Mumlar birer-ikişer sönüyor da ondan sordum Yatsı vaktini.
"Yalancının mumu Yatsıya kadar yanar" demişti ya ecdadımız, bazılarının mumları yatsıya kadar dahi yanmadı, yanamadı, hepten tükendiler.
Yanmakta olan o mumları, kendi milletine "asla batmaz güneşler" olarak takdim eden bu ülkenin yöneticileri, siyaset esnafı da bütün geleceklerini o mumların ışığına bağladıkları için zifiri karanlıkta kalakaldılar.
Bu ülkenin en tepe noktasında, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda tam yedi sene oturmuş bulunan Sayın Abdullah Gül'ün ağzından; "Avrupa Birliği bir medeniyet projesidir" cümlesini duyalı çok olmadı, daha dün gibi hatırlıyorum.
Sözde medeniyet projesinin mensupları, kurucuları, ikame edicileri bugün bir birine girmiş durumdalar, şimdilik şu malum virüsün getirdiği halsizlik sebebi ile sadece bir birlerine parmak sallayabiliyorlar, tehlike geçtikten sonra müthiş kavga başlayacak demektir.
Ülkeyi şu kadar zamandan beri tek başına yöneten siyasi kadro ise, daha düne kadar ABD için, doğal müttefik, stratejik ortak deyip duruyordu, belki hala diyor ama bu korona kargaşasından duyamıyoruz.
Yatsı vaktine daha çok var ama mumlar birer-ikişer sönmeye devam ediyor.
Yatsıya bile varmadan sönmeye başlayan söz konusu mumları kendi milletine "batmaz güneşler" olarak takdim eden siyaset esnafının yüzleri kızarmaya başladı mı bilmem, kızardı ise de karanlıkta pek görünmüyor.
Şimdi yaklaşık çeyrek asırdan beri, yereli ile merkezi ile bu ülkeyi yöneten siyaset esnafının şapkayı önüne koyup derin derin düşünme zamanıdır.
"Biz kendimizi inandırmıştık, hatta halkı da inandırmıştık, meğer bunlar güneş falan değilmiş, sönmeye yüz tutmuş mumlar imiş" itirafını yapıp derhal zihinlerini ve gönüllerini tazelemeleri ve de temizlemeleri gerekir.
Aynı tazeleme ve temizleme ameliyesi milletimiz için de kaçınılmaz bir görev haline gelmiştir.
Düşünme kabiliyetini yitirmemiş, partizanlık çukuruna yuvarlanmamış ve " ver mehteri" amigoluklarından az-çok kendini koruyabilmiş olan herkes şapkasını önüne koyup hem kara kara, hem de derin derin düşünmelidir.
Elinde ve yanında Kur'an gibi bir güneş olan bir millet, hem de bu Kur'an güneşini istismar ederek bazı mumları kendilerine "batmaz güneş" olarak takdim eden siyaset esnafına nasıl inanmıştır, nasıl kanmıştır da onları yıllarca omuzlarında taşımıştır?
Virüs hapsinden dolayı düşünmek için, tefekkür ve tezekkür için ve de muhasebe için bolca vakti olan milletimiz, kesinlikle bu vakitleri bari israf etmemeli ve yerli yerinde kullanmalıdır.
Sandık önüne gelene kadar milletin yapacağı pek bir şeyi yok ama yöneticiler akşamdan sabaha derhal yanlışlardan dönmeli, kendi kaynaklarına dönmeli, yönettikleri milletin ve toprakların medeniyet köklerine dönmeli ve milletten özür dilemedirler.
"Yatsı olmadan sönmeye mahkum olan mumları sizlere batmaz güneş olarak takdim ettiğimiz için bin defa özür dileriz, ey milletimiz" demelidirler.
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025