alperen_polat@mynet.com
Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni, 28 Şubat'ın aktif propagandisti Ertuğrul Özkök'te farklı bir telaş var. Hatta "bu telaş, endişe ve tedirginlikle birleşip korkuya dönüşüyor" dersek abartmış olmayız. Özkök belli ki, çok tedirgin. Foyası meydana çıkmadan, kendi itiraf ederek, üzerinden suçu atmaya çalışıyor.
Malum bugünlerde "darbelerin perde arkası" dizileri pek revaçta. Önce Vatan Gazetesi başlattı bu furyayı. Ardından Nazlı Ilıcak 12 Eylül'ün perde arkasıyla katıldı bu furyaya. "Yazılamayan 28 Şubat, rejimin bıçaksırtı günleri" başlıklı Bilal Çetin'in kaleme aldığı yazı dizisinde, her geçen bölümde yeni olaylar ortaya çıkıyor. Gerçi bu dizinin data kaynağı emekli olmuş askerî kanat. Olaylar hep onların penceresinden, onların zaviyesinden aktarılıyor. Ama yine de bugüne kadar birçoklarının bildiği halde yazamadıkları yazılıyor. 28 Şubat'ın en az asker kadar, medyada da destekleyicileri mevcuttu. Hatta 28 Şubat kadrosunun fırçaladığı medya patronları, sipariş üzerine attırılan manşetler, o günlerin en rutin hadiselerindendi. Tabii ki 28 Şubat'la ilgili bütün yazılamayan hadiseler Bilal Çetin'in anlattıklarından ibaret değildi. Belki Bilal Çetin'in de yazmaya cesaret edemediği veya bilgi kaynaklarının aktarmadığı pek çok bilinmeyen mevcut. Yani bu yazı dizisi çok bilinmeyenli 28 Şubat denkleminin sadece bir bilinmeyenini ortaya koyuyor. Gerisi meçhul...
Şimdi gelelim Ertuğrul Özkök'e. Hani "yarası olan gocunur" diye bir deyiş var ya, tam da Ertuğrul Özkök'ün bugünlerdeki ruh halini yansıtıyor. Ertuğrul Özkök dünkü yazısında garip bir şekilde 28 Şubat'ı o gün de desteklediğini, bugün de destekleyeceğini itiraf ediyor. Ve yine garip bir şekilde uykularının kaçtığından falan bahsediyor.
Özkök belli ki, Bilal Çetin'in yazı dizisine sinirlenmiş. Peki bu sinirlenmenin sebeb-i hikmeti ne ola? Bence Özkök, ileri görüşlülüğünü bir kez daha ortaya koyuyor! Bilal Çetin'in bu yazı dizisinde sıranın kendisine de geleceğini tahmin ederek, baştan noktayı koyuyor: "Arkadaş benimle uğraşmayın, ben desteklemiştim." Kimbilir belki Bilal Çetin'de Özkök'le ilgili anlatacak bir olay yoktur. Yani emekli 28 Şubat generalleri Çetin'e Özkök'le ilgili anılarını nakletmemişlerdir. Ama yine de Özkök bu generallerle ve 28 Şubat hadisesiyle ilgili birçok anısının bulunduğunu çok iyi biliyor. Ve bunların açıklanacağından fena halde endişe ediyor. Yani Enver Ören'in düştüğü hale düşmeden kendisini temize çıkarıyor. Anlayacağınız Özkök'ün bu tavrı otomatik bir refleks. Belli ki, yarası var ve bu gocuntu ortaya çıkıyor. İşte Özkök'e karşı herhangi bir itham ortada yokken, Özkök'ün büyük bir endişeyle kaleme aldığı satırlar:
"Ben gazeteci olarak 28 Şubat'ı destekledim.
Hâlâ da destekliyorum.
Yarın bu ülke, 97 şartlarına düşse, yine desteklerim.
28 Şubat'ın yanlışları yok muydu?
Vardı elbet.
Onları da eleştirebiliriz.
Ama bütün bu fotoğrafları sansürleyip, sadece eleştirilecek sekansları vizyona sokarsak, askerden önce kendimize, yani biz sivillere ihanet etmiş oluruz.
Ben bu ihanet içinde olmam.
28 Şubat'ı destekledim. Hayatımın sonuna kadar da savunmaya devam ederim.
Üç beş aydın kırıntısı aksini düşünüyor diye de uykularım kaçmaz."
Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni, 28 Şubat'ın aktif propagandisti Ertuğrul Özkök'te farklı bir telaş var. Hatta "bu telaş, endişe ve tedirginlikle birleşip korkuya dönüşüyor" dersek abartmış olmayız. Özkök belli ki, çok tedirgin. Foyası meydana çıkmadan, kendi itiraf ederek, üzerinden suçu atmaya çalışıyor.
Malum bugünlerde "darbelerin perde arkası" dizileri pek revaçta. Önce Vatan Gazetesi başlattı bu furyayı. Ardından Nazlı Ilıcak 12 Eylül'ün perde arkasıyla katıldı bu furyaya. "Yazılamayan 28 Şubat, rejimin bıçaksırtı günleri" başlıklı Bilal Çetin'in kaleme aldığı yazı dizisinde, her geçen bölümde yeni olaylar ortaya çıkıyor. Gerçi bu dizinin data kaynağı emekli olmuş askerî kanat. Olaylar hep onların penceresinden, onların zaviyesinden aktarılıyor. Ama yine de bugüne kadar birçoklarının bildiği halde yazamadıkları yazılıyor. 28 Şubat'ın en az asker kadar, medyada da destekleyicileri mevcuttu. Hatta 28 Şubat kadrosunun fırçaladığı medya patronları, sipariş üzerine attırılan manşetler, o günlerin en rutin hadiselerindendi. Tabii ki 28 Şubat'la ilgili bütün yazılamayan hadiseler Bilal Çetin'in anlattıklarından ibaret değildi. Belki Bilal Çetin'in de yazmaya cesaret edemediği veya bilgi kaynaklarının aktarmadığı pek çok bilinmeyen mevcut. Yani bu yazı dizisi çok bilinmeyenli 28 Şubat denkleminin sadece bir bilinmeyenini ortaya koyuyor. Gerisi meçhul...
Şimdi gelelim Ertuğrul Özkök'e. Hani "yarası olan gocunur" diye bir deyiş var ya, tam da Ertuğrul Özkök'ün bugünlerdeki ruh halini yansıtıyor. Ertuğrul Özkök dünkü yazısında garip bir şekilde 28 Şubat'ı o gün de desteklediğini, bugün de destekleyeceğini itiraf ediyor. Ve yine garip bir şekilde uykularının kaçtığından falan bahsediyor.
Özkök belli ki, Bilal Çetin'in yazı dizisine sinirlenmiş. Peki bu sinirlenmenin sebeb-i hikmeti ne ola? Bence Özkök, ileri görüşlülüğünü bir kez daha ortaya koyuyor! Bilal Çetin'in bu yazı dizisinde sıranın kendisine de geleceğini tahmin ederek, baştan noktayı koyuyor: "Arkadaş benimle uğraşmayın, ben desteklemiştim." Kimbilir belki Bilal Çetin'de Özkök'le ilgili anlatacak bir olay yoktur. Yani emekli 28 Şubat generalleri Çetin'e Özkök'le ilgili anılarını nakletmemişlerdir. Ama yine de Özkök bu generallerle ve 28 Şubat hadisesiyle ilgili birçok anısının bulunduğunu çok iyi biliyor. Ve bunların açıklanacağından fena halde endişe ediyor. Yani Enver Ören'in düştüğü hale düşmeden kendisini temize çıkarıyor. Anlayacağınız Özkök'ün bu tavrı otomatik bir refleks. Belli ki, yarası var ve bu gocuntu ortaya çıkıyor. İşte Özkök'e karşı herhangi bir itham ortada yokken, Özkök'ün büyük bir endişeyle kaleme aldığı satırlar:
"Ben gazeteci olarak 28 Şubat'ı destekledim.
Hâlâ da destekliyorum.
Yarın bu ülke, 97 şartlarına düşse, yine desteklerim.
28 Şubat'ın yanlışları yok muydu?
Vardı elbet.
Onları da eleştirebiliriz.
Ama bütün bu fotoğrafları sansürleyip, sadece eleştirilecek sekansları vizyona sokarsak, askerden önce kendimize, yani biz sivillere ihanet etmiş oluruz.
Ben bu ihanet içinde olmam.
28 Şubat'ı destekledim. Hayatımın sonuna kadar da savunmaya devam ederim.
Üç beş aydın kırıntısı aksini düşünüyor diye de uykularım kaçmaz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012