket edilmiş ve o ülke uluslarının bağımsızlık ve yaşam haklarının ellerinden alınmasına destek oluşmuştur.
Ege denizinde adalarımıza Yunanistan tarafından el konulmasına seyirci kalınmıştır?
Bunların hiç biri Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet siyaseti değildir. Bu siyaset, Sayın Kuzu'nun mensubu olduğu partinin ve hükümetin izlediği siyasettir.
İşte bu kadar nettir, Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" siyaseti ile bunu anlamsız bulanlar arasındaki derin fark.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022