Yele giden yıllarımız…
Sele giden yollarımız…
Ele giden pullarız…
Zaten, yıllar yele gitmişse, bir toplum için, bir millet ve devlet için, altından daha kıymetli olan yıllar yele gitmişse, gerisini hiç hesap etmeye bile gerek yoktur.
Bile bile, göre göre giden kaynaklarımız, kurumlarımız, sahillerimiz, koylarımız, köylerimiz, ormanlarımız, ovalarımız ve yaylalarımız…
Geçmişte bu uçsuz-bucaksız ovaları ve yaylaları dolduran hayvanlarımız ve tarihe karışan hayvancılığımız ve dahi etin kilo fiyatının çıktığı zirve…
Hayvancılık yok edildiği için, hayvan ve koyun sürüleri tarihe karıştırıldığı için, eti sadece kasap vitrinlerinde seyredebilen kalabalıklar, kitleler, çocuklar…
En yandaş, en candaş araştırma kurumlarının dahi açıklamak zorunda kaldıkları aylık yüzde 10'ları bulan enflasyon rakamları…
Bu rakam, savaş halindeki ülkelerin yıllık enflasyon rakamları ile yarışır vaziyette.
Onların bir yılda gördükleri fiyat artışlarını, hayat pahalılığını biz sadece bir ayda yaşıyoruz.
Yele giden yıllarımız… Sele giden yollarımız, ele giden pullarımız…
Bir türlü isabet ettirilemeyen ihaleler meselesi…
Kamu Özel İşbirliği ile yapılan yollara, köprülere, hastanelere ve havaalanlarına giden çuval işi paralarımız…
Yeni açıklandı, meşhur Zafer Havaalanını, geçen yedi ay içinde kullanan yolcu sayısı, elli bini, rakamla 50 bini bulmamış, peki uçuş garantisi verilen yolcu sayısı kaç, yılda 1 milyon 200 bin…
Hadi diyelim ki, en iyimser tahminle, yıl sonuna kadar uçan yolcu sayısı 200 bine ulaştı, açık ne kadar?
Tamı tamına 1 milyon.
Uçmuş gibi muamele görecek ve karşılığı ödenecek bu bir milyon yolcunun parası kimden, elbette ki cebimizden…
Hani cebimizden beş kuruş çıkmayacaktı?
Her sabah uyandığımızda soframızda gördüğümüz talanın, eksilen zeytinlerin, kopan peynir parçalarının, yuvarlanıp birilerinin cebine giren yumurtaların sebebini anladınız mı?
Yirmi yılda yapılan ve yaptırılan diğer işleri ve ihaleleri, verilen garantileri bununla kıyaslayın.
Elinizi vicdanınıza koyun, Zafer Havaalanı aynasında, ülkenin bile bile, göre göre yuvarlandığı çukurun boyutlarını seyredin.
Ne bilsin cübbelisi cübbesizi, hayret edeni etmeyeni, hayret yoksunu hacısı-hocası, ne bilsin yoksulun halini, yetimin uykusuz gecelerini?
Bari susun da, bu çilekeş millet sizin, zehirli dilinizden ve her tarafa uzanan elinizden emin olsunlar.
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025