Atalarımız "yalan dünya dediklerinde" kesin olarak, yaşayanların da yalancı olacaklarını kastetmemiş, aksine, yaşayanları büyük bir ihtar ile uyarmıştır. Aslında sık olarak kullanılan bu atasözümüz, tüm nasihatlerin de özüdür. Başka bir tabirle, "Adam olana yeter de artar" demek doğrudur. Ne yazık ki, yalan dünyayı, yalancıların, sahtekarların, vatan hainlerinin, yalakaların, menfaatçilerin, işkencecilerin, soykırımcı olup da masumları suçlayanların, yüce yaratıcının ifadesi ile belirgin kitap ehlini, baş tacı ederek onların uşaklığına soyunanların ellerine teslim edenden daha zalim kim olabilir dendiğinde, elbette ilk akla gelen, yukarıda sayılanlardır diyeceksiniz. İşte asıl hatayı şimdi yapıyorsunuz. Bu eşi olmayan yalan dünyayı hiç tanımayan, onun manevi değerini maddi değeri ile ölçen, atalarından kendilerine aktarılan, akla ve tecrübelere dayanmayan, etrafa dikkatle bakmayan, bu yüzden göremeyen, dinlemeyi bilemeyen, haklı ile haksızı ayırma yeteneğine sahip olma gayreti göstermede en önemli mihenk taşı olan "yalancı dünya" uyarısını değerlendiremeyen, bu nedenle ülkesini ve neslinin geleceğini tehlikeye sokan seçmen esas suçlu değil mi? Bir sözün yalan olduğu çok kısa sürede ortaya çıkacaktır. Çünkü her yalan sınırsız yalanlara gebedir. Yalanın insan zekası ile sürdürülmesi asla mümkün olamaz. AKP'nin icraatları Sayın Başbakan tarafından açıklandığında halkın ilk düşüneceği bu millet niye bu kadar hizmeti görmezden geliyor olacaktır. İyide milyonlarca hizmet olduğunu farz edin. Allah (c.c) bir münafığın veya kâfirin, inanan için tüm sevap sayılacak işlerinin kendi katında hiç bir değeri olmadığını beyan etmiştir. Münafık dinde yalancıya denir. Siyasi hayatta yalancı siyasetçinin durumu "yalan dünyayı" ortadan kaldırır, yalancı dünya yapar ki, işte bu o topluluğun ortadan kalkması demektir. Yer altı yer üstü peşkeş çekilmiş, halkın sırtına vergiler yüklenmiş. Cezaların işkencesi, hayatın çilesi halkın sırtında. Sesi çıkanın dili, soru için parmağı kalkanın eli, işi olmayanın beli, kırılmış.Yapılanların hiç biri halkın menfaatini düşünerek değil AB'nin ABD'nin ilerideki maksatları için yapılmaktadır. Otoyollardan tutun da keçi yollarına kadar, Hava yollarından, ehliyet sınavlarına, sahalardan, turistik tesislere, TOKİ'lere ve söyledikleri ne yapılıyorsa kesinlikle halkımız için olamaz. Cari açığı olan bir ülkede para yok ki, bunlar yapılabilsin. Borç alarak yapılan bu işler AKP'nin ekonomi, borçsuzluk yalanın kesin ifadesidir. Sonu yapılanlarla birlikte ülkeyi tefecilere teslim demektir. Kiralanan tarım yabancı tarım arazilerinden gelen bilgiler var mı? Kendi arazilerini yabancılara peşkeş çekeceksin, üstelik dışarıda gariban Afrikalıların arazisinde tarım mı yapacaksın? Bunlar da kesinlikle yabancılara BOB kapsamında peşkeş çekilen Müslüman topraklarıdır. Ülkemizde yabancılar tarafından çıkartılan petrol kaynaklarımızdan süper seviyede zengin altın kaynaklarımızdan sularımızdan, elektrik santrallerinden, HES'lerden, ne haber! Şimdi sıra nükleer peşkeşe geldi. On senedir söylüyoruz. Doğruysanız ki, asla mümkün değil. Gelin istediğiniz kanallarda karşılıklı tartışalım. Trilyon dolarlık toplam borcu, cari açığa rağmen borçsuzluk yalanını, yapılanların kime ve neden olduğunu, halkın perişanlığının esasını ve aslında kurtuluşun formüllerini AKP-BTP olarak tartışalım. Ne dersiniz?..
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ata Selçuk / diğer yazıları
- Yanlıştan, yanlışla kurtuluş olmaz / 12.09.2021
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017