Yıl: 1968...
Ankara ve İstanbul üniversitelerinde öğrenci işgalleri yaşanmaktaydı.
Boykot ve işgal olayları bütün üniversite ve okullara yayıldı.
Öğrenciler yer yer polisle bile silahlı çatışmalara giriyorlardı.
Gencecik vatan evlatları ölüyordu.
Olaysız gün yoktu.
İTÜ Makine Fakültesi Dekanı bir öğrenci tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
İktidardaki Adalet Partisi’nin Ankara İl Kongresi’nde hararetli tartışmalar yaşanmaktaydı.
Herkes öfkeliydi.
Olaylara sert müdahale edilmesini isteyen öfkeli delegeler olayların bir an önce durması için ne gerekiyorsa yapılmasını istiyorlardı.
Demirel kürsüye geldi ve sonradan ünlü olacak o sözü sarf etti.
Sert müdahaleye ‘hayır’ diyerek sözlerine başlayan Demirel şunları söyledi:
“Kansız, kavgasız, saldırısız gösteri, vatandaşın demokratik hakkı... Hem niye gocunuyorsunuz, yollar yürümekle aşınmaz, varsın yürüsünler.”
Demirel haklı çıkmıştı, yolların yürümekle aşınmadığı sonraki yıllarda defalarca teyit edildi.
İnsanlar yürüdüler, yürüdüler ve yine yürüdüler…
Siyasiler ise ecnebilere hizmet ettiler, hizmet ettiler ve yine hizmet ettiler…
Bu milletin evlatlarının Türkiye üzerindeki küresel operasyonlara kurban olmasına göz yumdular.
Yıl: 2012…
Ana muhalefet partisi CHP’nin grup toplantısında Genel Başkan Kılıçdaroğlu, 29 Ekim’de polis güçleri tarafından gözüne gözüne sıkılan biber gazından dolayı hayli öfkeliydi.
Öfkeli Kılıçdaroğlu özetle şunları söyledi:
“Türkiye’nin her tarafından 10 binler toplandı.
10 binler Kadıköy’de.
10 binler Bakırköy’de, Avcılar’da…
Cumhuriyetimize sahip çıktık.”
Ana muhalefet partisi lideri on binlerce insanı yollarda yürütmekle cumhuriyete sahip çıktığını sanıyorsa, yanılıyor.
Yollar yürümekle nasıl aşınmazsa Cumhuriyet de yürümekle, slogan atmakla korunmuyor.
Çünkü cumhuriyetin temellerinin dinamitlendiği, federasyonun konuşulduğu, üniter yapının tehdit olarak algılandığı, bölücülerin çizdiği yol haritalarının uygulandığı bir dönemi yaşıyoruz.
Böyle tehlikeli bir dönemde ana muhalefet partisinin yapabildiği tek şey on binlerce insanı yollarda yürütüp, slogan attırmaksa biz zaten Türkiye olarak baştan yanmışız.
Eğer hükümetin ajandasındaki federasyona kapı açan adımlar bir bir atılacaksa ve mevcut anayasadaki değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeler yeni anayasa değiştirilecekse değil 10 binler, 100 binler bile yürüse değişen bir şey olmaz.
Bundan dolayı ana muhalefet partisi milletin enerjisini sokaklarda boşa harcatacağını bence hükümetin Türkiye’yi bölünmeye götürmesine engel olacak bir yol bulmalıdır.
Ankara ve İstanbul üniversitelerinde öğrenci işgalleri yaşanmaktaydı.
Boykot ve işgal olayları bütün üniversite ve okullara yayıldı.
Öğrenciler yer yer polisle bile silahlı çatışmalara giriyorlardı.
Gencecik vatan evlatları ölüyordu.
Olaysız gün yoktu.
İTÜ Makine Fakültesi Dekanı bir öğrenci tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
İktidardaki Adalet Partisi’nin Ankara İl Kongresi’nde hararetli tartışmalar yaşanmaktaydı.
Herkes öfkeliydi.
Olaylara sert müdahale edilmesini isteyen öfkeli delegeler olayların bir an önce durması için ne gerekiyorsa yapılmasını istiyorlardı.
Demirel kürsüye geldi ve sonradan ünlü olacak o sözü sarf etti.
Sert müdahaleye ‘hayır’ diyerek sözlerine başlayan Demirel şunları söyledi:
“Kansız, kavgasız, saldırısız gösteri, vatandaşın demokratik hakkı... Hem niye gocunuyorsunuz, yollar yürümekle aşınmaz, varsın yürüsünler.”
Demirel haklı çıkmıştı, yolların yürümekle aşınmadığı sonraki yıllarda defalarca teyit edildi.
İnsanlar yürüdüler, yürüdüler ve yine yürüdüler…
Siyasiler ise ecnebilere hizmet ettiler, hizmet ettiler ve yine hizmet ettiler…
Bu milletin evlatlarının Türkiye üzerindeki küresel operasyonlara kurban olmasına göz yumdular.
Yıl: 2012…
Ana muhalefet partisi CHP’nin grup toplantısında Genel Başkan Kılıçdaroğlu, 29 Ekim’de polis güçleri tarafından gözüne gözüne sıkılan biber gazından dolayı hayli öfkeliydi.
Öfkeli Kılıçdaroğlu özetle şunları söyledi:
“Türkiye’nin her tarafından 10 binler toplandı.
10 binler Kadıköy’de.
10 binler Bakırköy’de, Avcılar’da…
Cumhuriyetimize sahip çıktık.”
Ana muhalefet partisi lideri on binlerce insanı yollarda yürütmekle cumhuriyete sahip çıktığını sanıyorsa, yanılıyor.
Yollar yürümekle nasıl aşınmazsa Cumhuriyet de yürümekle, slogan atmakla korunmuyor.
Çünkü cumhuriyetin temellerinin dinamitlendiği, federasyonun konuşulduğu, üniter yapının tehdit olarak algılandığı, bölücülerin çizdiği yol haritalarının uygulandığı bir dönemi yaşıyoruz.
Böyle tehlikeli bir dönemde ana muhalefet partisinin yapabildiği tek şey on binlerce insanı yollarda yürütüp, slogan attırmaksa biz zaten Türkiye olarak baştan yanmışız.
Eğer hükümetin ajandasındaki federasyona kapı açan adımlar bir bir atılacaksa ve mevcut anayasadaki değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeler yeni anayasa değiştirilecekse değil 10 binler, 100 binler bile yürüse değişen bir şey olmaz.
Bundan dolayı ana muhalefet partisi milletin enerjisini sokaklarda boşa harcatacağını bence hükümetin Türkiye’yi bölünmeye götürmesine engel olacak bir yol bulmalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024