Yağmur ve toprak
'Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim nezdimizde bulunmasın. Biz, onları belli bir miktar dışında indirmeyiz'
19.09.2021 00:14:00





Yüce Allah şöyle buyurur: "Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim nezdimizde bulunmasın. Biz, onları belli bir miktar dışında indirmeyiz," (Hicr, 15:21).
Yağmur, gökten yere iner. Sonra, ondan da bitkiler biter. Bizim bahsettiğimiz bu hususlar da gene gökten iner.
Fakat arza, yere değil, kalplerin toprağına iner. İnen bu ilâhi nefhalar ve tecelliler sonucunda kalpler titrer, ürperir. Herbirinde bir hayır biter, çimlenir. Sırlar çimlenir, hikmetler çimlenir, Tevhid çimlenir. Allah'a yakınlık çimlenir. O zaman bu kalpte yemyeşil ağaçlar bulunur, meyvalar bulunur. O zaman bu kalp, insanların, cinlerin, meleklerin, ruhların toplanma yeri olur, içtima yeri olur.
Hz. Yusuf
Yusuf Aleyhisselam, kardeşleri tarafından kuyuya atılmıştı. Daha sonraları da zindana düşmüştü. Bütün bu sıkıntılara katlandı. Sonunda hepsinden kurtulup düze çıkınca ve her şey elinin altına gelince, kardeşlerine şöyle dedi: "Bütün aile efradınızı bana getirin." (Yusuf,12:93).
O, bu sözleri, başına zenginlik ve devlet kuşu konunca ve sıkıntılar gidip ferahlık, genişlik gelince söyledi. Daha önceleri ise içine atıldığı kuyuda ve zindanda bir dilsiz idi. Oradan kurtulunca açık ve seçik olarak konuşmaya başladı.
Hz. İbrahim

İbrahim Aleyhisselam, ateşe atılmak üzere mancınığa konduğu zaman, bütün fani vasıta ve yardımcılardan sıyrıldı. Rabbinin dışında hiçbir şeye meyil vermedi, gönül bağlamadı. İşte bunun içindir ki, o anda Allah, ateşe şöyle emir verdi: "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol." (Enbiya, 21:69).
Kul, Rabbini tevhid ettiği ve Allah için tam bir ihlas sahibi olduğu zaman, bazen O'nun yarattığı bir varlık olarak Tekvin (kevnetme, yaratma) sıfatının çerçevesine girer. Bazen de Tekvin sıfatı, kendi yetkisine verilir. Bütün bunlar, Allah kullarının seçkinleri (havas) içindir.
Cennete giren herkes, bir şey için "Ol" diyebilir, o da olur. Bu, Allah'ın Tekvin sıfatının, kul tarafından kullanılması demektir. Bu, yarın değil, bugün olabilen bir husustur.
Kıtmir
Allah dostları, nefslerini erittiler. Öyle ki, mânen öldüler, yokluğa erdiler. Kader denilen ölü yıkayıcısı da onları, bir sağ yanlarına, bir sol yanlarına döndürüyor. Ashab-ı Kehf'in Kıtmir'i misali, köpekleri de iki ön ayaklarını ileri doğru uzatmış, yatıyor. Nefsin kalıntıları, kader eşiğinin altına serilmiş, yatıyor. Yani onların nefslerinin kalıntıları, kader karşısında hareketsiz duruyor.
İlim
İlim, amel içindir. Yoksa sırf ezberlemek ve insanlara anlatmak için değildir.
Önce öğren ve öğrendiğinle amel et. Sonra da başkasına öğret. Önce öğrenir, sonra da öğretirsen, sendeki ilim konuşur. Sen sussan ve konuşmasan bile ilim, amel diliyle konuşur. Yani ilminle işlediğin amel, ilmin amel olarak konuşması demektir.
Sen, önce zahir ilmini öğren, sonra da zahir ilminden bâtın ilmine atla. Sen, önce şu zahir ilmi ile amel et, zahir ilmini tatbik et. Ta ki onunla yaptığın amel, seni yapmadığın şeyin ilmine götürsün.
Sen zahir ilmi ile amel et ki, o, seni bâtın ilmine ve bâtın ameline götürsün. Şu zahir ilmi, zahirin ışığıdır. Bâtın ilmi de bâtının ışığıdır. Bâtın ilmi, Rabbinle senin aranda bir ışıktır. Her ne zamanki ilminle amel edersen, yolun Allah'a yaklaşır." (Abdülkadir Geylani Hazretleri, Ey Oğlu eserinden) H: Akın Aydın
Yağmur, gökten yere iner. Sonra, ondan da bitkiler biter. Bizim bahsettiğimiz bu hususlar da gene gökten iner.
Fakat arza, yere değil, kalplerin toprağına iner. İnen bu ilâhi nefhalar ve tecelliler sonucunda kalpler titrer, ürperir. Herbirinde bir hayır biter, çimlenir. Sırlar çimlenir, hikmetler çimlenir, Tevhid çimlenir. Allah'a yakınlık çimlenir. O zaman bu kalpte yemyeşil ağaçlar bulunur, meyvalar bulunur. O zaman bu kalp, insanların, cinlerin, meleklerin, ruhların toplanma yeri olur, içtima yeri olur.
Hz. Yusuf
Yusuf Aleyhisselam, kardeşleri tarafından kuyuya atılmıştı. Daha sonraları da zindana düşmüştü. Bütün bu sıkıntılara katlandı. Sonunda hepsinden kurtulup düze çıkınca ve her şey elinin altına gelince, kardeşlerine şöyle dedi: "Bütün aile efradınızı bana getirin." (Yusuf,12:93).
O, bu sözleri, başına zenginlik ve devlet kuşu konunca ve sıkıntılar gidip ferahlık, genişlik gelince söyledi. Daha önceleri ise içine atıldığı kuyuda ve zindanda bir dilsiz idi. Oradan kurtulunca açık ve seçik olarak konuşmaya başladı.
Hz. İbrahim

İbrahim Aleyhisselam, ateşe atılmak üzere mancınığa konduğu zaman, bütün fani vasıta ve yardımcılardan sıyrıldı. Rabbinin dışında hiçbir şeye meyil vermedi, gönül bağlamadı. İşte bunun içindir ki, o anda Allah, ateşe şöyle emir verdi: "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol." (Enbiya, 21:69).
Kul, Rabbini tevhid ettiği ve Allah için tam bir ihlas sahibi olduğu zaman, bazen O'nun yarattığı bir varlık olarak Tekvin (kevnetme, yaratma) sıfatının çerçevesine girer. Bazen de Tekvin sıfatı, kendi yetkisine verilir. Bütün bunlar, Allah kullarının seçkinleri (havas) içindir.
Cennete giren herkes, bir şey için "Ol" diyebilir, o da olur. Bu, Allah'ın Tekvin sıfatının, kul tarafından kullanılması demektir. Bu, yarın değil, bugün olabilen bir husustur.
Kıtmir
Allah dostları, nefslerini erittiler. Öyle ki, mânen öldüler, yokluğa erdiler. Kader denilen ölü yıkayıcısı da onları, bir sağ yanlarına, bir sol yanlarına döndürüyor. Ashab-ı Kehf'in Kıtmir'i misali, köpekleri de iki ön ayaklarını ileri doğru uzatmış, yatıyor. Nefsin kalıntıları, kader eşiğinin altına serilmiş, yatıyor. Yani onların nefslerinin kalıntıları, kader karşısında hareketsiz duruyor.
İlim
İlim, amel içindir. Yoksa sırf ezberlemek ve insanlara anlatmak için değildir.
Önce öğren ve öğrendiğinle amel et. Sonra da başkasına öğret. Önce öğrenir, sonra da öğretirsen, sendeki ilim konuşur. Sen sussan ve konuşmasan bile ilim, amel diliyle konuşur. Yani ilminle işlediğin amel, ilmin amel olarak konuşması demektir.
Sen, önce zahir ilmini öğren, sonra da zahir ilminden bâtın ilmine atla. Sen, önce şu zahir ilmi ile amel et, zahir ilmini tatbik et. Ta ki onunla yaptığın amel, seni yapmadığın şeyin ilmine götürsün.
Sen zahir ilmi ile amel et ki, o, seni bâtın ilmine ve bâtın ameline götürsün. Şu zahir ilmi, zahirin ışığıdır. Bâtın ilmi de bâtının ışığıdır. Bâtın ilmi, Rabbinle senin aranda bir ışıktır. Her ne zamanki ilminle amel edersen, yolun Allah'a yaklaşır." (Abdülkadir Geylani Hazretleri, Ey Oğlu eserinden) H: Akın Aydın
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.